- Kategori
- Siyaset
Çoban ile yılan
'Öküz altından buzağı aramak' benzetmesinin 'kapsama alanına' girmek istemiyorum, ama 'Bayram değil, seyran değil; eniştem beni niye öptü' diye de sormak geliyor içimden... Nereden çıktı Halife Abdulmecit'in yıl dönümü kutlaması? Haaa, bu kutlama için harcanacak paranın benim vergimin de katkısı olduğu devlet bütçesinden harcanması dışında (esasen mühim bir zarar) bana bir zararı da yok, kutlayabilirler?
Paraların üzerindeki resimleri görünce de şaşırarak 'ne ünlü insanlar varmış da bana okulda öğretmemişler, veya ben bihaberim' diye düşünmüştüm... Daha önce kutlanmıyorsa bundan sonra da kutlanamaz diye bir kural da yok. Yine de aklıma getirdiği soru: Şeriat özlemi çekenlerin, halifeliği kaldırıp cumhuriyet ilan edenlerle örtülü bir uğraşısının açık kanıtlarından birimidir, bu kutlama? Ya da siyasi iktidarın, önemli oranda oy desteği aldığı halifelik yanlılarına bir jesti midir?
Çoban, çocuğu ile birlikte hayvanlarını otlatırken mi, yoksa çift sürerken mi (yanıltmış olmayayım), her neyse yollarına çıkan yılan (yoksa bunlar mı yılanın yoluna çıkmış, aman yanlış olmasın da...) çocuğu sokar (ısırırarak zehirini aktarma işlemi) ve çocuk ölür. Çoban da elindeki sopa ile yılana vurarak kuyruğunu koparır. Hikaye bu ya; yılan dile gelir (konuşur) ve '' ne bendeki kuyruk acısı geçer, ne de sendeki evlat acısı'' der.
M.Kemal Atatürk ve Arkadaşları, Hilafeti (Halifelik idaresini yani Dini Kurala göre İdareyi) kaldırıp, Cumhuriyeti ilan ederken Halifelikte şiddetle ısrar edip, yeniliğe karşı çıkan bazı Din Görevlilerini de aynı şiddette cezalandırmıştı (idam veya hapis olabilir, tam bilemiyorum). Atalarımız ,''Temsilde (benzetme sanatında) hata olmaz'' derler; yani bir tarafta ölüm var, öteki tarafta az bir acı... Yanıltmış olmayayım, ama yılanın dediği doğru galiba...