Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '17

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Çoban Yıldızı... Hikaye aynı, işleniş farklı. Ben sevdim…

Çoban Yıldızı... Hikaye aynı, işleniş farklı. Ben sevdim…
 

Çoban Yıldızı'yla kim bilir kaçıncı kez izliyoruz, babası tarafından dedesi yaşındaki toprak ağasıyla zorla evlendirilen kadın hikayesini. Bıktık mı, ne yalan söyleyeyim ben fena halde bıktım.


Çoban Yıldızı'yla kim bilir kaçıncı kez izliyoruz, babası tarafından dedesi yaşındaki toprak ağasıyla zorla evlendirilen kadın hikayesini.

Bıktık mı, ne yalan söyleyeyim ben fena halde bıktım.

Öyle ki; Çoban Yıldızı daha yeni yeni ete kemiğe bürünürken,  “böyle bir projeye yatırım yapmak çok saçma” diye geçiriyordum içimden.

Aynı dönemde ikinci şaşkınlığı Şükrü Özyıldız’ın partnerinin Selin Şekerci olacağını öğrendiğimde de yaşamıştım.

Ve bu tercih nedeniyle de Çoban Yıldızı’nın şansının "azdan imkânsıza" doğru koşar adım ilerlediğine karar vermiştim.

Zira Selin Şekerci bugüne kadar; ya hep şımarık, zengin, dünya umurunda olmayan karakterleri ya da kötü ve bencil kadınları hayata geçirdi.

Ayrıca mimikleri çok büyük ve dolayısıyla da bir kadının ağır dramının anlatılacağı bir hikayenin altından o mimiklerle kalkabilmesi, deveye hendek atlatmaktan daha zor olmalıydı.

Tüm bunların üzerine Fox Tv Çoban Yıldızı'nı; Vatanım Sensin, Cesur ve Güzel ve Survivor’ın olduğu Perşembe gününe koyunca, e artık tez zamanda vedalaşırız dedim.

Ama yanılmışım…

Total sevdi Çoban Yıldızı'nı...

Bende sevdim...

Evet, bu bir kadın hikayesi.

Ve biz hikayeyi Zühre'nin gözünden izliyoruz.

Ama beni en çok etkileyen şey; olanları Zühre’nin gözüyle izlerken, her sahnenin Zühre’nin duygusuyla anlatılması oldu.

Yani Zühre’nin olmadığı sahnelerde bile; her eylemi, her konuşmayı Zühre orada olsaydı ne hissedecekse,  izleyiciye o duyguyu hissettirmek için büyük çaba harcanmış ve kafa patlatılmış olması...

Böylece her sahnede, Zühre'ye yol arkadaşı olmanın yanı sıra, onunla duygu ortaklığına davet edildik.

Bu davetin, Çoban Yıldızı’nın yönetmeni Gül Oğuz’un illüzyonu olduğu şüphesiz.

Çekimlere başlamadan önce Gül Oğuz’un kararı, Çoban Yıldızı'nın dünyasını kurup, üçüncü bölümden sonra yönetmen koltuğunu başka bir isme devretmekti. Umarım bu değişiklik izlediğimiz bütünlükten kayıplar yaşamamıza neden olmaz.

çoban yıldızı 2

Gelelim oyunculara;

Çok iyi hazırlanmışlar, net bilgi. Karakterler,  özümsenmiş, ince ince işlenmiş. (Bir karakter hariç, aşağıda açıkladım)

Olmaz diye düşündüğüm Selin Şekerci, tam anlamıyla Zühre olmuş. Bir sahnede bile "bak işte  olmamış" demedim. Aldı götürdü ve bence kariyer anlamında da başka bir yere sıçrayış yaptı.

Şükrü Özyıldız'ın doğru tercih olduğuyla ilgili zaten şüphem yoktu. Şaşırtmadı... Gerçekten de rolün altından çok iyi kalkmış.

Çorba içerken ki kaşığı tutuş şekli falan, küçücük ayrıntılarla karakteri almış yürümüş.

Ve Çoban Yıldızı'nın olay örgüsü...

Oldukça başarılı. Hiç uzatmadan daha ilk sahnede bizim hikayemiz bu denildi.

Yine hiç uzatmadan, on birinci dakikada Zühre ve Seyit’in yolları kesişti.

Her karakteri de uzun uzun anlatmak yerine olaylar karşısındaki duruşlarıyla tanıdık.

Ve üç bölümde de hikâyenin ritmi hiç düşmedi. İzleyicinin sıkılmasına müsaade edilmedi.

Sonuç olarak ratingler de iyi geldi.

Birinci bölümle; tüm kişilerde 6.43 reyting ile 2. , AB’de 3.47’yle 9. sırada yer alırken,

İkinci bölümüyle; tüm kişilerde 6,67 reyting ile 2., AB’de 3,12 reting ile 8. sırada yer aldı.

Şunu da belirtmeden edemeyeceğim ki, bu başarıda Çoban Yıldızı’nın Fox’ta yayınlanmasının da katkısı var.

Zira Fox izleyicisi kadın hikâyelerini sever. Total kitlesi daha fazladır.

Yani yapım şirketi olan Most Production, sadece iyi bir iş çıkarmakla değil, doğru stratejileri ile de işini sağlama bağlamış.

çoban yıldızı 4

Peki gözüme hiç mi bir şey takılmadı?

Mümkün mü?

Tabi ki sevmediğim noktalar ve bulduğum mantık hataları var. Aşağıda sıraladım ve ne yalan söyleyeyim, yazınca fark ettim ki pek de az değillermiş.  O maddelere rağmen Çoban Yıldızı’nı sevdiysem, demek gerçekten bana projenin duygusu geçmiş.

Aklıma yatmayanlar:

Kadın karakterlerin birilerinden kaçarken, denk geldikleri ilk adamın her dizide tecavüze yeltenmesinden çok sıkıldım. Zühre'nin de başına gelmeseymiş keşke.

Zühre konağa getirilince, yardım istemek için evin hizmetlisinin telefonunu çaldı. Annesini aradı, dayısını aradı ve beklediği olumlu cevabı alamadı. Ve nedense Zühre'nin aklına bir türlü polisi aramak gelmedi. Niye?

Seyit’in babası İbrahim, çocukları küçükken, aynı mahalleden Şerife’ye gönlünü kaptırmış ve ailesini terk etmiş. Bir daha da çocuklarını görmeye gelmemiş. Dolayısıyla geride bıraktığı herkes onu nefretle anmaktadır. Ancak Seyit’in babaannesi ölüm döşeğindedir ve oğlunu görmek istemektedir. Sonunda tüm aile mecburen İbrahim’in gelmesini ve annesini görmesini kabul eder. Şerife ile İbrahim eve gelirler. Ortam inanılmaz gergindir.

Buraya kadar tamam ama İbrahim ve Şerife, niye o gece o evde kaldılar anlamak mümkün değil. Üstüne üstlük yataklarını bile, hala resmiyette evli olduğu Seyit’in annesi Cihangir'in yapması saçmaydı. Şerife’nin halası diplerinde oturuyorken ve onun evinde kalma şansları varken.

çoban yıldızı 5

Şerife, "Fatmagül’ün Suçu Ne" dizisinde Esra Dermancıoğlu’nun canlandırdığı Mukaddes Yenge karakteri ile keşke birebir aynı olmasaymış.

Zühre odasında sinir krizi geçirirken, iki abajur arasındaki objeyi kırmıştı. Oysa daha sonra gelen ve benim yukarıda resmini paylaştığım sahnede o obje sapa sağlam yerindeydi.

Zühre düğün gecesi kaçarken, evin diğer gelini Sırma ona yardım etti.  Zira Sırma’nın odasından bir tünele geçiş vardır. Sırma kapıyı açar ve Zühre’ye komodinin üzerindeki feneri verir.

Sırma Zühre’nin Fikret’i bıçaklayıp kaçacağını nereden bildi de, o feneri komodinin üzerinde hazır etti?

Ayrıca Zühre’nin, hem kocası Fikret’i hem de kendini aynı anda bıçaklamayı nasıl başardığını anlamadım.

Zühre'nin kaçtığı tünelin çıkışında bir at çiftliği vardır. Zühre oradan bir at alarak kaçar ama o at nasılsa eyeriyle falan baya hazır ve nazırdı.

Atın sahibi (kim olduğunu bilmiyoruz) Zühre'nin kaçacağını biliyor muydu?

Zühre düğün günü Fikret ile Türbe'ye giderken, Seyit'in dükkanını görmüştü. Konaktan kaçınca başka gidecek yeri olmadığı için oraya sığınır. Yaralıdır. Hastaneye gidemeyecekleri için, Seyit eczaneye gider. Ve Zekkar ile karşılaşır. Böyle tesadüfleri sevmiyorum, keşke karşılaşmasalardı.

Seyit’in dükkânında Zühre ve Seyit yemek yerken, arka kapıdan Şerife girer ve Zühre’nin gelinliğini alıp kaçar.

O tahta, yamuk yumuk kapı hiç mi gıcırdamaz arkadaş? İki metre ileri de sırtları dönük olsa bile nasıl fark etmezler içeri birinin girdiğini? Hiç inandırıcı değildi.

Şerife sayesinde Zekkar, Zühre’nin izini bulur. Seyit mecburen Zühre’yi bir arkadaşının evine yerleştirir ve kendi ailesinin yanına döner.  Zekkar ve adamları evdedir. Zühre’nin nerede olduğunu sorar. Seyit söylemez. Zekkar, Seyit'i öldüresiye döver. Bu şekilde konuşmayacağını anlayınca, evin etrafına benzin döktürüp ailesi içerideyken ateşe verir. Ve ortaya Zühre çıkar.

Zühre Seyit’in evini nereden biliyor?

Ayrıca üçüncü bölümde Zühre’yi yerleştirdikleri evin çok uzak olduğu, arabasız gidilemeyeceği ve hatta herhangi bir toplu taşıma aracı olmadığı gibi vurgular yapıldı.

Zühre nasıl geldi oraya? Hemde kamyonuyla gelen Seyit'ten biraz sonra.

Yangın esnasında polisler gelir. Hayatımda ilk kez, polis ve ambulansın aynı anda bir olay yerine geldiğini ve arabadan inen polislerin “olay yeri inceleme” diye bağırarak araçlarından indiklerini gördüm. Belirtmek isterim ki, olay yeri inceleme olay bittikten sonra gelir, olay yerine.

Seyit intikam almak için geri döner ve hastane önünde gizlice Zekkar’ın arabasına biner. Şoförle gezen ve genelde de yanında çok sayıda adamı olan Zekkar, nedense o gün yanına sadece cabbarı almış ve arabayı da kendi kullanmaya karar vermiş.

Sanırım Seyit’e kolaylık olsun diye.

Seyit’in, araba kilitliyken arka koltuğuna nasıl bindiğini, hatta o da yetmeyip bagajı da açıp iki bidon benzini oraya nasıl koyduğunu anlayamadım.

Böylece Seyit, Zekkar’ı kaçırır ve bir uçurumun kenarına getirir. Zekkar’ı şoför koltuğuna bağlar. Arabaya benzin döker. Tam yakacakken, dede gelir ve "yapma" der.

Kuş uçmaz kervan geçmez yerde, dede Seyit’i nasıl olur da bulur?

Seyit’te gprs mi var?

Televizyon, sinema, yaşam ve sokaktaki hayat üzerine diğer yazılarımı okumak istiyorsanız, http://www.bibaksana.com.tr adresli bloguma uğramayı unutmayın. :)

 
Toplam blog
: 172
: 1971
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Okur, gezer, izler ve yazar...                 ..