Cinselliğin sınırları!

Ergenlik öncesi beynimize adeta çakılan “ağzına biber sürerim haa” tehditlerini unutmamız asla mümkün değildir!
Amaçlanan ise, cinselliğin sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğini kendi toplumsal kriterlerimize göre belirlemektir. Çünkü Türk toplumunun özünde, ailesinden aldığı terbiye çok büyük bir önem taşır ve tüm yaşamı boyunca ona ışık tutar.
Hatta bu kazanımları öyle güçlüdür ki, hemen her konu da konuşur, tartışır ama çocuklukta öğrendiklerini asla gözardı etmezler..
Bunların arasında en öne çıkan ayıp ve günah kavramlarıdır.

Sonuç olarakta olaylara bakış açılarımız dinimize, ahlakımıza, gelenek ve göreneğimize göre şekillenir!

Ancak bu terbiye ediliş biçimlerimiz bazen insan hayatını olumsuz yönde etkileyecek boyutlara varabilmektedir!

Yani, masumane bakışlara yan gözle bakmak ya da el ele tutuşmalara ön yargılı ile yaklaşarak sapıklık damgası vurmak örneklerinde görüldüğü gibi!

Oysa insanlar içinde başkalarına zararı dokunmayan ve yaşamını bir parça renklendirecek duygular taşıyabilir.

Hatta evlilik kararlarını da bu sayede olgunlaştırabilir!

Asıl sapıklıklar terbiye edilme biçimlerimizle ilgili bilinç altı duygularımızın baskı altına alınması sonucunda ortaya çıkıyor.

Günümüzde yaşanan suç oranlarının fazlalığı da, insanoğlunun çocukluğundan bu güne biriktirdiği sindirilmişliğinin göstergesidir!

Bu nedenlerle bu tür davranışlar insanoğlunun ve de tüm canlıların temel içgüdülerinin dışa yansıması olarak algılanmalıdır.

Çünkü bu öylesine güçlü bir enerjidir ki, hiç bir canlı bundan kendisini ayrı tutamaz.

En azından bundan sonraki nesil için, okullar da cinsel eğitim anlamında tedbirler alınmalıdır.

Aksi halde, aşırı utanma duygusu ve abartılı sınırlama olgusu toplumların en temel sorunu olmaya devam edecektir!