Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '16

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Çingene, Kadıköy, rıhtım.

Çingene, Kadıköy, rıhtım.
 

Resim internetten alıntıdır.


Belki kokusunu içime çekmek, belki rengini beynime kazımak, niyetim nedir bilmem ama, otobüs saatine kadar olan zamanımı denize karşı geçirmek amacım. 

Kalabalığı oluşturan insanlara sürtünmeden, ağır adımlarla, biraz da keyfe keder, iki saatlik zamanımı geçirmek, denizi koklamak, biraz da mavilere dalmak için Kadıköy rıhtıma doğru geçiyorum ana yoldan. Kadıköy meydanda sanki bir işi, bir acelesi vamış gibi o tarafa bu tarafa koşuşturan insanlar gitti, yerine hiç işi yokmuş da ununu elemiş eleğini asmış bütün tipler toplanmıştı sanki sahil tarafında. Kimi banklara oturmuş, kimi ayakta. Kadın, kız, erkek, yaşlı, genç herkeste bir rahavet ki gözle görünüyor.

Caddeyi geçip rıhtıma girdiğim anda burmunun direğini kıran kesif bir koku karşılıyor beni. Tam da ne olduğunu anlayamadığım sanki idrar kokusu! Ama öyle bilindik türden değil. Birilerinin üstüne yapışmış, orada kalmış sonrada etrafa yayılmaya karar vermiş pis bir koku.

Sahile inip; bir banka oturup, denize yüzümü dönüp, bir simit  yemek bir çay içmekti niyetim.

Beni irkilten kokuyu aradım. Pis kokuyu. Yaklaşık onbeşle altmış yaş aralığında onbeş-onlatı Çingene kadın rıhtımı kaplamış, sahilde kendi halinde oturan insanların arasında, bir o yana bir bu yana kol geziyor etrafta. İlk anda kavrayamadım olayı. Sonra anladım ki amaç avcılık. Sanırım av da çok burada. Simitçiye sordum, "bu kadınlar çiçek satardı burada, bugün napıyolar böyle". Bi tuhaftı zira durum. "Nasıl anlatayım sana şimdi abla" dedi simitçi. Anlattı sonra kısadan. Amaç avcılıkmış evet. "Köyden kasabadan gelen erkeklerin peşinde bunlar" dedi simitçi. Koku o kadar rahatsız etti ki beni, elimdeki simide de yapışmış olabileceğini düşündüğümden vazgeçtim yemekten. Belki kokuyu duymamışlardır da tiksinmeden yiyebilirler diye düşünerek, martılarla paylaştım simidimi. Duymamışlardı evet, pek memnun oldular bu simit  paylaşımına.

Aralarında küçük bir kız çocuğu da var. Yanlarındaki kadınların kah ırkının özelliği kah pislikten kararmış renklerine inat, pembe beyazdı teni. Biraz daha yaklaşınca gördüm, masmavi, deniz gibi gözleri. Sapsarı saçları beline kadar uzamış, ama o saçlar tarağı en son ne zaman görmüştü kimbilir. Didik didik olmuş saçlarına, yanındaki kadınlarla örtüşen rengarenk, kat kat ama kirden neredeyse kalınlaşmış giysilerine rağmen oyuncak bebekler kadar güzeldi. Kadınların hiçbirine benzemiyordu yüzü. "Onların aralarına nerden geldi acaba" diye düşündüm. Deniz gözlü güzel kıza üzüldüm.

Yere bağdaş kurmuş oturmuştu en yaşlı olanı. Kafasını kaşıyor bi yandan da söyleniyordu. "Kız Ayten gel bi" dedi ortada dolanan az daha genç kadına. Kulaklarını koparacak kadar büyük görünen küpelerini sallaya sallaya, allı pullu eteğini savura savura, terliklerini zaptetmeye çalışarak geldi yaşlı kadının yanına. "Bak bi" dedi yaşlı kadın başını eğerek. Kirden birbirine girmiş, kafasının üstünde topak olmuş saçlarını biraz didikledi Ayten kadının.  "Ayy bitlenmişsin be sen" diye kahkahayla karışık bir çığlık attı. Kadınlardan biri daha yardıma geldi, kaldırımda bit ayıkladılar bir süre!

Denize dönük olması gereken yüzüm arkasını dönmüştü farkında değilim. Kadınları izliyorum hayretle. Oturduğum bankta yanımda oturan amca kalktı, başka bir adam geldi yanıma oturdu. Orta yaşlı, siyah takım elbise giymiş, beyaz gömlek yakalar göğsüne kadar açık. Bir zincir var boynunda ama altın olmadığına kalıbımı basarım. Sivri rugan pabuçlarıyla, sahildeki avcı kadınlar için hayli şık ve iyi bir av. Bit ayıklama işini yarıda bırakıp adamın yanına oturdu Ayten. Olduk bir bankta üç kişi. Severek yerimi verdim onlara tabi, kalktım ayağa, bankın yanında ayakta kaldım. Zira çiş kokusunun yanıma bu kadar yaklaşması hiç hoşuma gitmemişti. 

"Bankaya parayı yatıralı üç saat oldu, bekliyorum. Daha ne kadar bekleyecem" dedi adam, Yarı kızgın, yarı sitemli. "Ya paramı geri verin, ya da hadi" dedi. Parayı geri vermeye yanaşmadı kadın elbette. "Eeee napalım ev dolu, çıksınlar sıradasın, biz girecez" dedi Ayten. "Memnun kalırsam her hafta gelecem ona göre" dedi adam. "Kalırsın, kalırısın, benden olmasa Necla var, Sevgi var" dedi. Öyle ya pek çok seçenek vardı!

Şaşkınlıktan ağzımı açık bırakan sohbetlerinden sonra beklemeye ikna etti adamı Ayten. Belli ki çiş kokusundan tiksinmiyordu adam!

Derken telefonu çaldı adamın.

"Yok bugün de gelemem. Köydeyim daha, şimdi amcaoğluyla tavla atıyoruz" dedi adam.

Şaşırdım!

 

 

Nuray ÖRS

02.03.2016

Bilecik

 
Toplam blog
: 153
: 1584
Kayıt tarihi
: 18.12.08
 
 

Yaşamayı seven, yaşamı dürüst ve içten yaşayan, evi, eşi ve iki yavrusunun annesi... ..