Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Haziran '09

 
Kategori
Gelenekler
 

Çıtak'ta nişan ve düğün gelenekleri

Çıtak'ta nişan ve düğün gelenekleri
 

1-Kız İsteme: Bugün altmışlı yaşlarını yaşayanların belki de yüzlerini bile görmeden, “görücü usulü” ile evlenmek durumunda kaldıkları gelenek, görenek ve adetlerin neredeyse hiç kalmadığı beldemizde, teknolojik gelişmelerin de sağladığı olanaklarla gençler birbirlerini tanıma fırsatı bulmakta olup ilk kararı da kendileri vermektedirler. Anne ve babalara salt gerekli adet, gelenek ve göreneklerin yerine getirilmesi ile harcamaların yapılması kalmaktadır. Bu konuda maddi çıkarları için gençlerin adına karar vermeye çalışan aileler istisnadır.

Kız istenmeye gidilmeden en az bir gün önce kızın ailesine haber verilir. Kız verilmeyecekse genellikle oğlan tarafına gelmesinler diye haber yollanır. Aksi taktirde kız verilecek demektir. Oğlanın ailesinden iki yaşlı kadın ön yoklamaya gelirler önce. Bu kadınlar oğlan evinde bulunanlara “ Bitmez tükenmez ekmeğinizi yemeye geldik” derler. Kız verilmeyecekse ; konukların ayakkabıları çevrilmez, düzeltilmez, kahve de ikram edilmez. Nasipse olur vb. bir karşılık verilmişse, ertesi gün kız istenmeye gelinir. Kız evi naz evidir, kız verilecektir ancak gene de “ Allah yazdıysa olur, biz de eşimize dostumuza bir soralım” denir. Bu kez erkekler söz almaya giderler. Erkeklerden önceden belirlenmiş olanı “ Allahın emri peygamberin kavliyle; oğlumuz Osman’a kızınız Esma’yı istemeye geldik” vb sözlerle konuya girerler, kızın babası ya da aileden birisinin “ hayırlı olsun” demesiyle söz kesilmiş olur.

a) Ağırlık : Ağırlık, başlık parası gibi oğlanın ailesince kızın ailesine verilen paradır. Kızın verildiği kesinleşince, oğlanın anne ya da babası oturduğu minderin altına bir miktar para koyar. Konukları gidince kız tarafı bu parayı alır. Para miktarı az bulunursa şu kadar daha olacak diye haber yollanır. Ağırlığın düğün tarihi kararlaştırılmadan tamamlanması gerekir.

Kararlaştırılan bir günde de yüzük, küpe, saat, altın zincir, bilezik, altın, kolye, gerdanlık vb. takılardan ailenin maddi durumuna göre uygun görülenler alınır. Kıza elbise, çanta; kız tarafı da oğlana saat, zincir, kolye satın alırlar. Düğün gününe kadar karşılıklı hediye alıp götürmeler yaşanır. Her hediyenin mutlaka karşılığı olur. Baklava karşılığı, sini karşılığı, kiraz karşılığı gibi.

2- Nişan Törenleri: Eskiden yemekli olan nişan törenleri günümüzde yüzük takma ve eğlence olarak sürdürülmektedir. Nişan gününden önce kız tarafı evleri tek tek dolaşarak komşularını, akrabalarını davet eder. “Nişan törenlerine çağırılmadan gidilmez” denir. Nişan orkestranın kurulması ve nişanlanacak çiftin dansa çağırılması ile başlar. Kısa bir oyun faslından sonra gençlerin yüzükleri mutluluk dilekleri ve alkışlarla takılır. Takı törenine geçilir. Takı töreninde iyi bir düzenleme yapıldığı pek görülmez. Erkekler yangından mal kaçırırcasına hep birlikte gençlerin etrafında kümelenirler. Elindeki parayı gençlerin önündeki masaya bırakan geri çekilir. Yakınları da takılarını, paralarını kurdelalarına iğnelerler. Kadınların takı ve hediyelerine sıra geldiğinde erkekler tören alanını terk etmeye başlarlar. Her ne kadar yavaş yavaş değişmeye başlamışsa da kadınların getirdikleri hediyeler hem kamera ile kayda alınır hem de eline mikrofan verilen bir kadın tarafından “ Aşa abasından bebek altını, Cemile yengesinden gümüş tepsi , “ Ali dayısının karısından bilezik “ gibi bağırarak duyurulur. Kadınların nişan hediyeleri çoğunlukla ödünç olarak düşünülür. Takı töreni bitince sabırsızlıkla bekleyen gençlerin oyun ve eğlenceleri devam ettirilir.

3- Düğün: Hazırlıklar tamamlanmışsa düğün günü karalaştırılır. Düğünden önce gençler nikahlanırlar. Günün gereklerine , koşullarına göre değişiklikler olmakla birlikte, düğünler dört gün sürer. Başlama günü ya Salı ya da çoğunlukla olduğu gibi Cumadır. Salı başlamışsa Perşembe, Cuma günü başlamışsa Pazar günü gelin almaya gidilir.

Cuma günü beldemizde pazar kurulur. Pazardan aşçılara gerekli malzemeler satın alınır. Öğleden sonra çalgıcıların gelmesi ile düğün başlar.

a) Keşkeklik Buğday Dövme: Günümüzde değirmenlerde hazırlanan keşkeklik buğdaylar eskiden Kasabanın üç dört yerinde çanak biçiminde içi oyulmuş dübek (dibek) denilen taşlarda L biçiminde hazırlanmış soku denilen ağaçtan gereçlerle iki genç tarafından karşılıklı vurula vurula dövülürdü. Keşkek dövmeler şakalaşmalarla , gülüşmelerle pek eğlenceli olurdu. İşin ilginç yanı yaşlılara olmuş mu diye her sorulduğunda, alınan bir avuç buğday üflenir kabuklarından ayıklanır ve mutlaka “ iki daha vuruverin” denirdi. Dibeğe her vurulduğunda çıkan ses dövücülere keyif verirdi. Dibek başlarında oynanan zeybek oyunları ve çekilen halaylar özlemle yadedilmektedir.

b) Tongavıt: Oğlan evinden odun, yemek malzemeleri, koyunlar bir traktör römorkuna yüklenir. Davul zurna eşliğinde kız evine yollanır. Buna tongavıt denir. Römorkun üzerinde bayrağımız bir çocuk tarafından tutulur. Bayrak tutan çocuğa, kız evinde para verilerek bayrak teslim alınır. Eşyalar indirilirken üç beş kişi zeybek oyunlarından oynarlar. Konuklara çay ikram edilir. Koyunlar kesilir. Kesilen hayvanların ciğerleri aceleyle pişirilir ve orada bulunanlara yedirilir. Kızın akraba ve yakınları o akşam etleri doğrarlar. 1970’lerden önce düğün tatlısı olarak “sareli” ( saraylı anlamında) yapılırdı.

Sarelinin Yapılışı: Güneşli bir yere serilip kurutulan yufkalar , senit üzerinde yufka yazılır gibi oklava ile parçalanır, kırıntılar haline getirilir. Sac üzerinde yağla kızartılır. Önceden hazırlanmış olan susam ezmesi ile yufka kırıntıları , hafifçe sulandırılmış pekmezle karıştırılarak servis edilir.

c) Kız Evi: Ertesi günü kız evi olarak adlandırılır. Çorba, kuru fasulye, kavurma, keşkek, turşu ve helvadan oluşan yemekler öğleden önce hazırlanır ve gelen misafirlere servis edilir. Hazırlanan yemeklerin her birinden siniler üzerinde bulunan çanaklara konulmuş haline sofra denilmektedir. Düğün evine yakın gençler organize edilmemişlerse, bir kişiye bile bir sofra verildiği için yemekler çok zaman israf edilmektedir.

d) Kına Kağnısı: Kız evi günü yani ikinci gün, öğleden sonra çalgıcılar eşliğinde oğlan evine gelinir. Davul zurna çalınır ve oyunlar oynanırken, oğlan evinden geline verilecek olan yatak, yorgan, yastık, kilim vb. eşyalar kağnıya yüklenir. Kına kağnısının yavaş hareketlerle ve özenle yüklenmesi esastır. Üzerine kilim , halı gibi bir örtü serilir, birlikte kız evine gidilirdi. Bu eşyalar kız evinden ertesi günü gelin alınmaya gelindiğinde tekrar kağnıya yüklenir, gelin konvoyu ile birlikte gelinin yerleşeceği eve ya da odaya indirilirdi. Gelinin evine kız evinden gelenlerce döşenirdi.

Daha sonraları kağnı ve at arabalarının yerlerini traktör römorkları aldı. Son yıllarda da kına kağnısı ile eşya getirilip götürülmesi terk edilmiş olup düğünden bir hafta on gün kadar önce alınan eşyaların tümü dayanıp döşenmektedir. Eskiden kız analarının davul zurna olmadan ve davetliler toplanmadan evlerinden eşya çıkarıp vermeleri mümkün değildi.

e) Kına: Akşamleyin belirlenen ve ışıklandırılmış olan alanda orkestra kurulur. Kız tarafı nişan yerinde oğlan tarafını beklemeye başlar. Oğlanın yakınları da oğlan evinde toplanırlar. İki gözü de çerez, giysi vb. ile doldurulmuş olan heybe sağdıç anasının omuzlarına yüklenir ve kına yerine topluca gidilir. Nişanda olduğu gibi evlenen gençlerin dansa çağırılmasıyla eğlence başlar. Geç saatlere kadar sürer. Bizim çocukluğumuzda kıza ve arkadaşlarına, yakınlarına, evde yakılan ve kına yakılmış olanların birlikte aynı evde hatta odada uyudukları adetler , yerini şehirlerde yapılan kına adetlerine bırakmaktadır. Kızlarımız ellerinde mumlarla şarkılar söyleyerek, oyunlar oynayarak gelin kızın kınasını yakmaktadırlar. Kına bitiminde oğlan evinde içkili eğlence düzenlenir.

f) Oğlan Evi ve Gelin Alma: Düğünün üçüncü gününe Oğlan Evi denir. Kız evinde olduğu gibi öğleyin yemek yenir. Öğle vakti damat ve sağdıcı ezan okununca namaza giderler. Namaz sonunda cemaatle imam dışarıda bekleyen çalgıcılar eşliğinde oğlan evine doğru yürümeye başlarlar. Yemeklerini yerler. Baş Derme Töreni yapılır. Baş dermede imam damat ile sağdıcının boyunlarına poşu denilen örtülerini bağlar ve dua edilir. Duadan sonra gençlere para , altın takılır. İğnelenen ya da ceplere sokuşturulan paralar bir yakınınca derlenir, toplanır , damat ile sağdıcın her birine paraları teslim edilir. Onlar da orada bulunanlarla tokalaşırlar. Gelin almaya gidilmek üzere arabalara doluşulur. Kız evine gidişte ve dönüşte klaksonlar çalınır, davullar vurulur. Kız evine varılınca baba ya da aile büyüklerinden biri ile damat ve sağdıcı kapıya dayanırlar. Kız evinde kapı tutmak adettir. Kapıyı tutanlara razı olabilecekleri bir miktar para verilerek kapı açtırılır. Kız aile bireyleriyle vedalaşır. Damadın koluna girerek dışarıya çıkarlar. Kapı önüne geldiklerinde kız elinde bulunan bir demet çiçeği arkasına doğru fırlatır. Genç kızlardan çiçeği kim kaparsa gelin olma sırası ondadır denilir. Oğlan evine varılınca gelin arabasının üzerine buğday, çerez serpilir. Gelin indirildikten sonra da yöresel oyunlar oynanmaya devam edilir.

Gelin ve damada kız evinden yemek ve baklava götürülür. Eski kerpiç evlerin bacalarından bakraç sallayarak baklava, haşlanmış tavuk istemek adetti.

g) Duvak ve Geligıtı: Ertesi günü duvak, daha sonraki günde gelingıtı denilen kadınların kendi kendilerine çalıp çığırdıkları eğlenceler tertip edilirdi. Kuyuların yanında bulunan çamurlara tarak, bıçak gömülüp bunları geline buldurma adeti vardı. Gelin tarağı bulursa kızı, bıçağı bulursa oğlu olacak denirdi. Günümüzde bunlara rağbet edenler iyiden iyiye azalmışlardır.

Nişan ve düğünlerle ilgili gelenek, görenek, örf ve adetlerin ve anlayışın hızla değiştiği beldemizde, hem kış hem de yaz aylarında kullanılabilecek bir düğün salonuna şiddetle gereksinim duyulmaktadır.

 
Toplam blog
: 190
: 3134
Kayıt tarihi
: 28.09.07
 
 

Emekli öğretmenim. Yurdunu, ulusunu seven, her konuda sorumluluk sahibi gençler yetişsin istiyorum. ..