Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '11

 
Kategori
Psikoloji
 

Cinsel istismarın mağdur çocuk üzerindeki etkileri

Cinsel istismarın mağdur çocuk üzerindeki etkileri
 

Çocuklar için çok yıkıcı olan cinsel istismar olaylarının fiziksel olarak kanıtlanma şansı çok azdır. Çoğu olayda cinsel istismarı kanıtlayacak tıbbi bulgular yoktur, şahitler yoktur ve delilleri toplamak çok zordur. Bu yüzden çocuğun durumu, davranışları önem kazanmaktadır. Fiziksel bulguların azlığına ya da hemen iyileşmesine karşın bu yıkıcı olaylar onların küçük dünyalarında birçok farklı davranış değişikliğine neden olabilir. 



Cinsel istismara uğramış çocuklarda gözlenen en özgün cevap artmış cinsel davranışlardır. Çoğu zaman bu çocuklar kendilerinin cinsel amaçlarla istenildiğini düşünürler, kafaları bu konuyla çok meşguldür ve bu yüzden yetişkinlerin cinsel yaşamlarına anormal bir ilgi duyabilirler.
 

Bu çocuklar, yetişkinlik yaşamlarında cinsellikten korkma karşı cinsle ilişkilerde sorunlar yaşama gibi cinsel yaşantıları üzerinde belirgin olumsuzluklar yaşayabilirler. İstismarın birden fazla olması, sık ve uzun süreli olması ve güç kullanılması çocuklarda uygunsuz cinsel davranış gelişimini arttırmaktadır. Çocuklarda zedelenmiş cinsellik bir takım belirtiler verir. Çocuk cinsellikle fazla ilgilidir ve tekrarlayan cinsel davranışlara girer ve cinsel olgulara fazla eğilim gösterir. Büyüyünce kendisi istismara yönelebilir ya da fahişelik eğilimi gösterebilir.
 

Cinsel istismar mağduru çocuklar “yanlışlık bende”, “isteseydim bu durumu durdurabilirdim” duyguları ile istismarın hatasını kendilerine bağlamaktadırlar. Cinsel istismara uğrayan çocuklarda depresyon gelişme riski artmaktadır. Bu çocukların, gelecek hakkında olumsuz düşüncelere ve düşük benlik saygısına sahip olduğu saptanmıştır.
 

İstismara uğrayan çocuklar kendilerini yoğun biçimde aciz ve çaresiz hissederler, başına gelenleri anlattığında ona inanılmazsa bu duygu artar ve derinleşir.


Yapılan araştırmalar ve klinik çalışmalarda, çocuğun başından geçenleri anlattığında inanılmaması durumunda çocuktaki acizlik ve çaresizlik duygusunun arttığı ve anksiyete bozukluklarına neden olduğu görülmektedir. Cinsel istismarı önlemeye yönelik çalışmalarda bu noktanın altı çizilerek istismara uğrayan çocukla ilgilenecek olan ailesine, polise, hakime ve diğer insanlara anlatılmalı ve istismara uğramış çocuğun kabuğuna çekilerek iç dünyasıyla baş başa kalması önlenmelidir.
 

Klinik çalışmalarda belirlenen anksiyete bozukluğu; korku, bedensel yakınmalar, uyku örüntüsü değişiklikleri ve kabuslar tarzında kendini göstermektedir. Yapılan bir çalışmada cinsel istismara uğramış grubun, fiziksel istismara uğramış gruba göre, daha fazla travma sonrası stres bozukluğu tanı ölçütleri gösterdikleri belirlenmiştir.
 

Cinsel istismarla birlikte çocukta oluşan kendini kötü hissetmesi, utanç duyması ve olayın asıl suçlusu olarak kendini görmesi gibi duygular zamanla çocuğun bu duyguları benimsemesine ve kendini böyle algılamasına neden olur, bir anlamda çocuk kendisini damgalar. Damgalanma duygusunu güçlendiren ise, toplumun ya da ailenin diğer üyelerinin çocuğu ayıplamalarıdır . Damgalandığını düşünen çocuklarda görülen en sık davranış tepkisi saldırgan davranışın gelişimi şeklindedir. İstismara uğrayan erkek çocuğu ise bu davranışlar sıklıkla gözlemlenmektedir. Bazı araştırmacılar bunu erkek kimliğini yeniden oluşturma olarak yorumlamaktadıramacı güttüğünü ileri sürmektedir.


Cinsel istismarın tüm etkileri damgalanma duygusu ile birleşince büyük bir soyutlanma duygusuna yol açmaktadır. Bu duyguyu, ilaç ve alkol alışkanlıkları, suç eylemleri ve fahişelik izler. Bu yaşantılar birçok defa kişinin kendini yok etme isteği ve intiharı ile son bulacaktır. İstismara uğramış çocuklarda bu sorunların bazıları görülebilir veya hiçbiri görülmeyebilir. Bu sorunlar istismarın açığa çıkmasından sonra haftalarca bazen de aylarca sürebilir. Çocuğun sorunlarının ne kadar süreceği, ailenin ve yakınlarının ona nasıl davranacağı ile ilgilidir. Çocuğun cinsel istismarına müdahale yöntemleri, olayın çocuk ve ailede bıraktığı onarılması güç sorunlardan dolayı, olay olmadan önlemeye yönelik çalışmalar üzerine yoğunlaşmaktadır. Bunlar, çocuğa iyi, kötü ve belirsiz şekilde dokunma arasındaki farkın ve bedenin özel olduğunun öğretilmesi ile ilgilidir. Çocuklar, birisi kendisine dokunup bunu kimseye anlatmamasını söylese bile olanları anlatma konusunda da cesaretlendirilmektedirler.
 

Cinsel istismar faillerinden öğrenilen tek şey, çocukların birine durumu anlatacaklarını söyledikleri takdirde, faillerin çocuklara sarkıntılık etme olasılıklarının azaldığıdır. Çocuğun kendisine öğretilenleri uygulamaya dönüştürebilmesini belirleyen verilere sahip değiliz ama çocuklarla ilgilenen uzmanların ve gönüllü kuruluşların istismarı anlamaları için eğitilmeleri ve çocuklarında olanları anlatmak için eğitilmeleri, erken teşhis ve müdahale için önemlidir. Çocuklara yönelik istismarı önleme eğitimi, bir yandan “hayır” diyebileceği için birincil önleme sağlar, bir yandan da çocukların daha önce yaşamış ya da hala yaşamakta oldukları istismarı aktarabilmelerini kolaylaştıran bir atmosfer oluşturur.


İşbirliğine açık, saygılı, çocuğun gereksinimlerini ön planda tutan, çocuğun tepkilerinin ve duygusal gereksinimlerinin farkında olan, empati yeteneğine sahip, kendi davranışının sorumluluğunu alabilen ailelerde cinsel istismar olasılığı daha düşüktür. İstismara uğrayan çocuğa ailenin ilk tepkisi, çocuğu suçlamaması, kızgınlık göstermemesi, çocuğunu dikkatle dinlemesi, çocuğuna olan sevgisini olaydan sonra da gösterebilmesi en önemlisi olay olmadan önce çocuğunu ihmal etmeyerek onu bilgilendirmesi, cinsel istismarın önlenmesi, olay oldu ise çocuğun tekrar normal yaşamına döndürülmesi açısından çok önemlidir. 

 
Toplam blog
: 25
: 2655
Kayıt tarihi
: 10.12.10
 
 

Uzman Psikolog Sabahat Erler, İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nden mezun olmuştur...