Cinsellik nasıl yaşanmalıdır?

Cinsel yaşam, seks, ilişki ya da karşı cins denince, nedense aklımıza hep aynı şey geliyor. Her erkekte ve her kadında olan ve ancak dakikalara sığdırılmış mutlulukları yaşatan organlar ve eylemleri. Peki cinsellik sadece bu organlara vakfedilmiş bir eylem midir? Bu kadar mıdır cinselliğin insana yaşatabileceği? Elbette hayır!

Cinsel yaşam, tutuşan duyguları söndürme işi değildir. Böyle yaşanır ama değildir. Ne yazık ki ihanetlerin bir çoğu da bu yanlış yaşayışın altında yatar. Hele bir tutuşmaya görsün, ne kural dinler, ne ahlak! Olması gerekense, cinselliğin fıtratın gereği gibi yaşanmasıdır. En ufak zerreye, en ufak ayrıntıda saklı huzmeye kadar yaşanmasıdır ki arta kalanlar mutsuzlukların fitili olmasın!

Peki bu nasıl olur? Dilimizin döndüğü ölçüde yazalım:

1) Cinsel hisler dört duvar arasına hapsedilmemelidir. Hele de hislerin üzerine bir örtü serme derdine hiç düşülmemelidir. Yalnızlık özgürlük için, özgürlük ise mutlu bir cinsel yaşam için ilk şarttır.

2) Düşünceler saklanmamalıdır. Akıldan geçenin üstünü örtmek, mutluluğa doğru akan suyun önüne set çekmek gibidir. Düşünceler açıklanmalı ve saygı duvarının hemen arkasında yaşanabildiği ölçüde yaşanmalıdır.

3) Akıllar üç ila beş dakikalık zevk anlarına takılıp kalmamalıdır. Cinsellik illede boşluğa doğru düşercesine zirveden aşağıya uçarak yaşanmaz. Bu bir doyum işidir. Hisler de, eller de, gözler de doymalıdır. Yoksa, saatler sürse düşüşüşler fayda etmez!

4) Eşler arasında ayıbın olmadığı ya da belli sınırları olduğu bilinmelidir. Utanma duygusunun insanı esaret altına almasına izin vermek sonu olmayan sokaklarda yürüyüşe başlamak gibidir.

5) Sevgi ve aşk olmadan bunların bir anlamı yok. Duygular körelmeye başlamış ve bunun da önü alınamıyorsa, durup yeniden bir düşünmek gerekir.

Sevgiyle tutuşan, aşkla beslenen, ihanetlerden çok uzak, eksik yanı olmayan mutlu bir yaşam dileğimle,

Resim: http://galeri.milliyet.com.tr/