Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '09

 
Kategori
Eğitim
 

Çocuğum deli mi?

Çocuğum deli mi?
 

http://biyolojiblog.blogspot.com/2007/09/dnyann-akl-sal-tehlikede.html


Anne ya da baba olmanın; bir çocuk büyütüp onu topluma kazandırmanın gerçekten dünaynın en zor mesleği olduğunu ancak anneler ve babalar bilebilir. Bu konuyu tartışmak bile doğru değil esasen.

Ancak ya öğretmen olmak... Başkalarının çocuklarını kendi çocuğu gibi kabullenip onun dertleriyle dertlenmek nasıl bir şeydir hiç düşünür mü öğretmen olmayanlar? Oturup bu konuları tartışmak ya da mahkemedeymişcesine kendimi ve meslektaşlarımı savunmak değil niyetim. Anlatmak istediğim bir örnek olay var.

Çalıştığım okulda bir birinci sınıf öğretmeni, öğrencilerden birinde dikkat eksikliği ve algılamada bazı problemler sezinlemiş olsa gerek durumu okuldaki rehberlik öğretmeniyle paylaşmış. Daha sonra öğrencinin velisiyle de konuşup gerekirse profesyonel bir yardım alınması için çocuğun bir psikiyatriste yönlendirilmesinin uygun olacağı kanaatine varmışlar. Bu amaçla öğrencinin velisini okula davet etmişler.

Cuma günü ben üst katlarda nöbetçiyken bi ara pencereden bahçeye baktım. Bir adamın hışımla öğretmenlere ve idarecilere bağırdığını ve öğrencilerin gözleri önünde olmadık saçmalıklara giriştiğini gördüm.

Olaya geç intikal ettiğimden sonradan arkadaşlarımdan aldığım bilgiye göre: adamcağız habire "Benim çocuğum deli değil" diye bağırıp dururmuş. Tahmin edebileceğiniz gibi adamı çileden çıkaran kelime "psikiyatrist". Sağolsunlar pedagojik yönü ağır basan arkadaşlarımdan bazıları veliyi saknleştirip daha sonra konuyla ilgili görüşmek üzere evine göndermişler.

Buradaki asıl sorunun velinin tutumu olduğunu hikayeyi dinleyen herkes kabul eder. Ancak daha da önemlisi veli nasıl bu hale geldi. Sadece cahillik midir mesele yoksa başka etkenler de var mıdır işin içinde?

Evet cehalet belki bir etkendir fakat daha da kötüsü var. O da televizyonlar yardımıyla bizzat bakanımız tarafından velilere kazandırılan olumsuz motivasyondur. Nasıl mı? Anlatayım.

Efendim ülkemizde sıradan bir vatandaş devlet kurumlarından hiçbirine fütursuzca giremez. Çünkü oralar "devlet kapısıdır" saygılı olmak gerek. Ya da daha net konuşalım. Eğer karakola böyle girerse nezarette yatma ihtimali; Hastaneye bu şekilde girerse hastasına bakılmama ihtimali ya da özel muayenehanede gerekenden fazla ücretlerle karşılaşma ihtimali; Tapu Kadastroya girerse işinin çok külfetli bir şekilde hallolması ihtimali gibi her devlet dairesinde gerçeketn karşılaşabileceğimiz türlü türlü ihtimaller var.

Ancak okula bir kabadayı edasıyla girmek çok ta tehlikeli değildir. Çünkü doğacak sonuçlardan hep öğretmenler sorumlu tutulacaktır ve veli bunun bilincindedir. En kötü ihtimalle Öğrencinin öğretmeni başka bir okulda çalışma cezasına çarptırılır ve televizyonlarda bi güzel rezil edilir ki asıl istenen şeylerden biri budur.

Onun için "veli her zaman okula gidip hesap sormalıdır". Evet muhakkak sormalıdır. Ancak Çocuğuna henüz yolun başındayken yardım etmeye çalışan ve onu daha bir kaç aydır tanıyan inasnı art niyetle suçlamamalıdır. Ödenek verilmeyen, ücretli hizmetli çalıştıran, çalışanların paralarını ve temizlik malzemelerini öğretmen ve velilerin ceplerinden karşılamaya çalışan okulları sahtekarlıkla ya da "yiyicilik" le suçlamamalıdır.

Bu bilinci veren, öğretmenlerin en üst amiri konumundaki insandır. Bu tür açıklamalar fırsat bulundukça ülke televizyonlarından yapılmaktadır. Halbuki daha faydalı açıklamalar yapılabilir. Mesela psikiyatriste sadece delilerin gitmediği. Modern ülkelerdeki psikiyatristlerin bizdekilerden daha etkin olarak toplumu bilinçlendirebildikleri ve açılan yaraları sardıkları. Okulları insanların kendi evleri gibi görmeleri ve o gözle bakmaları saygılı olmaları gerektiği gibi şeyler söylenebilir. Bunları duyan insanlar da bu profesyonellerden yardım almanın bir yaftalanma vesilesi olmadığını; doğal bir şey olduğunu, okullara yardım yapmanın da en az camilere yardım yapmak kadar değerli bir davranış olduğunu düşünebilirler mesela.

Gelmek istediğim nokta şu okullarda ya da eğitim bölgelerinde yapılan toplantılarda hep "veli eğitimi" ile ilgili cümleler kurulur. Bunlar tutanaklara geçirilir. Tamam velileri eğitelim de biz eğitirken akşam bu insanlar televizyonlardan -en yetkili kişilerden- başka şeyler öğrenip onları uygulamayı daha kolay buluyorlarsa burada başka bir sorun olduğu anlaşılmaz mı?

Acaba eğitilmesi gereken gerçekten sadece veli mi? Yoksa başkaları da var mı?

 
Toplam blog
: 36
: 1073
Kayıt tarihi
: 10.06.07
 
 

Fen Bilimleri Öğretmeniyim.  Okur yazar biriyim sanırım. Çoğunlukla okur; arada yazar... Uzun..