Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '09

 
Kategori
Siyaset
 

Çivisi çıkmış devlet ve laçka olmuş adalet…

Çivisi çıkmış devlet ve laçka olmuş adalet…
 

Evet doğrudur, iktidarı ele geçiren her sosyal sınıf, “kendi” hukukunu egemen kılar…

Burjuva sınıfı kendi hukukunu, faşizm kendi yasalarını ve sosyalist devlet de kendi hukukunu yazılı biçimde ortaya koyar ve toplumun tümüne egemen kılar…

Bu oluşum, sosyal bir nedensellik içinde sürekli ve zorunlu olarak tarih boyunca hükmünü icra etmiştir.

Ancak bütün bu sınıf egemenliği süreçleri içinde, belirli bir “hukuk” ve onun tıkır tıkır işleyen bir düzeni vardır.

Yani başka bir deyişle, her bir sosyal oluşum süreci içinde, iktidar gücünü elinde bulunduran egemen sınıf, kendi çıkarlarını ve gücünü öne de çıkarsa, yine de yürüyen ve işleyen bir hukuk düzeni mevcuttur…

İşte Türkiye’de olmayan budur!..

Türkiye’de önemli bir süredir hukuk yoktur…

Hukuk düzeni, önemli ölçüde büyük aksaklık ve eksikliklerle maluldür.

Türkiye’de hukuk devleti fiilen ortadan kalkmıştır.

Yargı bağımsızlığı ilkesi ayaklar altındadır…

Yargıç ve savcıların terfi ve tayinleri siyasal iktidarın elinde yönlendirici bir güç olarak kullanılmaktadır.

Halkın adalete olan güveni ciddi biçimde sarsılmıştır. Adaletin, iktidarın siyasal baskısından azade, bağımsız hukukçular eli ile ve hukuka uygun olarak gerçekleştirileceği konusunda duyula/gelen inanç, erozyona uğramış bulunmaktadır.

Türkiye’nin adaletle ilgili sorunu, egemen sınıfın uygulamakta olduğu hukukun, ezilen sınıflara verdiği zarar ya da uyguladığı haksızlık değildir…

Sorun, hukukun hiç işlememesidir…

Sorun, hukuk dışı uygulamaların [giderek] normal karşılanmaya başlanmasıdır…

Sorun, hukuk dışı uygulamalara karşı kamuoyunun refleksinin zayıflaması; daha kestirme bir deyimle, süngüsünün düşmüş olmasıdır…

Paraya ile satın alınan, gelecek vaadi ile aldatılan kişilerin [gizli] tanık ifadelerine dayanılarak insanlar zindanlara atılabiliyorsa… Ve bu hukuk dışı uygulama, bir şekilde ortaya çıktığı, de-şifre edildiğinde dahi, bu feci olay, basit bir öykü olarak dillendirilip, bir kenara bırakılabiliyorsa… Toplumun kültürel birikimini temsil eden aydınları, saygın hukukçuları, siyasi partileri ve diğer demokratik kitle örgütleri, bütün bu olan bitenleri “vakıa-i adiye” olarak vasıflandırıp, bir kenarda kendi kaderlerine terk ediyorlarsa… O ülkenin çivisi çıkmış demektir!..

Yapılacak tek şey, o çiviyi tekrar yerine çakmaktan ibarettir.

Çivisi çıkmış bir devlet, laçka olmuş bir adalet ve demokratik tepki mekanizmalarını yitirmiş bir halkla bir yere varmak mümkün değildir…

Sorunun unsurlarını birer birer karşımıza koyup, yeniden düşünmek zorundayız..

Halk, demokratik tepki mekanizmasına daha bilinçle tekrar kavuşmak ve devletin yerinden oynayan çivisini yerine çakarak laçka haline gelmiş adaletin eline tekrar terazisini tutuşturmak zorundadır…

Türkiye halkı bu zorunluluğu yerine getirmediği sürece her geçen gün daha da kararan ufkumuzun aydınlanma umudu bir başka bahara ertelenmek durumunda kalacaktır.

Siyasi bilinç, siyaset yapma merakı ile ilgili alelade bir kavram değildir…

Tam aksine, insanın kendisini koruma içgüdüsünün toplumsallaşmış ve kurumsal bir niteliğe yükselmiş bir biçimidir.

Demek ki, tek tek kişiler olarak oluşturduğumuz toplumumuzu ve [giderek] devletimizi korumak, kollamak ve savunmak, siyasal sorunlara ilgi duyarak ve siyasal bilincimizi yükselterek [mutlaka] ulaşmamız gereken bir değerdir…

Bu değerlerin toplumu ulaştıracağı örgütlenme biçimlerinde toplanarak, saf tutmak, ufkumuzun aydınlanmasını doğuracak tek nedendir… Çünkü siyasi bilinç, bir toplumun kültür mirasının en kıymetli parçası ve o toplumu ileriye götürecek olan potansiyel gücün özü ve esasıdır…

http://www.soruyusormak.com/

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..