Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Psikolojik Danışman Yusuf BAYALAN

http://blog.milliyet.com.tr/yusufbayalan

03 Eylül '10

 
Kategori
Anne-Babalar
 

Çocuk bizim neyimiz?

Çocuk bizim neyimiz?
 

Üniversite hocam Yaşar ÖZBAY "Sorularınız kadar varsınız!" demişti bir dersin sonunda. Çünkü soru sormak ilgilenmektir, aramaktır, anlama çabası gütmektir. Çünkü doğru ya da işlevsel olmayan bir soruya cevap olabilecek tüm yaklaşımlar bizi yanlış ya da işlevsiz sonuçlara götürebilir. Hocamın bu sözünün hakikiliği kadar "kışkırtıcılığı" da hoşuma gitmişti. Çünkü muhtemelen hocanın sözünden sonra tüm sınıf şu soruyu sormuştu kendine: ben bu derste ne sordum? Bu yazının konusu "soru" değil, bir soru üzerinden çocuğumuzla ilişkimizi, ebeveynliğimizi anlama çabası olacaktır.
Çocuğumuzla kurduğumuz ilişkiyi anlama çabamızda en temel sorumuz bence şu olmalıdır: çocuk benim neyim? Bu soru aslında "Çocuk(ya da "bu çocuk") benim için ne anlam ifade ediyor?" şeklinde de sorulabilir; ancak daha kışkırtıcı ve dikkat çekici olsun diye yazının başlığındaki şekliyle kullanıyorum soruyu. Soruya vereceğimiz cevap(lar) nasıl bir ebeveyn olmamız gerektiğine dair düşüncelerimizi dolayısıyla da çocuğumuzla ilişkimizin sonuçlarına dair ipuçlarını bize verecektir. Cevaplarımızı incelerken şunu da unutmamalıyız ki bazı düşüncelerimiz, zihnimizin çok kolayca ulaşamayacağımız(isterseniz buna bilinç dışı da diyebilirsiniz) bölgesinde yer alıyor olabilir. Aşağıda hem danışanlarımdan hem de kendi sorgulamalarımdan elde ettiğim bazı cevapları ele almaya çalışıyorum * Çocuk benim biyolojik bir ürünümdür: Bu bakış kimsenin hayır diyemeyeceği ya da yanlış bulamayacaği bir cevaptır. Evet tüm çocuklar bir boyutuyla "biyolojik sonuç"turlar. Ancak cevabı bu kadarla sınırlandırmak bizi bir umarsızlığa, duygusuzluğa sorumsuzluğa ve sperm satıcılığına ya da taşıyıcı anneliğe götürebilir.


* Çocuk benim(bir şeyim)dir: Çocuğu "sahip olunacak" bir nesne gibi algılayan ebeveynler "benden olma" ile "benim olma" arasında bir fark gözet(e)mezler. Bu durum "sahiplenme" ile "sahip olma" arasındaki farkı da ortadan kaldırır. Böyle düşünen ebeveynlerin gözünde çocuklar hep çocuk kalır, asla büyü(ye)mezler. Çünkü çocuğun büyümesi, "benden olma" gerçeğini ve aradaki yaş farkını ortadan kaldırmıyor ki. Böyle düşünmenin sonucu aşırı koruyuculuk ve tahakkümcülük olabilir.


* Çocuk benim ikinci/telafi hayatımdır: Bu düşünce ya da kabul daha çok ebeveynlerin bilinç dışı dünyasında yer alır. Bu düşüncelerin farkedilmesi derin sorgulama ve ciddi yüzleşmeleri gerektirebilir. Böyle düşünen ebeveynler çocuklarının "özgün" ve "özgür" olmasına engel olurlar. Böyle düşünen ebevenler için çocuklarının temel "işlevi" gerçekleştirilemeyen bir hayatı gerçekleştirmektir. Söz konusu çocuklar "proje çocuklar"dır. Dışarıdan bakıldığında anne babaların niyetleri kötü değildir: çocukları doktor, ressam, zengin, mutlu, güçlü, güzel, sağlıklı vb. olsun isterler. Böyle bakan ebeveynler dayatmacı davranabildikleri(Sen mühendis olacaksın!) gibi duygu sömürüsü(Seni doktor önlüğüyle görmezsem gözüm açık gider!) de yapabilirler.Bu yaklaşımı sorunlu yapan, çocuk için istenilen şeylerin kötü olması değil, çocukların "özgünlükleri"ne imkan tanınmamasıdır.


* Çocuk benim narsistik nesnemdir: Buna göre çocuk ebeveynine prim sağlamalıdır. Çocukların yaptıklarından mutlu olmak değil burdaki kastım. "Çocuğun yaptıklarından mutlu olmak" ile "çocuğu mutlu olacağımız şeye zorlamak" arasındaki farkı gözetebilmeliyiz burada. Böyle yaklaşan ebeveyn için diğer insanların tepkisi çok önemlidir. Çocuklarının yapıp ettiklerini etrafın tepkisine göre ölçebilirler daha çok.


* Çocuk benim her şeyimdir: Bazı anne baba için çocuk "her şey" demektir. Böyle bakan ane babalar tüm hayatlarını çocukları ile doldurmaya çalışırlar. Hep onları düşünür, onlarla ilgili planlar yaparlar. Çoğunlukla kendilerini yok sayar, Normalliğin ötesinde "fedakarca" davranırlar çocuklarına karşı. Şayet hayatımızı sadece çocuk dolduruyorsa farkedilmeyen bir "kişisel boşluk"tan bahsedebiliriz.


* Çocuk benim baş belamdır:
Bazı anne baba için çocuk hayatlarını felce uğratan bir şeytdir. Onun gelmesiyle özgürlükleri yok olmuş, sorumlulukları artmıştır. Bunu açıkça söylemeseler bile bir şekilde(bakıcıya gereğinden fazla bırakarak, anneanneye yollayarak vb) çocuklarını kendi hayatlarından uzak tutmaya çalışırlar.
Saymaya çalıştığım bu bakış açıları artırılabilir ve açımlanabilir. Aancak bu başlıbaşına bir makale ve belki de bir kitap konusudur. Benim amacım ise blog formatında bir konuya dikkat çekmekti bu yazıda.
Yukarıda hep olumsuz bakış açılarını sıraladım; peki olumlu bakış açısı ne? Ben bununla ilgili şu cevabı verebiliyoorum: Çocuk benim emanetimdir/bana bir emanettir! Çocuğun kim tarafından(Allah mı, doğa mı vb.) emanet edildiği de muhakkak önemli bir sorudur? Ancak her halükarda "emanet" kavramı bizi sağlıklı düşünme yoluna sokabilir diye düşünüyorum. Emanete sahip çıkmalıyız, onu korumalıyız. Çocuğun korunması ise onun özgürleşmesi(özünü gürleştirmesi)ne imkan tanımakla gerçekleşir. Çocuğun özünü gürleştirmek içinse yukarıdakileri yapmaktan kaçınabiliriz.
 
Toplam blog
: 24
: 1032
Kayıt tarihi
: 08.01.10
 
 

Merhaba. Ben Psikolojik Danışman Yusuf BAYALAN. 1979 Trabzon doğumluyum. 2003 yılında KTÜ Psi..