Cloverfield

Aylar öncesinden insanları merakta bırakacak şekilde tanıtımları yapılan bu film, 18 Ocak 2008 tarihinde ABD’de gösterime girdi. Çok akıllı ve iyi yürütülen tanıtım kampanyası, sinema gişeleri önünde uzun kuyruklara sebep oldu. Filmin tanıtımlarında detay verilmekten özenle kaçınıldı ve bu gizemli tavır filmin yayınlanacağı son güne kadar da devam etti.

Filmin yönetmeni Matt Reeves’in kayda değer önemli bir filmi yok. Çoğunlukla dizi film yönetmenliği ve yazarlığı yapmış bir kişi. Filmde oynayan oyuncular da öyle ünlü isimlerden oluşmuyor. Belki bunların önemi yok ama bilgi olsun diye yazmak istedim.

Filmin en büyük özelliği yukarıda da belirttiğim gibi tanıtımındaki gizemdi. Diğer özelliği ise son derece göz yoran çekimleri.

Cloverfield, Rob ve sevgilisinin video kamerasıyla birbirlerini çektikleri sahnelerle başlar. Japonya’ya iş sebebiyle taşınacak olan Rob için yapılan veda partisi ile de devam eder. Gençler bu partiyi video kamerası ile de belgeleyeceklerdir. Biz seyirciler için kilit nokta burası çünkü tüm film bu video kameranın çekimi ile gerçekleşmiş.

(Kimi zaman el kamerası ile çekilen gerçek sahneler görüyoruz haberlerde...fakat 84 dakikalık bu filmin tamamı bu şekilde çekildiği için farklı bir tat yakalanmaya çalışılmış olsa da izleyiciyi son derece yormaktan başka bir işe yaramamış ne yazık ki.)

Manhattanda gençlerin düzenlediği bu veda partisi çok geçmeden şehirde meydana gelen patlamalarla sona eriyor. Şehirde yer yerinden oynuyor. Artık herkes kendi can derdine düştüğü için filmin geri kalanı patlamalarla...ve buna paralel yapılan hızlı/sarsıntılı çekimlerle devam ediyor. Veda partisi için planlanan bu belgesel niteliğindeki amatör video çekimi, bir şehrin tuhaf bir canavar tarafından istilasının belgesi olmaya başlıyor (İlginç bir detay ise bir türlü kameranın pili bitmek bilmiyor).

Bazı sahneler hatta belki de filmin tüm kargaşa/patlama sahneleri 11 Eylül 2001’de ikiz kulelere yapılan saldırılardaki amatör kamera çekimlerinden epey etkilenmiş...Hele bir sahne var ki o anların karbon kopyası neredeyse...yıkılan binalardan çıkan toz bulutunun insanların üzerine doğru gelişi ve insanların kaçıp dükkanlara sığınması, adeta o 11 Eylülde tvlerden izlediğimiz görüntülerden pek bir güzel esinlenip (!) yapılmış.

Cloverfield, bana kalırsa tamamıyla tanıtımı sayesinde insanları sinema salonlarına çekti. Ama açıkçası bence tam bir hayal kırıklığı. Gitmeye karar verirseniz, beklentiniz büyük olmasın. Çekimlerinin yorgunluk vermesi ise ayrı bir negatif özellik diye düşünüyorum. Amatör kamera açıları ile çekim güzel fikir ama tadını fazlasıyla kaçırmışlar. Sonuçta izlenen şey belgesel (documentary) değil bir sinema filmi...ve filmde bu durum unutulmuş ne yazık ki.

Filmin resmi web sitesi:

http://www.cloverfieldmovie.com/