Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '14

 
Kategori
Eğitim
 

Çocuk Eğitimi üzerine düşünceler.

Çocuk Eğitimi üzerine düşünceler.
 

Eğitimin amacı.

Eğitimin iki genel amacı vardır.

Birincisi bireyleri demokratik niteliklere sahip kılmaktır. Demokratik bireyler demokrasinin yapı taşlarıdır. Demokrasi onlarla hayat bulur. Çocuğun demokratik birey eğitimi okul öncesinden başlayarak tüm eğitimi boyunca sürmelidir. (Demokratik bireyin nitelikleri için aynı başlıklı blog yazısına bakılabilir.)

İkincisi bireyleri toplumu refaha ulaştıracak bilgi ve becerilerle donatmaktır. Çocuklara verilecek eğitim, onların yaradılış özelliklerine ve yeteneklerine uygun olmalıdır. Amaç teknoloji üretebilecek bir toplum yaratmaktır.

Teknoloji geliştirme.

Refaha ulaşmak yeni teknoloji geliştirebilmekle mümkündür.

Dünya ülkeleri teknoloji geliştirebilenler ve geliştiremeyenler olarak ikiye ayrılır. Teknoloji toplumları geliştirdikleri uçak, araba, cep telefonu, düdüklü tencere, kalem, çatal-bıçak, ayakkabı ve bunun gibi akla gelebilecek her türlü ürünü diğer ülkelere satarak refah içinde insanca yaşamaktadırlar.

Gelişmemiş ülkelerin bireyleri, reklam ve propagandalarla yönlendirilerek, varlarıyla yoklarıyla yeni teknolojiyle üretilen ürünleri satın almakta ve teknoloji toplumlarının refahını sağlamaktadırlar. Yoksul ülkelerin ekonomik güçleri bu ürünleri almaya yetmediğinde teknoloji ülkeleri, kendi ürünlerini satabilmek için onlara borç vermektedirler.

Son model arabaya, televizyona veya cep telefonuna sahip olmak kültürsüz toplumlarda prestij konusu olarak görülür. Alışverişler ihtiyaca göre değil, modaya uyma kaygısıyla yapılır.

Modayı izleyen bireyler modernleştikleri algısına kapılırlar. Oysa başkasının ürettiği ileri teknolojiyi kullanarak modernleşme olmaz, teknoloji üretmekle olur.

Teknoloji geliştiremeyen ülkeler yeryüzünün figüranlarıdır.

Okuma sevgisi.

Eğitim-öğretim sistemlerinin başarı derecesi çocuklara okuma alışkanlığı ve okuma sevgisi kazandırıp kazandıramamasıyla ölçülür.

Fırsat eşitliği.

Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak sosyal devletin birinci görevidir. Hiç bir çocuk maddi yetersizlik nedeniyle gücünün daha altında bir eğitim düzeyi ile yetinmek zorunda bırakılmamalıdır.

Devlet bütçesi planlanırken önce eğitimin ihtiyacı olan pay ayrılmalı, kalan (kalırsa) kaynaklar diğer ihtiyaçlara tahsis edilmelidir.

Sosyal faaliyetler.

Eğitimin günlük, haftalık, yıllık planlaması çocukların ders dışı faaliyetlerine (spor, müzik, resim, oyun oynama, gezme, eğlence vb. gibi) yeterli zaman bırakacak şekilde yapılmalıdır. Ders dışı dediğimiz sosyal faaliyetler çocuğu hayata hazırlama açısından dersler kadar önemlidir. Onlar hayatın kendisidirler.

Çocuklarımızı sadece okullarda eğitecek düzeni hemen kurmak zorundayız. Okuldan çıkıp dershaneye koşan çocuklar çocukluklarını yaşamadan büyümektedirler. Mevcut düzen insanlık dışıdır ve sağlıksız ve mutsuz nesiller yetiştirmektedir.

Kız-erkek birlikte okuma.

Eğitimin hiç bir safhasında kız ve erkek çocuklar birbirinden ayrılmamalıdır. Cinsler, çocukluktan itibaren birlikte büyüdüklerinde karşı cinsle ilgili olgun ve medeni bir bakış açısına sahip olurlar. Diğer cinsi, cinsel bir meta olarak değil öncelikle insan olarak görürler.

Bu algı sadece çocukluktan itibaren birlikte yaşandığında kazanılabilir. Yerleşmesi bir-kaç nesil alacak bir zihniyet değişikliğidir. Dinsel ve kültürel ön yargılar süreci daha da uzatabilir.

Cinsel temelli şiddetten uzak, mutlu ve huzurlu insanlardan oluşan sağlıklı bir sosyal doku ancak bu şekilde yaratılabilir. Sağlıklı sosyal doku her şeyin başıdır. Demokrasiyi ve gelişmeyi beraberinde getirir.

Toplumumuzda bu konuda ciddi sıkıntılar olduğu ayan beyan ortadadır. Gazetelere her gün yansıyan utanç verici olaylar (kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı, tecavüz, vb.) toplumsal ayıplarımızdır. Yansımayanları da hesaba katarsak, bu alandaki durumumuz ciddi endişe vericidir.

Bu konu polisiye önlemlerle çözülebilecek bir konu değildir. Sosyolojik tabanlıdır. Cinslere çocukluktan itibaren birlikte yaşama alışkanlığı kazandırılarak çözülebilir. Başka çözümü yoktur.

Nedeni ne olursa olsun cinsleri tecrit etmek her yönden sağlıksız bir sosyal doku yaratır. Sosyal özürlü bireyler yaratır. Cinsel temelli şiddeti besler

Öğretmenler.

Küçük yaşta kendilerine emanet edilen hamuru, insani değerler ve çağdaş teknolojiyle yoğurup şekil vermek öğretmenlerin görevidir. Toplumun gelişmişlik ve kültür seviyesi öğretmenlerin yüzüne tutulan aynadır. Ayna öğretmenlere bakın işte eseriniz demektedir. Toplumların gücü öğretmenlerinin gücü kadardır.

Öğretmenler iyi değil, mükemmel olmalıdır. Manevi tatmin duygusu en yüksek meslektir. Sabır ve sevgi işidir. Ancak manevi tatmini yüksek diye maddi yönü yok sayılmamalıdır.

Öğretmen maaşı en az milletvekili maaşı kadar olmalıdır.

Uzlaşan çocuk-mutlu ve huzurlu çocuk.

Çocuklukta benimsediğimiz ilk düşünceler, yetiştiğimiz aile ortamının ürünüdür. Onlar bizim tartışılmaz ilk doğrularımızdır.

Sokağa çıkıp arkadaş edinmeye başladığımızda başka bir aile ortamında şekillenmiş bizden farklı çocuklarla karşılaşırız. Şaşırırız. İnsanların farklı olabileceğini gördüğümüz ilk an o andır.

İlk uzlaşı ihtiyacı sokaktaki ilk oyunumuzda ortaya çıkar. Ya uzlaşır oyuna başlarız ya da küsüp ağlayarak eve döneriz. Arzu edilen uzlaşıp oyuna ve ortama dahil olmaktır. Uzlaşan çocuklar huzurlu aile ortamında mutlu şekilde büyümekte olanlardır.

Okula başladığımız zaman çevremiz genişler. Diyalog ve uzlaşı ihtiyacı da buna paralel olarak artar. Temel demokratik vatandaşlık eğitiminin başlama zamanı bu zamandır.

Zorla bir şey yaptırılan çocuk-mutsuz çocuk.

Kendini bilebildiği en küçük yaştan itibaren çocuğa hiç bir şey zorla yaptırılmamalıdır. Zorlamalar küçük yaştan itibaren çocuğu mutsuz ederek içini kin ve nefretle doldurur. Sinirli ve huzursuz yapar.

Çocuk bu çağda içinde biriktirdiği kızgınlığı ve mutsuzluğu ömrü boyunca istemeden de olsa çevresine yansıtır. Herkesi huzursuz ettiğinde çocukken kendisini mutsuz edenlerden öcünü aldığını düşünür. Mutsuzlukta eşitlik yaratmaya çalışır.

Kaba kuvvet ve dayak ise insanlık dışıdır. Çocuğuna kaba kuvvet uygulayan ailelerin çocukları ellerinden alınarak huzurlu bir ortamda güvenceye alınmalıdır.

Yaşa uygun sorumluluk.

Çocuk her yaşta o çağın gerektirdiği sorumlulukları üstlenmelidir. İki yaşındayken iki, on yaşındayken on yaşın sorumluluklarını yerine getiremeyen çocuk, otuz yaşına geldiğinde otuz yaşın sorumluluklarını yerine getiremez. Olgunlaşma; yaşayarak, deneyerek, hata yaparak, hatalardan ders alarak gerçekleşir.

Bu süreci yaşamamış bireyler kırk yaşına da gelseler çocukturlar. İnisiyatif alamazlar. Kendi kişilikleri ve renkleri yoktur.

Bırakalım çocuklar kendi işlerini kendileri yapsınlar. Onların yapabilecekleri işleri onlar adına yapan büyükler çocukların gelişimine engel olurlar.

Yaramaz çocuk-çocuk gibi çocuk.

Çocuk kendisini ifade etmeye teşvik edilmelidir. Yanlış söylediğinde ayıplanırsa hep yanlış söyleyeceğim endişesiyle susar. İçine kapanır. İçine kapanık bireyler topluma uyum sağlamakta güçlük çekerler.

Beş yaşındaki çocuktan yirmi yaşındaki insan davranışı beklenmemelidir.

Çocuk yaramaz olmalıdır. Delişmen, girişken, hareketli, sorgulayıcı ve aklı yatmadığında itiraz eden olmalıdır. Çocuk, çocuk gibi olmalıdır.

Çocuk kitapları.

Çocuk kitapları toplumun geleceğini şekillendirmede önemli rol oynarlar.

İlk okunan kitaplar dürüstlüğü, iyiliği ve uzlaşıyı yücelttiğinde demokratik davranış şeklinin temellerini atarlar.

Tek yönlü, bağnaz, hamaset aşılayan çocuk kitapları temelini attıkları nefretle, gelecekteki şiddetin yaratıcısı olurlar.

Çocuk kitapları çocuğa okumayı sevdirmelidir. Çocuğun ilgisini çekmelidir ki okusun ve okumaya devam etsin.

Çocuk kitapları erişilebilir olmalıdır. He yerde olmalıdır. Çok ucuz olmalıdır.

İlkokullar.

Ülkedeki bütün ilkokullar çocuğun evinden yürüyerek gidip gelebileceği bir mesafede olmalıdır. Bu çağdaki çocuk için evi ve ailesi hayatındaki temel korunaktır. İstediği zaman evine ulaşabileceğini bilmek ona güven ve huzur verir.

Köydeki ilkokul öğrencileri için taşımalı eğitim sakıncalıdır. Öğrenci sayısı ne olursa olsun her köye temel eğitim okulu açılmalıdır. Hiç bir çocuk başka köyde, başka ortamda okumak istemez. Çocuk kendi köyündeki ve mahallesindeki okuluna giderse aidiyet duygusu oluşur. başarısı artar

Okullar mahallelerinde ve köylerinde olursa , veliler okulu sahiplenir. Okula gelir giderler. Öğretmenlerle görüşür, konuşurlar. Temel eğitim döneminde aile öğretmen ilişkisi çok faydalıdır. Veli olarak çocuğu kapısından içeri sokup bitirinceye kadar okulu unutma geleneğimizi değiştirmeliyiz.

Temel eğitim sınıflarındaki öğrenci sayısı 10-14 olmalıdır. Her sınıfa iki öğretmen gereklidir. Bir öğretmen ders konuların işlerken, diğeri çocuğun sosyal gelişimini izlemeli, varsa güçlüklerinin çözümüne yardımcı olmalıdır. Böylelikle içine dönük, aşırı hareketli, çok zeki, öğrenme güçlüğü olan çocuklar belirlenerek gelişmelerine yardımcı olunur.

Okul tam gün olmalıdır. Sabahtan 3 ders,öğleden sonra 2 ders bu çağdaki çocuklar için yeterlidir. Dersler öğleden sonra saat üçte bitmeli, spor ve sosyal faaliyetler başlamalıdır.

Ev ödevi kavramı eğitim sisteminden çıkarılmalıdır.

Okullar bahçeli olmak zorundadır. Bahçe tüm öğrencilerin oynayabileceği büyüklükte olmalıdır.

Ders araları öğrencinin zihninin yeni bilgiler almaya hazırlanmasını sağlayacak uzunlukta olmalıdır.

Okuyan herkesin ortak sorusunu duyar gibiyim." Buna güç mü yeter?" diyorsunuz

Bence bu soru geçerli bir soru değildir. Sorgulamanız gereken yukarıda belirtilen yaklaşımlara katılıp katılmadığınızdır.

Toplum, çocuklarını bilimsel esaslara göre eğitmek zorundadır. Kaynak yetersizliği  çocuğun sorunu değildir. Toplumun sorunudur.

Son söz.

Eğitime yapılan yatırım toplumun geleceğine yapılan yatırımdır.

 
Toplam blog
: 82
: 1739
Kayıt tarihi
: 04.05.13
 
 

Emekli pilotum. 1950 yılında Polatlı Çekirdeksiz köyünde doğdum. İlkokulu köyde ve Polatlı'da, li..