Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ismail hakkı özsarı

http://blog.milliyet.com.tr/ihozsari

08 Ocak '14

 
Kategori
Güncel
 

Çocuğu çocuklukta öldürmek

Çocuğu çocuklukta öldürmek
 

alıntıdır


İkitelli' deki işyerinden Beşiktaş'taki evimize doğru yol alıyoruz.

Trafiğin sıkıştığı her noktada elinde kağıt mendiller ya da cam silme fırçaları ne bileyim küçük su şişeleri olan çocuklar atlıyor arabaların önüne. Şu kış günlerinde soğuktan yüzü gözü morarmış, üstleri başları perişan, üç beş kuruş uğruna ölümle dalga geçiyorlar adeta.

Ya da gittiğiniz gecekondu mahallerinde çamurlara gömülü daha çok kulübeye benzeyen evimsi bir yapının kapısından arı oluğu gibi sokağa çıkan çocuklar. Ellerinde bir parça kuru dilim ekmek, küçücük dişleriyle kemirmeye çalışıyorlar.

Daha 14'ünde 2 inek değerinde başlık parasına satılan kız çocukları.

Özellikle kırsal kesimlerde daha çokta ülkemizin belirli yörelerindeki kız çocuklarının;

Yüzleri vardır ama, sevmeleri yasaktır.

Duyguları vardır ama aşık olmaları yasaktır.

Akılları vardır ama kendilerine ait kararları almaları yasaktır.

Aksine davranmalarının cezası ölümdür.

Kimileri de dilenmek için yetiştirilmiştir. Hatta bu mesleği(!) icra edebilmeleri için özel olarak eğitilmektedirler.

İşini yaparken es kaza başkalarının çalışma bölgesine girecek olurlarsa Bedrettin'in başına gelenler gibi öldüresiye dövülüp yol kenarına atılı verirler. Eh! Her işte olduğu gibi dilencilerde çeteleşmişler. Yabancıya yaşam hakkı yok.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım çocuk manzaralarında gördüğüm gerçek, vardığım sonuç; bu çocuklar yaşamıyor. Daha çocukluklarında öldürülmüş. Sadece nefes alıp vermeyi yaşamak kabul edersek ne ala…

Geçenlerde gazetede bir haber gözüme ilişti. "HARANLI HÜSEYİN'İ KÖPEK ISIRDI VE HÜSEYİN SONUNDA ÖLDÜ." Haber şöyle devam ediyordu.

Anne Hayriye Erçal gazetecilere;

"Oğlum ağlayarak 'köpek elimi ısırdı' dedi. Eşim çalışmaya Mersin'e gitmişti. Ben de kadın başıma bir yere gidemezdim. Aradan 40 gün geçtikten sonra oğlum sudan, ışıktan korkmaya başlayınca hastaneye götürdük." diyerek gözyaşı dökmüş.

8 yaşındaki Urfalı Hüseyin'i kim öldürdü dersiniz?

Hüseyin'i parmağını ısıran kuduz köpek öldürmedi.

Köpek tarafından ısırılan çocuğu derhal doktora götürmeyen anne öldürmedi. Çünkü böyle bir bilinci yoktu Hayriye Erçal'ın.

Yıllardır 18 milyar dolar para dökülen GAP'a rağmen, Çukurova'ya ırgatlığa giden babası da öldürmedi.

Kimler öldürdü biliyor musunuz?

Yöre insanını HASTA-DOKTOR ilişkisini kuramayacak kadar cahil bırakanlar öldürdü.

Çocuklarına ekmek parası kazanmak için, babayı gurbete gitmek zorunda bırakanlar öldürdü.

Buralara yatırım yapıp da yöre insanlarına iş, aş olanağı tanımayanlar öldürdü.

Her fırsatta Kürt halkının temsilcileri olduklarını söyleyen ama bir türlü %10'nun temsilcisi olmayı başaramayan, üstüne üstük çeteleşip, buralara giden devlet yatırımlarını baltalayanlar öldürdü.

Yöreye aydınlanma götüren öğretmeni, sağlık hizmeti veren doktoru, güvenliği sağlayan askeri, polisi katledenler öldürdü Hüseyin'i.

Sayın yetkililer; yoksulluktan çatırdayan yuvaları birkaç torba kömürle kurtaramazsınız. Sizin göreviniz herkesi iş sahibi yapmaktır. Sonra da her aile üç çocuk yapsın söylemi yerine "HERKES BAKABİLECEĞİ KADAR ÇOCUK YAPSIN" demek olmalıdır. Yazık oldu Harranlı Hüseyin'e. Bu dünyayı "küçücük bir gemicikle" değil ama küçücük bir tabutcukla terk etti.

İnanıyorum ki Hüseyin'in minnacık elleri kıyamet günü yukarıda saydığım suçluların iki yakasında olacaktır. 

 
Toplam blog
: 291
: 1113
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Emekli öğretmenim. Kitap okumayı ve düşüncelerimi paylaşmayı çok severim. Tarih özel ilgi alanımd..