Cinsellik ve Moda = Kadın Modası

Cinsellik ve moda ilişkisi deyince asıl sözkonusu olan kadın modasıdır; çünkü cinsellik kadın giysilerinde ister gizleme çabasıyla, isterse sergileme çabasıyla her zaman kendini belli etmektedir.


Klasik cinsellik anlayışı, insan gövdesinde başlıca uyarıcı bölge olarak cinsel organları, kalça ve göğüsleri, baldırları kabul etmektedir. Koltuk altları ve karın da, daha alt bir düzeyde olmakla beraber bu listede sayılabilir.


Buna karşılık, aslında, kadın vücudunun bir bütün olarak ve hemen her parçasının başlıbaşına cinsel çekicilik taşıdığı ve duruma göre her bir organın oldukça yoğun bir uyarma yetisi gösterebileceği şeklindeki görüş, gün geçtikçe daha fazla yandaş bulmaktadır. Bu görüşe göre gözler veya dudaklar, dil ya da saçlar, el ve ayaklar, hâttâ topuk gibi cinsellik açısından ilk anda ikinci, üçüncü dereceden sayılan organlar dahi belli bazı mimikler, makyaj, süsleme ve giysiler sayesinde, genellikle zannedilenin çok ilerisinde bir uyarıcı güce sahip olabilirler.


Bu görüşü doğrulayan bir olgu, İslâm anlayışında kadınların tam anlamıyla tepeden tırnağa örtünmeleridir. Yâni kadın vücudunun her bir parçası cinsel açıdan uyarıcı bulunmaktadır ve bu derece örtünmenin bütünüyle cinsel kaygılardan kaynaklandığı da zaten saklanmamaktadır.


Gerçek anlamda kadın modasından, ancak diğer toplumlarda ve o da 15'inci yüzyıldan başlayarak söz etmek mümkündür. Bütün vücudu örtmek ya da açmak gibi aşırı uçlarda bir yola başvurulmadığından, modanın cinsellikle ilişkisinin "cinsel duyarlılık bölgelerinin kaydırılması kuralı" uyarınca işlediğini görmekteyiz.


Şöyleki, herhangi bir sebeple vücudun bazı bölgeleri örtüldüğünde, başka bazı bölgeleri ön plana çıkartılmakta ve uyarıya açık kılınmaktadır. Modanın cinsellikle ilişkisi, bu durumda, zaman zaman örtülen, geri plana itilen, küçültülen bölgelerin açılması, belirginleştirilmesi, vurgulanması ve açılanların gizlenmesi şeklinde ve bunları meydana getirilen biçimsel değişmelerde ortaya çıkmaktadır. "Modanın değişmesi" denilen olgu, bu "cinsel duyarlılık" bölgelerinin kaydırılmasından başka bir şey değildir.


Moda değişikliğinin sebepleri arasında, cinsel etkinin yanısıra şüphesiz ekonomik, sosyo-psikolojik, ideolojik etkenler de rol oynamaktadır. Lâkin bu değişikliğin sebebi salt cinsel etken açısından ele alındığında, bunun çok uzun süre açıkça sergilenen organların ya da uyarıcı bölgelerin sonunda alışkanlık yaratarak çekiciliklerini yitirecekleri kaygısı olduğu rahatlıkla ileri sürülebilir. Modanın cinsel boyutu böyle bir yıpranmayı önlemek üzere kendiliğinden dengeleyici bir işlev görmekte, her yeni modada vücudun ayrı duyarlılık bölgeleri vurgulanmakta ve uyarma etkisi daima taze, daima canlı tutulmaktadır.


Bunu sağlamak üzere başvurulan yollar, bir yandan modacıların ustalığına, diğer yandan toplumun genel evriminin getirdiği koşullara ve giysileriyle, takılarıyla, makyaj malzemeleriyle moda sanayiindeki ilerlemeye bağlıdır. Bu sayede, sırasında küçük değişikliklerle dahi büyük "kaydırmalar" yapılabilmektedir.