- Kategori
- Şiir
Çingene kadını
ÇİNGENE KADINI
Şöyle durur bakarım bazen kıyıdan köşeden kenardan
Bazen yükseklerden kimisinde de alçaklardan
Sessiz nefessiz izlerim, dinlerim koklarım çaktırmadan.
Kör, sağır, deli hatta yokmuşçasına dahası görünmez gibi
Hızla geçen irili ufaklı araba sesleri uğultusunda
Köşeden bir kadına çağırıyor adam bağırtısında
Çocuk sesleri karışıyor rüzgâr ve yaprak hışırtısında
Sağ kulağıma akseden, aralıklarla acemi gitar sesine
Sol kulağımda eşlik ediyor yanımdaki ağacın serçeleri
Açık yol altı camın demir parmakları arkasından
Ciğerden gelen öksürük sonra balgamsı tükürük
Bir homurtu anlaşılmıyor, belli ki ya dua ya da küfür
Çöpten kaçışıyor sırayla kediler köpekler
Gürültülü kahkahalı konuşmalarla geldi çingenler
Karıştırma sırası onlarda dönmüyorum fark etmesinler
Yırtılıp açılan poşetlere dalıyor kırmızı siyah eller
Düşünüyorum nedir bu kahkaha ve gülüşler
Evet ya evet ağlasalardı neler değişirdi ki.
Tiksinir kokar kustururdu işte o zaman yenenler
Sormuş anasına bir gün çocuk işte çok meraktan
Anne neden yenmez ki bizim ekmeğimiz diye
Çingen karısı değişmiş kaşları çatılmış az kızmış da
Yok, yok öyle bir şey kim demiş yenmez diye
Yenir elbet bizim de ekmeğimiz lakin acıkmacık ister…
20–11–2007
ERCAN YÜKSEL