Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Kasım '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Çocuğunuz Eşcinsel Mi?

Çocuğunuz Eşcinsel Mi?
 

Anne ve babalar için çocukları kutsaldır. Çocukları her şeyin en üstünde, dünyaya getirilmiş bir parça, kutsanmış bir fidedir.

Hayat boyunca şekillendirilmeye çalışılan bu ortak parça, hep idealler doğrultusunda, kafalarda yaratılan yerlere yerleştirilmek istenir. “Benim oğlum doktor olacak, kızım öğretmen olacak” gibi sözler çocuğun düşüncelerine, zevklerine, tutumlarına, kararlarına bakılmadan ebeveynlerin kendi kafalarında kurdukları ütopyaların ürünüdür aslında.

Her şeyin iyisine layık görülen, kendi doğru ve ideallerinin etrafında yükseltilmeye çalışılan çocuklar gün gelir anne ve babaların kafa yapısına uymayan bir davranışa yöneldiğinde dünya yıkılır, ebeveynler kendilerini sorgulamaktan ziyade, ağıt yakmaya başlarlar. “Çocuğuma ne oldu?”

Aslında çocuğa filan bir şey olduğu yok ama anne ve babalık duygusu öyle garip bir duygu ki; her şeyin iyisiyle, kötüsüyle öğrenildiği aile evinde biçimlendirilmeye çalışılan çocuk kalıp dışı bir durumla karşılaştığında maalesef ki bu çocuğun suçu, çocuğun hayatındaki her iyi ve güzel gelişme ise ailenin emeği ve eğitimi olarak algılanıyor.

Günümüzün yarattığı daha eğitimli aile modelinde bu durum yavaş yavaş aşılmaya başladıysa da toplumun getirdikleri, ahlak kavramı ve sorgulanamayan manevi duygular çocuklar üzerindeki davranışlarda birebir etkili olmaya devam ediyor.

***

Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından yıllar önce hastalık listesinden çıkartılan eşcinsellik, ailelerin kafalarını karıştıran ve çeşitli travmalara yol açan durumlar arasında yer alıyor. Şu ya da bu sebeplerle çocuklarının hemcinsine ilgi duyduğunu farkeden, keşfeden ebeveynlerin dünyaları başlarına yıkılırken ne yapacaklarını şaşırıp çaresizce düşünmeye çalışıyorlar.

Şu, “eğitim şart”, “ülkemizin en büyük sorunu eğitim” gibi söylemlerin zaman zaman inandırıcı olduğu konulardan biri de bu eşcinsellik mevzusu. İnsanoğlu doğası gereği bilmediği, ya da hakim olamadığı durumları kötü olarak kabul etmiş, uzak durmuştur. Toplumun genelinde var olan, çok yakınken bir o kadar uzak durduğumuz eşcinsellik konusuna olan uzaklığımız, eşcinselliğin ne olduğu konusunda bilgi eksiliğimizden yola çıkıyor.

Sahnelere çıkan, kıvırtan, dans eden, şarkı söyleyen, bizleri eğlendiren, coşturan karakterlerin eşcinselliği üzerinden şekillenen eşcinsellik algımız televizyon programlarından dizilere, sinema filmlerinden sokağa kadar her yere yansıyor. Dolayısıyla eşcinsellik ile feminen hareketler özdeşleşiyor, akla gelen ilk imgeler kadınsı erkekler ve travestiler oluyor.

Medyada bu yönde yönlendirme yapınca eşcinsellik deyince aklınıza ne gelir sorusuna verilecek cevap kısa ve net oluyor. Ne kadın ne erkek, kadınsı erkek işte!

Bu tarz bilgiler ulu orta dolaşmaya ve kendini bu konuda yetkin sanan insanların anlayışsız konuşmaları sürdükçe aileler eşcinselliğe ve eşcinsel çocuklarına olan davranışlarına bir türlü karar veremeyecekler.

Eşcinsellik bir hastalık olmadığı gibi tedavisi de olmayan bir süreç aslında. Psikologlar bunun bir yönelim olduğunu ve bireyin duygusal yönlendirmesi ile karar verdiği bir süreç olduğu üzerinde duruyorlar.

Yaygın kanıya göre bir tercihti ya hani! O da yalan. Eğer tercih olsaydı hepimize çocukken kağıt kalem verirler, sorarlardı. “Kadınlarla mı beraber olmak istersin, yoksa erkeklerle mi?” Kaçınıza böyle bir soru soruldu bilemem ama benim ailemin benim önüme böyle bir kağıt çıkardığını hatırlamıyorum. Durum böyle olunca kim kime duygusal ne hissederse onu yaşıyor, kim kimle cinsellik yaşamak istiyorsa onu yaşıyor. Kimsenin hissetmediği bir şeyi yaşaması mümkün mü? Bence değil. Yani kimse benim hoşuma gitmeyen, duygusal olarak bir şey hissetmediğim biri ile beni yatmaya zorlasa da ben bir şey yapamazsam; bir erkek eğer bir erkekten hoşlanırsa onla beraber olur, aynı şey iki kadın içinde geçerli. Ya da kaçımızın önüne dünyanın en yakışıklı erkeğini getirirseniz bizler cinsel anlamda heyecan duyarız orası da tartışılır.

Ailelerin çocukları ile ilgili endişeleri çok doğal ve anlaşılabilir. Çocuklarının kullanılması, yanlış yönlendirilmesi ya da kötü yollara sevk edilmesi gibi kabul edilebilir mazeretler varken sizi anlıyoruz, bizi anlayın gibi boş cümleler sarf etmeye gerek yok. İşin başlangıç noktası birbirimizi anlamak değil neyin ne olduğunu görüp karar vermek olmalı…

A.Buğra TOKMAKOĞLU

Abtokmakoglu@gmail.com

 
Toplam blog
: 430
: 2186
Kayıt tarihi
: 18.06.07
 
 

20 Nisan 1989'da İzmir'de doğdu. İlköğretim ve lise öğrenimini Karşıyaka'da tamamladı. 20..