Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ağustos '10

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Çoban çökerten dikeni

Çoban çökerten dikeni
 

Çoban Çökerten Dikeni


Çanakkale Savaşları’ndan kullanılan bir basit savaş aracı, birçok askerin acılar içinde kıvranmasına ve ölmesine neden olmuş.

Bu silah (silah diyorum) dikenli bir şey.

Her durumda insanın ayağına batacak özellikte yapılmış. Havadan atılan silah, yere düştüğünde mutlaka dikenleri yukarıda kalıyormuş.

Bu yıldız üzerindeki dikenler, ayağa battığında ya kangren olmasına sebep oluyormuş ya da kan kaybından askerin ölmesine sebep oluyormuş.

Birçok Türk Askeri, bu silah yüzünden işkence çekerek ölmüş.

Bu basit silahın adı; ”Yıldız Silahı.”

Basit ama asker bastığında, postalın bile yararı yok. Harstak askerin ayağına geçiyor. Battığı yerden çıkarması çok zor. Ters kancalı, olta gibi.

Bu silah yasak olduğu halde, Çanakkale Savaşları’nda düşmanlar tarafından kullanılmış.

Bir savaş hilesi ve “insanlık suçu” olmasına rağmen IAN HAMİLTON savunmasında: ''Evet. İnsanlık suçudur ama Türkler insan sayılabilir mi?'' demekten çekinmemiştir.

Bu silahın haç gibi bir yapısı var. Yıldızların uçlarındaki dikenler eşit miktarda zıt yönlere çevrilmiş. Dört köşeli bir yıldız. İki diken aşağıda, iki diken yukarıda. Yere düşen bir yıldızın, iki dikeni mutlaka ayağa batacak şekilde havada kalıyor.

Çok asker şehit olmuş, bu dikenin ayağına batmasıyla. Çok büyük acılar çekerek ölmüş askerler.

Bu silahın kötü etkileri, son yıllarda “Çanakkale Savaşları” ile ilgili çalışmalarda gündeme geldi.

Mısır’a esir olarak götürülen Türk askerlerini, esir kamplarında içinde krizol bulunan banyolara kapatarak kör etmişler! 5 bin Türk’ün gözleri kör edilmiş, Mısır’da. 1.Dünya savaşında olan bu insanlık suçu, unutturulmak isteniyormuş günümüzde.

İnsanlık suçu işleyenler, bu gün insanlığı kurtarmak için çalışıyorlarmış gibi hareket ediyorlar.

Peehhh!

*

Çanakkale’nin, Kepez Beldesi’nin Yağcılar Köyü’ne gittim.

Küçük bir köy.

Köy küçükte!

Cami çok büyük.

Evler, derme çatma küçücük küçücük.

Köyde muhteşem bir camii. Bence, yeterli cemaati de yok.

Zira köyde cami önünde üç ihtiyardan başka kimse yoktu.

Yaşlı köylüler bir çınarın altında sineklenip duruyorlar. Kahve kapalı. Akşamları açılırmış. Üç beş kişi gelirmiş. Kahveci müşterilerden önce terk edermiş kahveyi.

Üç ihtiyarla konuşmamız, beş dakikada bitti.

Yol kenarında, taşların arasından çıkmış, koyu yeşil bir bitki dikkatimi çekti.

Hava sıcak mı sıcak. Bitki koyu yeşil. Taşın içinde, alabildiğince canlı.

Aslında ben bu bitkiyi tanıyorum. Çocukken çok ayağıma battı. Battığında müthiş bir acı verir. Acının tarifi yok.

Çivi batmasından, teneke kesmesinden kötü bir acı.

Bitkiden bir dalını, dikenleri ile birlikte koparıp, ihtiyarın birisine gösterip sordum.

“Bu bitkiye ne derler?”

İhtiyar, hiç beklemeden cevap verdi.

“Çoban Çökerten Dikeni.”

Aynen öyle.

Üstünden basık bir nohut büyüklüğünde dikenleri olan bir bitki.

Altında üstünde, yan taraflarında dairesel bir yapıda dizilmiş dikenleri var. Ne durumda olursa olsun, ayağınıza batabilir. Kurtuluş yok. Yanlardaki kuvvetli dikenler uçlarını birleştirince bir yıldız görüntüsü ortaya çıkıyor. Görüntü güzel.

Ayağınıza batınca bir işkence.

Çoban gariban olur. Yırtık çarıklı çoban, basınca üzerine bu dikenin, demek ki çöküp kalmış yere.

O nedenle, çoban çökerten demişler.

İngilizlerde bizi çökertmek için bu dikenden esinlenip, ”Yıldız Silahı” yapmışlardır belki de.

Bizi çökertemediler.

Biz garip çoban değiliz. Olduğumuz yere çökecek.

Çanakkale’de, çökertemediler bizi.

Biz ayaktayız.

*

Bu bitkinin hastalıklara iyi gelen bir tarafı da varmış.

“Çoban Çökerten Otu” battığında çok acı verse de, harika görünümlü bir bitki.

Doğada, çirkin gibi görünen her şey bir harika.

Yeter ki bakmasını bilelim.

Çirkinlikler, anında bir güzelliğe dönüşebilir.

Her canlının, Dünya’ya bir geliş nedeni var.

Unutmamak lâzım.

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..