Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '10

 
Kategori
Güncel
 

Çocuk ağlıyordu

Ankara’nın tepelerini sis kaplamıştı. Sabah yürüyüşüne çıkma konusunda ikircikliydim. Bir süre gezindim evin içinde. Yoldan geçen arabaların farları hep yanıktı.

Tuhaflık vardı içimde. Kendimi dışarı attım.

Yürümekten terlemiştim. Üşütmeden korktuğum için, alışveriş merkezlerden birinin kapsından içeri daldım. Elektronik reyonunun önünde epeyce vakit geçirdim. “Anne“ sesine döndüm. Üç dört yaşlarında bir kız çocuğu, ayağını yere vuruyordu. Sarı saçları lüle lüle idi. Yaramazlık yapma diye söylendim. Başını kaldırıp baktı. Kaşlarını çattı. İri ela gözleri ile dik dik baktı. Çok korktum dedim. Gülümsedim. Oralı bile olmadı. Göz pınarlarında yaş damlacıkları vardı.

Annesi “Nazlı“ diye seslendi. Bir iki adım attı. "Alacaksın alacaksın” diye söyleniyor, ayaklarını yere vuruyordu. Kolundan çekti annesi. Dönüp bana baktı, sevimli gözleriyle. Benden yardım bekler bir hali vardı. Diyemedim bir şey. Et reyonundan 200-300 gram et alıp, gişeye doğru yürüdüler.

Ağlıyordu minik çocuk “İsterim“ diye. Sesini duymamak için hızla uzaklaştım yanlarından. Kendimi oyuncakların önünde buldum. Pille çalışan bir arabayı alıp, sağına soluna baktım. Elimle okşamaya başladım.

Çocuk ağlıyordu.

“Çatık kaşlım ağlama. Benim hiç oyuncağım olmadı. Oyuncak arabaları görmedim bile. Uzunca bir sopaya ip bağlayıp at yapmıştık. Üzerine binip ayaklarımızla sekerek giderdik.

Çocuk ağlıyordu

Ağlama çatık kaşlım. Senin topun var mı? Benim topumda olmadı. Sen, inekleri bilir misin? Onları kaşağı ile kaşırdık. Toplanan kılları hafifçe ıslatır, avucumuzun ortasında yuvarlamaya çalışırdık. Sertleşen kıllardan ceviz büyüklüğünde top yapar, duvara vurarak oynardık.

Biz daire topu oynardık. Sizin oynadığınız yakan topa benzer bir oyun. Bizim topumuz bezdendi. Parça bezleri, yumruk kadar top yapıp dikerdik. Bizim topumuz, çaputtan toptu.

Kaşları çatık güzel çocuk, senin barbi bebeğin var mı? Benim hiç bebeğim olmadı. Anam bize bezden bebek yapardı. Bu bebeğe bizim yörede hamacık derler. Biri uzun biri kısa iki çöp, ortadan bağlanıp bezle kapatınca olurdu hamaçık. On kuruş ile de baş yapılırdı.”

“Müsaade eder misin “dedi bir ses. İrkildim. Düşe daldığımdan yolu kapatmışım. Gişelere doğru hızlı adımlarla ilerledim. Ağlayan lüle saçlı çocuk yoktu ortalıkta. Dışarıya baktım caddedeler mi diye. Kaybolmuşlardı ortalıktan.

Yaşanmamış duygularla sarsılmıştı bedenim. Doğan Cüceloğlu’nun kitabını anımsadım, ”İçimizdeki Çocuk” Herkes kendini arar bu kitapta.

Caddede hızlı hızlı yürüyordum. Bulutların arkasında kaybolan güneş ışınları kendini gösterir gibiydi. Her adımda bir tümce fışkırıyordu zihnimden. “Çocuklar ağlamaz ise analarda ağlamaz” Birkaç kez tekrarladım bu tümceyi. Bir konuşmada mı duydum diye geri besleme yaptım. Anımsayamadım. Hep büyükler söyleyecek değiller ya. Bu tümce de benden.

Sayfalarca yazı yazılır bu tümceyi açıklayabilmek için. Birden durdum. Çevreme baktım. Gülümsediğimi gören olursa “Deli mi bu adam” diye söylenebilirler. “Zavallının derdi de çok “ diyebilirler. Mırıldanarak yürüdüm.

Aklıma bir tümce daha geldi. “Yoksulluğun kovulduğu, insanca yaşanılan bir dünya” Duraksadım. “Televizyon dizilerini geçtik. Her gün bir senaryo atılıyor ortaya. Hangisin de rol alacağımızı şaşırdık. Ekonomik sıkıntıdan halk soluyor” diye düşünürken, lüle saçlarıyla çocuk gözümün önünde canlandı. Çocuklarda ağlıyor diye söylendim.

Adımlarımı hızlandırdım, bir an önce eve varmak için.

Kapının önündeydim. Cebimden anahtarı çıkardım. Kilide sokarken kulaklar çınladı. Ağlayan çocuk sesi ile. Bakındım, kimseyi göremedim.

İlkokul birinci sınıfta, ezberlediğimiz şiir aklıma geldi.

Ağlama güzel çocuk… / Başak tutan ellerin/ Bir gün al bayrak tutar.

Şiiri yanlış anımsamış olabilirim. Dile kolay, 59 yıl önce. 21.01.2010

 
Toplam blog
: 97
: 463
Kayıt tarihi
: 07.02.09
 
 

1944 yılında Arapgir'de doğmuştur. İlk ve orta öğretimini Arapgir'de, lise öğrenimini Ankara Gazi Li..