Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Çinçiva'ya ve Ayder'e selam

Çinçiva'ya ve Ayder'e selam
 

Çinçiva'daki tarihi kemer köprü üzerinden Fortuna Deresi'ne bir bakış


- 6.gün-

Ertesi gün nispeten açık (hala güneşsiz ama berrak görünümlü) bir havada, çamurlu bir yoldan müteşekkil parkurumuz üzerinde, rastladığımız her hayratta küçük bir su içme molası vererek, inişe geçiyoruz. Fırtına Vadisi’ne bin metre yukarıdan bakar ve aşağılarda gördüğümüz tek tük yayla evlerini imrenerek seyrederken, minibüsümüz bir anda yanımızda bitiveriyor. “Bu sabah ne kadar da az yürüdük böyle...” diye homurdanarak aracımıza biniyoruz. Ardından çok sevdiğim bir yer olan Çinçiva (Şenyuva) Köyü’ne ulaşıyoruz. Buradaki muhteşem kemer köprünün yapım tarihi 1696 olarak belirlenmiş. Şimdi artık yeşilin ve suyun en güzel buluşma yerlerinden biri olan Fırtına Vadisi içindeyiz. Daha önce kaç göre görmüş olsam da, yine de uzun uzun bakmaktan kendimi alamadığım ZilKale (Kale-i Zir) hemen gözümüzün önünde; vadideki en göze batan noktada dimdik yükselmekte. Civarda bir de Kale-i Bala olduğunu duymuşluğum olduğu için, en yakın zamanda oraya da gitmek üzere kendime söz veriyorum..

Daha sonra Palovit Vadisi’ne iniyoruz. Burada bisküvi kemiren İsraillilerin arasından şelaleye doğru klasik turist yolunu yürüyoruz. Palovit şelalesi her zamanki gibi alabildiğine beyaz pırıltılarla, gürül gürül dökülmekte. Rehberimizden daha ileride ayı yuvaları olduğunu duyan birkaç cevval arkadaşımız minibüse doğru gerisin geri kaçarken, biz de bir yandan resim çekerek, aheste aheste aracımıza dönüyoruz. Sonra ver elini Fırtına deresi, onun tam ortadan böldüğü otantik Çamlıhemşin ilçe merkezi ve -yaklaşık- 11 km. ötesindeki Ayder yaylası.

Turda sona yaklaşıyoruz artık. O günü Ayder’de noktalayacağız. Doğu Karadeniz’e hiç gitmemiş olan çoğu kişinin bana ilk sorduğu yerlerden biridir Ayder. Bence burası artık neredeyse tamamen turistik bir merkez haline dönüşmüş; hatta Akdeniz’deki Kaş’ın muadili haline gelmiş. Beldedeki ana yol ya da “cadde”, tamamen Arnavut kaldırımı şeklinde düzenlenmiş. Caddenin karşılıklı iki tarafında çeşitli konaklama tesisleri (oteller, bungalovlar), restoranlar, turistik eşya dükkanları var. Ayder kaplıcası da yörede oldukça popüler. Caddede bir aşağı bir yukarı yürüyen Karadenizli ve diğer yörelerden, özellikle büyük şehirlerden gelmiş olan turistler, bangır bangır Karadeniz müziği çalarak yukarı aşağı inip çıkan her çeşit plakalı otomobil, tur otobüsleri, sürekli bir devinim, bir hareket var burada. Özellikle yazın, yani turistik sezonda, burası hareketlilikte Ankara – Bahçelievler’in bir pazar öğleden sonrasını aratmıyor. Ama Çamlıhemşinlilerden duyduğum kadarıyla, burası kışın da çok güzel oluyormuş. Bakalım kısmet olacak mı o zaman da görmek? Buraya kışın özellikle kayak düşkünü yabancı turistler “heliski” (helikopterle Kaçkar zirvelerine bırakılıp oradan kayarak aşağı inme sporu:P) yapmaya geliyorlarmış. Ayder’den yukarı doğru bildiğim kadarıyla Aşağı ve Yukarı Avusor, Kavron, Çamyatak, Peryatak(?) ve adını hatırlamadığım / bilmediğim daha nice yayla ve göl var. Aşağı Avusor, yöre insanının “mezere” dediği, asıl yaylaya çıkmadan önce bir süre konaklanıp hazırlık yapılan “aşağı yayla” olabilir belki. Neyse artık bilenler bilmeyenlere anlatsın..

Akşam Ayder’de canlı müzik dinlenebilecek birkaç yer var; buralarda yöresel müzik dinleyip, tulum eşliğinde “kurulan” horonlara "katılma teşebbüsünde" bulunabilirsiniz. Buralarda horon, elele, yan yana oynanır; adımların ve diğer hareketlerin uyumu çok önemlidir. Uyumsuz olanlar, figürleri bilmeyenler, diğer oyuncular tarafından sürekli uyarılır, hatta horondan çıkmaları istenir. Oyun esnasında hep birlikte türküler söylenir, arada bazıları nara atar. Acaba oyunları mıdır bu insanları bu kadar hemşehri canlısı yapan, bu kadar dayanışma ve birlik içinde tutan diye düşünmeden edemem bazı bazı. Sonra bir de Ege oyunlarına bakarım, genellikle bireyseldir, tek başınadır; İç Anadolu oyunları ise birkaç kişinin yüzleri birbirine dönük olarak, ama birbirlerine temas etmeden, yani yine ayrı ayrı oynadıkları bir oyundur. Sanırım bir yörenin ezgileri ve dansları o yöre insanının kişiliğini, tavrını belirlerken, yöre insanı da oranın folklörünü biçimlendiriyor. Sürekli bir karşılıklı etkileşim, karşılıklı besleme ve beslenme söz konusu..

 
Toplam blog
: 9
: 1698
Kayıt tarihi
: 11.11.08
 
 

1976 yılında Ankara’da doğdum. Elektronik Mühendisiyim. Halen bilişim teknolojileri alanında hizmet ..