Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '15

 
Kategori
Güncel
 

Çocuğunuz her gün dövülürse

Çocuğunuz her gün dövülürse
 

Bu yazıyı okuyanlar büyük bir olasılıkla çocukluklarını çoktan tamamlamış insanlar olacak. Büyük bir bölümü de şu an muhtemelen çocuk sahibi. Onlarla şimdi kendi çocukluğumuzu anımsayalım derim biraz. Olur olmaz nedenlerle okulda, evde, sokakta ne çok kavga ettiğimizi anımsayalım istiyorum… Kavga ettiğimiz kişilerden pek çoğuyla yakın dost, arkadaş veya kan bağımızın olduğunu da göz ardı etmeden.  

Çocuklarımız ya da zamane çocukları da bizim izimizden gidiyor. Doğal bir şey mi bu, bilemiyorum? Eğitim, kültür bir oranda azaltıyor kavgaları ama yine de ortada bir paylaşılamayan varsa çoğunlukla bir taraf geri çekilmedikçe kaçınılmaz oluyor kavga. Toplumsal kavgalar da bireysel kavgaların izinden gidiyor aslında. Benzer nedenlere dayanıyor çoklukla, sadece taraf olan kişilerin sayısı arttığı daha sistematikleştiği, kavgada kullanılan araç ve gereçler farklılaştığı için yarattığı tahribat, çektirdiği acı katlanıyor doğal olarak.

Kavgada dayak yediğimiz günleri anımsayalım biraz… Ne çok acırdı canımız, dövdüğümüzde de kim bilir ne çok acıtmışızdır bir başkasının canını!.. Bir süreliğine de ne çok diş bilemiştir bize. Çoklukla kızardı büyüklerimiz kavga eden iki tarafa da. Cezalandırırlardı bizi. Dayağı yiyenden yana tavır takınırlardı çoklukla; haksız da olsa, kavgayı başlatan o olsa da. Değil mi ki canı yanmıştı, ağlamış ve acı çekmişti… O zaman korunması gereken acılı olandır, mantığıyla hareket edilirdi. Az da olsa farklı davranan da olurdu elbet. O zaman iş büsbütün çirkinleşir, yerin de göğün de kınadığı renge bürünürdü olaylar.

Bu günlerde yine kavga ve kanla uyuyup uyanmaya başladık yine. Kan kaybediyor Diyarbakır, Mardin, Şırnak… Kan kaybediyor yaşadığımız topraklar. İnsanlığından çok şey kaybettiğinin farkında olmayarak!.. Her gün gencecik insanların kanı karışıyor toprağa, ırkını dilini ve dinini sorma gereği duymuyor ölüm meleği. Elindeki tırpanla biçiyor gök ekinleri umursamaz bir edayla…

Nutuklar atılıyor cenazelerin ardından ne çok haklı olunduğuna dair. Kutsallaştırılıyor toprağın soğuk kucağına bırakılan kanlı bedenler geride kalanlarca. Yeminler ediliyor son fert kalıncaya değin savaşın sürdürüleceğine dair. Asıl olanın yaşatmak olduğu bir kenara bırakılarak. Efeleniliyor kimi zaman da ne çok başarı elde edildiği tek tek sayılarak… Unutuluyor kendisinin başarı dediği her şeyin karşı tarafın kaybı olduğunu. Bir kez daha acısının üzerine tuz ektiğini…

Çocukluğumuzdaki güzel insanlardan eser yok bugün. Her tarafımızı kuşatan kan denizi bunun en iyi kanıtı. Ne oldu, nereye gitti o güzel insanlar, bizi kötülüklere karşı bir başımıza bırakarak. Neden arkalarından bir iz bırakmadan çekip gittiler, bilen var mı? Ne büyük kötülük yaptılar bize onları bilinmezliğin sonsuzluğuna yolcu edenler. Her iki cihanda da elimiz yakalarında, gücümüz yeterse tabi…

Kendi sorgulamalarımıza dönelim yine isterseniz. Ne çok haylaz olduğunu bildiğimiz çocuğumuzun her gün dayak yediğini düşleyelim biraz. Ağzı burnu dağılmış vaziyetlerde geldiğini eve… Hele yaşam hakkının elinden alındığını… Kabullenilmesi ne kadar güç, düşman başına bile vermesin Allah. Hani olaya bir de bu açıdan bakalım diyorum. Diyelim ki haksız, diyelim ki yanlış yolda nereye kadar dayanırsınız… Plan belki de bu… İş büsbütün çirkinleşip, yerin de göğün de kınadığı renge bürünmeden olaylar, çocukluğumuzdaki o iyi insanlar beyaz atlarına binip bilinmez kayıp ülkeden dönüp gelseler ne iyi olacak!..

 
Toplam blog
: 23
: 113
Kayıt tarihi
: 14.08.15
 
 

1959 yılında Siverek'te doğdum. yüksek öğrenimimi Konya'da tamamladım. 1982 yılından beri ülkenin..