Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ekim '09

 
Kategori
Siyaset
 

Çırak aranıyor...

Çırak aranıyor...
 

İşçi arkadaşlar çay molasındalar... Çaylar tavşan kanı değil ama...


İşçi sınıfı ve işçi partisi terimlerini sık sık duymuşsunuzdur. Günümüz sorunlarının çözümlerini kavramamız için bu terimlerin neyi ifade ettiğini, anlamlarının ne olduğunu bilmemiz gerekir. Bu terimleri anlamak için öncelikle bu terimleri meydana getiren kelimelerden yola çıkmalıyız.

İşçi: Tarımdan sanayiye, eğitimden sağlığa, çok geniş bir yelpazede, bir üretimin gerçekleşmesi için gerekli olan, çeşitli düzeylerde uzmanlaşmış gücü sağlayan, bir işverenin organizasyonunda, ücretle çalışan insan. (yeşilsoğan)

Sınıf: Geliri, gideri, sosyal yapısı, kültürü, eğitimi ve üretime sağladığı katkı bağlamında birbirine çok yakın seviyelerde verileri olan insan topluluğu. (ys)

Parti: Hayatın karşımıza çıkardığı sorunlara bir görüş, bir program dâhilinde çözümler vaat eden, siyasi kurumsal yapı. (ys)

İşçi Sınıfı: İnsan topluluğu içinde, işçilerin oluşturduğu bir alt küme. (ys)

İşçi Partisi: ‘İşçi Sınıfı’nın sorunlarını çözmeyi önceliklerine koyan, ‘İşçi Sınıfı’nı iktidar yapmayı hedefleyen siyasal parti. (ys)

Örneğin: Türkiye İşçi Partisi, kısa yazılışıyla TİP.

Fenerbahçeliler bir sınıf mıdır? Elbette hayır. Bir taraftar kitlesidir. Birçok sınıftan insan Fenerbahçeli olabilir. Örneğin bir otomobil fabrikasının yönetim kurulu başkanı da, aynı fabrikanın gece bekçisi de Fenerbahçeli olabilir.

Tarkan sevenler bir sınıf mıdır? Elbette hayır. Bir hayranlar topluluğudur. Her sınıftan insan bu kitlede olabilir.

Müslümanlar bir sınıf mıdır? Elbette hayır. İslam, bir dindir. Her sınıftan insan müslüman olabilir.

Türkler bir sınıf mıdır? Elbette hayır. Birçok sınıfın, unsurun, ortak değerlere saygı ve gönül bağıyla bir arada durmasıyla oluşturduğu bir ulustur.

İşçi partileri neler yaparlar? Aslında yukarıdaki tanımlar bu sorunun yanıtlarını içeriyor. İşçi partileri, her şeyden önce İşçi sınıfının çıkarlarına yani emeğe sahip çıkarlar. Üretim gelirlerinin özelde kendi ülkelerinde, genelde tüm dünyada adil olarak paylaşılmasını hedeflerler. Yeryüzündeki bütün bir insan ırkını, aynı zamanda doğayı oluşturan tüm canlıları kardeşleri sayarlar. Çünkü hayatı oluşturan her faktör birbirine bağlıdır. Hayatın içerisinde ırklar, diller, dinler gibi yapay ayrımlar değil insanın kendi doğal yapısı vardır. İşçinin ve paranın milliyeti yoktur. Her dilden, dinden, ulustan, ırktaninsan işçi ya da patron olabilir. Sadece arada çok büyük bir oran farkı vardır. (Aslında ''işveren/işçi' oranını araştırmam gerekirdi. Dünyada, bazı bölgerelde ve Türkiyede bu oran ne? Ayrıca 'İşveren' tanımının sağlıklı yapılması gerekiyor. Küçük esnaf hangi statüde? vs...)

Dünyanın her yerinde, her ülkesinde, işçiler çoğunlukta olmasına rağmen yoksuldurlar. Bunun nedeni bir türlü iktidara gelememeleridir. İktidarda olabilmeleri için öncelikle kendilerini, kendilerine anlatmaları gerekmektedir... Çünkü sadece kendi kendilerine oy vermeleri dahi iktidara gelmeleri için yeterlidir. Aslında ortadaki durum komiktir. Bu komikliği doğuran sebep ise ‘’SINIF BİLİNCİNİN’’ bir türlü oluşturulamamasıdır. Bizim kültürümüzdeki Nasrettin Hocaların, Karagöz-Hacivat’ların, Kavukluyla Pişekâr’ların, Kemal Sunal’ların, Levent Kırca’ların, çıkış noktası da burasıdır. Ülkemizdeki ve dünyadaki işçi sınıfının içinde bulunduğu tıkanıklık ve bu tıkanıklığın nasıl aşılabileceği ayrı bir blog konusu ve daha sonra bu konuya da değineceğim…

Partiya Karkerên Kurdistan, Kürtçe olarak yazılmış ve baş harflerini yan yana yazdığımızda ortaya PKK’nınçıktığı bu harf kümesinin Türkçe karşılığı ‘’Kürdistan İşçi Partisi’’dir.

1974 yılında kurulan PKK’ nın kısa tarihine değinmek istemiyorum. O da ayrı bir blog konusu.

Sizlere sadece şu soruyu sormak istiyorum: PKK, gerçekten bir işçi partisi midir?

Bu sorunun yanıtlarını bulmak zorundayız.

Evet, PKK bir işçi partisidir çünkü emperyalizme karşı mücadele etmiştir. Sizce doğru mu?

Evet, PKK bir işçi partisidir çünkü orta doğunun vahşetle işgal edilmesine karşı çıkmıştır. Ne dersiniz?

Evet, PKK bir işçi partisidir, çünkü sendikalar ve sivil toplum örgütleriyle dayanışma içinde emeğin yanında yer alır. Acaba?

Evet, PKK bir işçi partisidir çünkü dünya gençliğinin sağlıklı, eğitimli, pırıl pırıl yarınları için uyuşturucuyla mücadele eder. Vay… Vay… Vay?

Evet, PKK bir işçi partisidir çünkü gericiliğe ve feodalizme karşı aydın nesillerin yetişmesi için mücadele eder. Neden gülümsediniz inceden?

Evet, PKK bir işçi partisidir çünkü güneydoğu halkına hizmet için giden idealist öğretmenleri, doktorları korur ve kollar. Öyle olmaz mı yoksa?

Evet, PKK bir işçi partisidir çünkü asla silahlı eylem yapmaz, masum sivilleri öldürmez..40 bin, 50 bin yetmez değil mi…

Evet, PKK bir işçi partisidir çünkü bütün kadroları demokratik seçimlerle iş başına gelir. Tamam kısa kesiyorum…

Trajik yanıtları olan bu sorulardan sanıyorum en az yüz tane üretebilirim… Ama biraz olsun siyasal bir kültüre sahip olan hiç kimseyi PKK’nın bir ‘İşçi Partisi’ olduğuna ikna edemem…

Ey! kendilerini liberalizmin yeşil sularına satmış, ani bel kıvırma mutasyonlarıyla AB(D)’nin metresi olmuş kendini solcu sanan mutantlar!

Ey! PKK yı barış elçisi ilan edip, bu topraklara katliam tehditleri savuran, Etiler Türkçesiyle, zoraki aksanlı konuşan, Muro tipi solcular(!)

Aşağıda yazdıklarımı pür dikkat okuyun:

PKK ilk cinayetlerini Ne Eruh, Ne Pervari ne de Hakkâri’de işledi.

PKK’nın katlettiği ilk vatanseverler ‘İşçi parti’ liydiler…

3 Temmuz 1979, İşçi Partisi Gazi Antep il başkanı Zeki Ön.

8 Eylül 1979, İşçi Partisi Tunceli il yöneticisi Adil Turan.

12 Mayıs 1980, Kahraman Maraş İşçi Partisi il yöneticisi Mehmet Ongan.

18 Temmuz 1980, Kahraman Maraş Narlı, Devrimci öğretmen İnan Özdemir.

PKK TARAFINDAN KATLEDİLDİLER…

Bu gün 29 Ekim 2009

Kürdistan Milliyetçi Hareket Partisi ve liboş ve takunyalı yol arkadaşları... Hayırlı günler diler…

Bize de...

Emperyalizme ve onun kirli oyunlarıyla iş birliği yapan bütün mutantlara karşı...

Direnmek düşer...

 
Toplam blog
: 153
: 1481
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

Tıka basa dolu bir adam değilim. Balığı gördüysem derine inerim. Uzun süre gölgede kalamam. Okuru..