Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '12

 
Kategori
Kültürler
 

Çingeneler Zamanı

Yaz-bahar aylarının şenliği gibiydi onlar bizim için. Kış bitip bahar geldiğinde çekirge sürüsü gibi birden hucüm ederelerdi kasabaya. Her köşede biri olurdu, nerden gelirlerdi yaz aylarında, nereye kaybolurlardı kış geldiğinde bilemezdim. Ne yer ne içerlerdi? Çıkıp geldikleri zaman çadırlar kurarlardı aşağı mahalledeki çayıra, nasıl yıkanır paklanırlardı bilemezdim. İlla çocukları olurdu heybelerinde, süklüm püklüm, ya önlerinde asılı ya arkalarında.

- Kalayci geldi haniiimmm,
- Elek yaparim, maşa satariiimm,
- At bi onluk bakayım falına,

diye çıkarlardı ortalığa.

Üç katlı evimizin her katının zillerine birden basardı kesintisiz zarrrrrrrrrrrrr zarrrrrrrrrrrrr, hani sanki çoktandır görmediğimiz uzaklardaki bir yakınmızmış gibi. Herkes birden fırlardı balkonlara kim geldi acaba diye.

Yayılırdı apatmanın önüne, açardı bohçasını Güllü, Pembe, Hüsniye. Herbiri ayrı sokakta ayrı ayrı yerlerde.. Tekstil ve konfeksiyon henüz çok da bilinmezken renk renk kumaşları, çeşit çeşit çeyiz eşyalarını sergilerlerdi.

"Olmaz vallah ablam, aaa veremem o fiyata, sende ölü balık istiyon ama" diye direttiği delik işi masa örtüsünü överdi bi yandan da Güllü Bacı,  "Kilisten geldi bu mal, bak inan Allaha sıkıştım da ondan bu paraya veriyom, yoksa sermayesi kurtarmaz" derken derken bir annemin üstüne atardı "al bunu dedim sana, kaçırma bu malı", bir yengemin üstüne. Sıkı pazarlık sonucu onbin lira dediği örtü üçbine kalırdı birinin üstünde.

Mızık mızık edip satış işini sekteye sokmaya çalışan ufaklıklara da şöyle bir gözdağı verirdi arada Hüsniye, yarı şaka yarı ciddi. "Atarım şalvarımın içine bak seniiii! " Valla ben bile korkardım ondan.
Altın dişlerini göstere göstere gülerdi de, bakalalırdım dişlerine, birde sallanıp duran altın küpelerine...

Heryıl belledikleri aynı köşe başlarına yayılıp "Kalayciiiiiii" diye bağırırlardı ara ara, hem zaten kasabalı da beklerdi onları bakır kaplarını kalaylatmak için.

Sanki bizden birileri olmuşlardı,

- Hüsam efendi yok mu bu sene?

- Selahattin gözükmüyor nerelerde?  falan gibi kısa sohbetler bile geçerdi büyüklerimizle aralarında. Korkmazdık kasabaya geldiler kap kaç olur mu acaba diye, kapı cam kilitlenmezdi sıkı sıkı, zarar gelmezdi sanki onlardan kimseye.

Göçebe zanaatcilarız bizler derler di, hani kalay yapmak zanaat ama, fal bakmak da mı zanaattı bilemezdim.

Şimdi ne kalaycilar kaldı ne de kalaylı kaplar, hadi çingeneler göç edip gittiler, bir daha gelmemesiye, ama ya kalaylı kaplar neredeler?

 

 
Toplam blog
: 153
: 1584
Kayıt tarihi
: 18.12.08
 
 

Yaşamayı seven, yaşamı dürüst ve içten yaşayan, evi, eşi ve iki yavrusunun annesi... ..