Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Nisan '15

 
Kategori
Blog
 

Çırpınırdı blogcu sosyalleşeceğim diye

Çırpınırdı blogcu sosyalleşeceğim diye
 

Seyircidir yazar; kıyı kenar bir yerden seyreder yaşamı.


Asosyaldir dolu dolu yaşarken…

Yalnızdır, yapayalnız!


Görmek için bakar, “röntgen” gözleri vardır.


Pek öyle zamanı yoktur “vıdıvıdıyla”!


Yazamadıkları pek fazla değildir yazdıklarından!


Malzemesi de insan!


Pek çok tarifi vardır yazarlığın!


“Damarına göre şerbet vereyim; onun bunun şeyini öpüp hoşuna gideyim müptezellikleri” çok ayrı bir konudur… “Bilimsel takılmaya çalışmak, lüzumsuz felsefe yapmak, korodan ses vermek” o kadar çok uzaktır ki yazarlığa… Siz hiç durup dururken hal ve tavırlarıyla beyninizin tasını attıran birine (Eşek sudan gelinceye kadar dayak yiyeceğinizi bildiğiniz halde):


“Kaşınız gözünüz oynuyor Hasan Bey, siz yoksa şey misiniz?” dediniz mi?


Demediyseniz, niye demediniz?


Yoksa siz de “şey” misiniz?

İş "övgüye" gelince ne kadar da cömertsiniz!

***


Seyircidir yazar… Kıyı kenar bir yerden seyreder yaşamı!


Ama öyle karnı tok, sırt pek mandıra köpekleri gibi değil!


“Hasan Bey iflah olmaz bir şeyse”… Ona hatırlatmak gerekir bir şekilde “şey” olduğunu…


Bu da “yazarların” işidir…


Analar masum olabilir ama… Erkek kadın fark etmez, ortalık poporospu çocuğu kaynıyor.


İş bu durum karşısında söyleyecek tek bir sözün yoksa…


Niye oturuyorsun o klavyenin başına?


Varsın sana “kopuk”, varsın sana “saygısız”, varsın sana “fırlama “ desinler…


İçinde “ukde” kalana “yazar” denmez ki, dostlar!

Yala yala nereye kadar?


Pek çok tarifi vardır yazarlığın…


Öncelikle “şey” olmayacaksın!


“Diplomasiden” uzak duracaksın!


İçinden ne geliyorsa onu yazacaksın!


Dökeceksin kendini ortalığa, kendinle hesaplaşacaksın!


Ve bunu (Hiçbir komplekse kapılmadan) herkesle paylaşacaksın!


Kendini, evet kendini hamur gibi yoğurup “tii’ye” alacaksın.


Kısaca kendini aşacaksın.(Ki o zaman başkalarını tırmalayabilirsin)


Ufacık getiriler uğruna kendini harcamayacaksın!


Arada bir ve hatta yeri gelince…


“Dünyanın anasını bir pula satacaksın,”


Kapıları bey babam, hanım kızım kapıları… Yeri geldiğinde vurup çıkacaksın!


Sözcükler ve tümceler “mis” gibi sen kokacak ama…


Aha size bir soru…(Biraz da dedikodu)


“Culduz’un son yazısı blog kategorisiyle pek mi ilgiliydi?”


Cevabı hazır!


“Yanından bile geçmiyordu efendim, yanından bile geçmiyordu…”


Demek ki bir şeylerin hatırı var! Anlayış var, izan var!


Nasıl teşekkür edeceğimi bilemesem de bu da mutlu ediyor insanı.


Elbette istismar etmeyeceğiz! Üstüne üstüne gitmeyeceğiz!


Konumuz yazarlık…


Hiç şüphesiz ki ”uslu çocukların işi değil”…”Sayfalar dolusu yazmak” hiç değil.


Pervasızca klavyeyi şakırdatmak “yazar” olduğumuz anlamına gelmez.


İyi bir “okur” olmak en güzeli…


Okumadan yazmak pek mümkün değil malumunuz!


Ama bu okuma işini de aksattığımız bilinen bir gerçek…


Bakmayın siz “Şu kadar blog yazdım, milyon kere okundum, hani benim ‘elma şekerim’” diyenlere…


Onlar her zaman vardı ve bundan sonra da olacak!


Yazın efendim yazın, onlara aldırmadan…


Yeter ki içinizde ukde kalmasın…


Klavyenizde bir kıvraklık varsa tabii.


Beni anlıyorsunuz, değil mi?

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..