Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Temmuz '07

 
Kategori
Çocuk Psikolojisi
 

Çocuk haklarının tarihsel gelişimi üzerine bir inceleme

Uluslararası sözleşmeler ve insan haklarının tarihsel gelişimi

İnsanoğlunun binlerce yıllık tarihi aynı zamanda onun ezilmişliğinin ve buna karşı koyuşunun ta tarihidir. İnsanoğlunun anaerkil klanda başlayan yaşam ve var olma mücadelesi, binlerce yıllık bir süreçten sonra günümüzün çağdaş toplumlarına ulaşmıştır. Binlerce yıllık insanlık tarihi süresince insanın insana hükmetme arzusu günümüzde insan hakları diye tanımlanan bir kavramın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Günümüzde insan hakları kavramı çok dinamik bir gelişme sürecine girmiştir. İnsan hakları, artık sadece beyannamelerde yer alan haklardan ibaret değildir.

Günümüzde bu haklara her gün yenileri (çevre hakları, hayvan hakları gibi 2., 3. kuşak haklar) eklenmektedir. Gelişme, başlangıçta devlet iktidarının sınırlandırılması ile başlamış; ancak daha sonra insan haklarına gelen tehditlerin başka kaynaklardan da ortaya çıktığı görüldüğü için, o konularda da düzenlemeler yapılması zorunluluğu duyulmuştur.

İnsan hakları, bütün insanların insan sıfatı ile doğuştan, hatta doğmadan önce eşit, özgür bireyler olarak sahip oldukları haklardır. Bu haklar birbirinden ayrılmaz, birbirine bağlı ve birbirini destekler niteliktedir. Bu haklardan birinin ihlâli, diğerlerinin kullanılmasını, diğerlerinden yararlanılmasını da tehlikeye sokar. O nedenle günümüzde insan hakları sorunları, birbirine bağlı sorunlar olarak görülmektedir.

Genel olarak insan hakları; “doğamızın temelinde yer alan ve onlar olmaksızın insanca yaşayamayacağımız haklar olarak tanımlanabilir. İnsan hakları ve temel özgürlükler; insani niteliklerimizi, zekamızı, yeteneklerimizi, vicdanımızı tamamen geliştirmemize ve kullanmamıza, ruhsal ve diğer ihtiyaçlarımızı doyurmamıza olanak verir. Bu haklar; her bireyin temel onur ve değerinin saygı göreceği ve korunacağı bir yaşam için insanoğlunun artan talebinden kaynaklanmaktadır.”

Ancak yapılan tüm çalışmalar göstermiştir ki, birçok kötü davranışın temelinde eğitim yetersizliği vardır. İnsan hakları ile onların karşılığı olan sorumluluklar, bir bilinç olarak bütün insanların zihinlerine yerleştirebilirse, insan hakları ve sorumluluklarını bir davranış biçimi haline getirebilecek bilinçlenme sağlanabilirse, insan hakları alanında karşılaşılan sorunların çok büyük bir bölümü ortadan kalkacaktır. O nedenle Çocuk Hakları, insan haklarının ihmal edilmeyecek bir boyutudur. Gittikçe genişleyen, her gün yeni boyutlar kazanan insan haklarının, bundan sonraki kuşaklara daha üstün değerler olarak, tartışmasız değerler olarak intikal ettirilmesi için bunun yapılması gereklidir.

Türkiye’de insan hakları alanında Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Parlamento açısından; İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu ise Hükümet açısından konuya önemle eğilmektedir. İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu, Türkiye’yi insan hakları alanında örnek bir ülke olarak gösterilecek konuma getirmek için gerekli olan idarî ve hukuki alt yapıyı hazırlayacak çalışmalarını kararlılıkla sürdürmektedir. Ancak insan hakları alanındaki çabalar, herhangi bir hükümetle sınırlandırılacak çalışmalar değildir. Bu, insanlık devam ettiği sürece bütün hükümetlerin, bütün insanlığı gündeminde kalacak olan bir konudur. Bu konuda başarı, ancak bütün kurumların, hatta bütün insanların işbirliği ile gerçekleşir.

Bu günkü insan hakları kavramı 18. YY. da gelişerek Amerikan Bağımsızlık Deklarasyonu ve Fransız Kişi Hakları Deklarasyonu’nda zirveye çıkmıştır. Bu anlamda İnsan Hakları; “1789 Fransız Devrimi’nde ilkeleri ortaya konmuş ve bütün demokrasi hareketleri ile birlikte dünyaya yayılmış olan, çağdaş ulusların ortak amaçları olarak tanımlanan ÖZGÜRLÜK, EŞİTLİK, KARDEŞLİK ve ADİLLİK” olarak belirlenmiştir.

1215’te İngiltere’deki Magna Charta Libertatum’dan başlayan, insan hakları hareketinin, birbirinden eşit uzaklıkta olmayan kilometre taşlarının başlıcaları şöyle sıralanabilir:

• 1776 Virginia Beyannamesi,

• 1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi.

• Uluslar arası Çalışma Örgütü (ILO) Anayasası (1932)

1948 yılında yayımlanan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde de insanoğlunun salt insan olmasından kaynaklanan ve olmazsa olmaz anlayışı ile sahip olduğu haklar belirlenmiştir. Evrensel Bildirge, siyasi olmayan bir ifade ile her bireyin insanlık ailesinin bir üyesi olarak bekleyebileceği davranışı tanımlamış ve pek çok siyasi, kültürel ve dini gelenek tarafından paylaşılan düşünceler ilk kez bu belgede bütünleştirilerek ifade edilmiştir. 30 Maddeden oluşan Evrensel Bildirge, bütün insanlar için sivil, siyasi, ekonomik ve sosyal hakları kapsayan temel kuralları ve özgürlükleri belirlemiş ve Türkiye Cumhuriyeti de 1949 yılında bu bildirgeyi imzalamıştır. (1956 yılında da İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi TBMM tarafından onaylanmıştır. Böylelikle, insanın insan olmaktan kaynaklanan haklarının olduğu, bu hakların Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanındığı ve güvence altına alındığı kabul edilmiştir.) Bunu, 1950 İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi izlemiştir. Daha sonra çeşitli alanlarda, çeşitli konularda onlarca insan hakları sözleşmesi imzalanmıştır. Bunlar arasında Çocuk Hakları Sözleşmesi ile Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, özellikle anılmaya değerdir.

20. YY tüm dünyada çocuk yüzyılı olarak kabul edilmiştir. Çocuğun önemli, değerli bir varlık olduğu, kendine özgü duygu, düşünce dünyası ve ihtiyaçları olduğu bu yüzyılda yeniden keşfedilmiştir. Aynı biçimde ailenin de ailenin toplumun vazgeçilmez temel unsuru olduğu, bireyler açısından her anlamda doyurucu ve çocuklar açısından da sağlıklı gelişimin en uygun ortamı oluşturduğu kabul edilmektedir.

Toplumlar düzeyinde kabul edilen bu hususlar 20. YY başlarında ortaya atılmış ve uluslararası düzeyde de yankı yapmış yüz yıl içinde de evrensel boyutlara ulaşmıştır. Konu insan hakları ve toplumların bu hakları koruma yükümlülükleri çerçevesinde ele alınmış, kişilerin doğuştan sahip oldukları hakların belirlenmesi, bu hakların kullanılmasında toplumun olanak tanıması, yardımcı olması ve bu hakların nasıl kullanılacağı konuları yüzyıl içinde önem kazanmıştır. Bu noktadan hareketle evrensel insan hakları ve çocuk hakları paralelinde aile ve çocuk refahı konularında genel görüşler ve politikalar oluşturulmuştur.

20 YY içinde uluslararası düzeyde hazırlanan birçok bildirge ve imzalanan sözleşmeler ile, sosyal refah politikası çerçevesinde aile ve çocuğa yönelik koruyucu, önleyici ve tedavi edici, politikalar ve ilkeler oluşturulmuştur. Bütün bu çalışmalarda hükümetlerin tam bir sorumluluk yüklenmesi, mevzuat ve sosyal sistemleri ile sorumluluklarını yürütmeleri, politikalarını tanımlamaları, gönüllü faaliyetler, yerel yönetim ve kurullarla halk katılımını sağlamalarını öngörmüştür.

Türkiye pek çok uluslar arası kuruluşa üyedir ve bu kuruluşların bazılarının kuruluşunda aktif rol oynamıştır. Bunun yanı sıra uluslar arası düzeyde hazırlanan birçok sözleşmeye de taraf olarak imza atmıştır. Bu sözleşmelerden bazıları;

• İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (1949)

• Avrupa Konseyi Avrupa Sosyal Şartı (1965)

• Silahlı çatışmada ve Acil Durumlarda Çocukların ve Kadınların Korunması Bildirgesi (1974)

• Uluslararası Çocuk Ticaretinin Sivil Boyutları Sözleşmesi - Uluslararası Özel Hukuka İlişkin Hague Konferansı (1980)

• Çocuk Yargılama Yönetimine İlişkin Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kurulları-Pekin Kurulları (1985)

• Çocuk Hakları Sözleşmesi (1989)

• Çocuklar İçin Dünya Zirvesi Tarafından Kabul Edilen Eylem Planı ve Dünya Bildirgesi (1990)

• Ülkelerarası Evlat Edinmenin Düzenlenmesinde İşbirliği ve Çocukların Korunması Sözleşmesi (1993)

• Avrupa Konseyi Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin Uygulanmasına Dair Avrupa Sözleşmesi (1996)

• Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, Çocukların Satılmaları, Çocuk Fuhşu ve Pornografisi Konusundaki İsteğe Bağlı Protokol (2000)

Burada çocuk hakları ve çocukların korunması açısından “Çocuk Hakları Sözleşmesi” ve “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, Çocukların Satılmaları, Çocuk Fuhşu ve Pornografisi Konusundaki İsteğe Bağlı Protokol” ayrı bir önem taşımaktadır.

Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Çocuk İhmal ve İstismarına Yönelik Maddeler

Uluslar arası hukukta, çocuğun haklarının tanınması ve korunmasına ilişkin en kapsamlı düzenlemeyi içeren metin “Çocuk Haklarına İlişkim Birleşmiş Milletler Sözleşmesidir.” Savaşların yarattığı olumsuzlukların ortadan kaldırılması ve insanlığın barış ve huzurlu bir dünyada yaşamak isteği sonucu kurulan Birleşmiş Milletler, ilk olarak 26 Eylül 1924’de Çocuk Hakları Cenevre Bildirgesi’ni kabul etmiştir. Ancak 1939 yılında yeni bir savaş çıkması Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin bir süre ertelenmesine neden olmuştur. 1948’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Sözleşmesi’nde çocukların hak ve özgürlüklerine yeterince değinilmediği için çocukların özel durumları ve özel korunma ihtiyaçları nedeniyle çocuklara özgü ayrı bir belge hazırlama çalışmaları başlatılmıştır. 20 Kasım 1959 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 78 ülkenin temsilcilerinin katıldığı genel oturumda Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni oybirliğiyle kabul etmiştir. Geçen otuz yıllık süre içinde üye ülkeler açısından bağlayıcı olan yeni bir uluslararası metnin hazırlanması gerekli görülmüş ve yapılan çalışmalar sonucunda 20 Kasım 1989’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Çocuk Hakları Sözleşmesini oy birliği ile kabul etmiştir. 28 Ocak 1990 tarihinde imzaya açılan Sözleşme, aynı gün 61 ülke tarafından imzalanmıştır. 2 Eylül 1990’da 20 ülke tarafından onaylanarak uluslararası bir yasa gücüyle yürürlüğe girmiştir. 14 Şubat 1990 tarihinde Türkiye tarafından imzalanan ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda onaylanan Sözleşme 9 Aralık 1994 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmıştır. Çocuk Hakları Sözleşmesi 27 Ocak 1995 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak 4058 sayılı yasa ile iç hukuk kuralına dönüşmüş ve Türkiye’de de uygulanmaya başlanmıştır.

Bu sözleşme “dünya çocuklarının insan hakları anayasası” sayılmaktadır. Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre “Ulusal yasalarca daha genç bir yaşta reşit sayılma hariç, 18 yaşın altındaki her insan çocuk sayılır” ve sözleşme çocukların yaşama, korunma, gelişim ve katılım haklarını güvence altına almaktadır.

Sözleşmenin temel ilkeleri çocuk hakkında yapılacak işlemleri belirlerken yetişkinlere yol gösterecek önemli kriterleri belirlemiştir.

• 18 yaşına kadar herkes çocuktur.

• Çocuk hakkında alınan her türlü kararda, çocuğun görüşü alınmalıdır.

• Çocuk ile ilgili her işlemde çocuğun yüksek yararı gözetilmelidir

• Çocuklar, her hangi bir ayrımcılığa maruz kalmaksızın, eşit olarak ve doğuştan haklara sahiptir

• Ana babanın sorumluluğu esastır. Devletler ana babanın bu sorumluluklarını yerine getirmesine destek olmalı, ana – baba bu sorumluluklarını yerine getiremiyorsa devlet bu sorumluluğu üstlenmelidir.

Çocukların refahı alanında, çocukların yaşatılması, korunması ve geliştirilmesi açılarından yeni yaklaşımlar ve standartlar getiren Çocuk Hakları Sözleşmesi çocukların yetiştirilmesinde toplumun, devletin ve ailenin sorumluluklarını, yeni ilke ve standartlarla açıklamaktadır. Bu ilke ve standartlarla "nitelikli insan"ın yetiştirilmesi temel hedef olarak belirlemiştir. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocuğun sağlığı, gelişimi, eğitimi ve katılımı temel konular olarak ele alınmaktadır. Temel konular çerçevesinde çocuk ihmal ve istismarı önemli yer tutmaktadır. Türkiye’de oldukça yaygın olan çocuk ihmal ve istismarının çocuk hakları açısından incelenmesi önemlidir.

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocuk istismarı, ihmali ve önlenmesiyle ilgili olarak taraf devletlere önemli sorumluluklar ve görevler yüklemektedir.

Sözleşmenin 19. maddesi Çocuğun Şiddetten Korunma Hakkı ile ilgilidir ve “Bu Sözleşmeye Taraf Devletler, çocuğun ana – babasının ya da onlarda yalnızca birinin, yasal vasi ya vasilerinin ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet ya da suiistimale, ihmal ya da ihmalkar muameleye, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı konulması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar” denmektedir.

Aynı şekilde sözleşmenin 20. maddesi “Geçici veya sürekli olarak aile çevresinden yoksun kalan ya da kendi yararına olarak bu ortamda bırakılması kabul edilmeyen her çocuk Devletten özel koruma ve yardım görme hakkına sahip olacaktır” denmektedir. Böylelikle İhmal ve İstismara uğradığı belirlenen ya da benzer koşullarda bulunan çocukların yüksek çıkarlarının korunması, bunun için gerekirse çocuğun bulunduğu ortamdan uzaklaştırılarak korunma ve bakım altına alınması hükme bağlanmıştır.

Sözleşmenin 24. maddesi ise çocuk ihmalini önleyici hükümler içermektedir. Bu maddede yer alan “... Taraf Devletler, hiçbir çocuğun bu tür tıbbi bakım hizmetlerinden yararlanma hakkında yoksun bırakılmamasını güvence altına almak için çaba gösterirler” ibaresi çocukların sağlık konusunda ihmal edilmelerini önleme amacındadır. Bu maddenin 2. fıkrası ise; Taraf Devletleri bu hakkın tam olarak kullanılmasını takip etmekle sorumlu kılmıştır.

Bunun yanı sıra “Taraf Devletler her çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ve toplumsal gelişmesini yeterli hayat seviyesine hakkı olduğunu kabul eder” hükmünü içeren 27. madde da aynı şekilde çocuk ihmal ve istismarının önlenmesinin, çocuğun yüksek çıkarlarının korunmasının ve çocuğun olası olumsuzluklardan korunarak her türlü gelişiminin güvence altına alınmasının gerekliliğini ortaya koyması bakımından önemlidir.

Sözleşmenin 32. maddesi ise Ekonomik Çocuk İstismarının önlenmesi açısından önemlidir. Sözleşme Maddesinin 1. fıkrasında ifade edilen “Taraf Devletler, çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkını kabul eder” maddesi çocuğun, ekonomik yönden istismar edilmesini önlemeye yöneliktir.

Çocukların Cinsel İstismara karşı korunmalarını hükme bağlayan 35. madde ve tüm ihmal ve istismarın önlenmesini amaçlayan 36. madde özellikle kesin hükümler içermektedir. 35. maddede yer alan “... fuhuşa konu olmalarını önlemek ...” ve 36. maddede yer alan “Taraf Devletler, esenliğine her hangi bir biçimde zarar verebilecek başka her türlü sömürüye karşı çocuğu korurlar” hükümleri taraf devletlerin çocuk ihmal ve istismarı konusunda her türlü önlemi almakla yükümlü olduklarını göstermektedir.

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, Çocukların Satılmaları, Çocuk Fuhşu ve Pornografisi Konusundaki İsteğe Bağlı Protokol

Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 2000 yılında kabul edilen “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, Çocukların Satılmaları, Çocuk Fuhşu ve Pornografisi Konusundaki İsteğe Bağlı Protokol”de de çocuk pornografisinin önlenmesi sözleşmeye taraf devletlerin yükümlülükleri arasında sayılmıştır. Nitekim sözleşmenin birinci maddesinde yer alan “Taraf Devletler, çocuk satışını, çocuk fuhşunu ve çocuk pornografisini bu Protokol’de yer aldığı biçimde yasaklayacaklardır.” cümlesi sözleşmeye taraf devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini kesin bir dille ortaya koymaktadır.

Sözleşmenin 2. maddesi bu konudaki tanımlamaları Sözleşmenin 3. maddesi de çocuk pornografisinin önlenmesi için alınacak önlemleri içermektedir.

Sözleşmenin 2. maddesinde

Çocuk Satışı

(a) Çocuk satışı, çocuğun bir kişi ya da grup tarafından, maddî ya da başka bir yarar karşılığı bir başkasına verildiği herhangi bir fiil ya da işlem anlamına gelir.

Çocuk Fuhuşu

(b) Çocuk fuhşu, çocuğun maddî ya da başka bir yarar karşılığı cinsel etkinliklerde kullanılması anlamına gelir.

Çocuk Pornografisi

(c) Çocuk pornografisi, hangi yoldan olursa olsun, belirleyici özelliği cinsel amaçlı bir betimleme olmak üzere, çocuğu gerçek fiille ya da benzeştirme yoluyla cinsel etkinlik içinde gösterme ya da çocuğun cinsel organlarını herhangi bir biçimde teşhir anlamına gelir.” Tanımlamaları yapılmıştır.

Sözleşmenin 3. maddesi ise çocuk pornografisinin önlenmesi için alınması gereken tedbirler açısından önemlidir.

1. Taraf Devletlerin her biri, asgari bir zorunluluk olarak, aşağıda belirtilen fiillerin ve etkinliklerin, bu fiil ve etkinliklerin ülke içinde ya da dışında, bireysel olarak ya da organize biçimde gerçekleştirilsin, ceza yasası kapsamında yer almasını sağlayacaktır

a) Madde 2(a)’da tanımlandığı biçimiyle çocuk satışı bağlamında

• Bir çocuğun aşağıdaki amaçlara yönelik olarak hangi biçim ve yoldan olursa olsun teklifi, teslimi ve kabulü

• Çocuğun cinsel sömürüsü;

• Çocuğun organlarının kâr amacıyla başkalarına aktarımı;

• Çocuğun zorla çalıştırılması;

• Evlat edinmeyle ilgili geçerli uluslararası belgelere aykırı olarak, bir çocuğun evlat edinilebilmesi için aracı olarak uygunsuz yollardan onay sağlanması;

2. Madde 2(b)’de tanımlandığı biçimiyle bir çocuğu fuhuş amacıyla teklif etme, elde etme, temin etme ya da sağlama; ve Madde 2(c)’de tanımlandığı biçimiyle çocuk pornografisinin yukarıdaki amaçlara yönelik olarak üretilmesi, dağıtılması, yayılması, ithali, ihracı, teklifi, satışı ya da bulundurulması.

3. Taraf Devletin ulusal yasalarındaki hükümlere tâbi olmak üzere ilgili yaptırımlar, bu tür fiillerin herhangi birine yönelik teşebbüsler ve yine bu fiillerde suç ortaklığı ve yer alma durumları için de geçerli olacaktır.

4. Taraf Devletlerden her biri bu tür fiillere, ağır niteliklerini de gözeterek, uygun cezalar getirecektir.

5. Taraf Devletlerden her biri, kendi ulusal yasalarının hükümlerine tâbi olmak üzere ve gerekli olduğu durumlarda, bu maddenin 1. paragrafında belirtilen ihlâllerde hükmî şahısların sorumlu tutulabilmelerini sağlayacak önlemleri alacaktır. Taraf Devlet’in benimsediği hukuk ilkeleri açısından hükmi şahısların bu sorumlulukları cezai, hukuki ya da idari olabilir.

6. Taraf Devletler, evlat edinme işlemlerinde yer alan bütün kişilerin, bu alanda geçerli uluslararası hukukî belgelere uygun davranmalarını sağlamak için gerekli bütün hukukî ve idarî önlemleri alacaklardır.

 
Toplam blog
: 26
: 5569
Kayıt tarihi
: 05.04.07
 
 

1962 Balıkesir doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi ülkemizin çeşitli illerinde tamamladıktan son..