Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '13

 
Kategori
Güncel
 

Çocuk istismarı son bulsun

Bazı sözcükleri hiç sevmiyorum. Hatta şöyle söyleyeyim; cümlelerimize uğramadan,  doğrudan kanalizasyona dökülmesinden yanayım. Ne özneliğe ne tümceliğe ne de yüklemliğe yakışıyor.  Çirkinlik, utanç, rezillik abidesi gibi. Hani yerde pis bir şey vardır. Onu da sizin kaldırmanız gerekir. O dakikada, elinize sürmeden çöpe boşaltmanın yollarını düşünürsünüz. İşte ben de dilimin üzerine temas ettirmeden  doğrudan satırlara boşaltmak istiyorum hemencecik. Beyaz sayfam sanki kirleniyor bir anda. Neden mi? Çünkü sizlerin de tiksindiği, hazmedemediği, aklınızın mantığınızın almadığı, hukuki ve ahlaki bütün değerleri yok eden bir konuya değineceğim: "Çocuk istismarı".

Çocuklar, malumunuz saflık ve temizliğin timsali. Onlar, geleceğin büyükleri. Melek, her biri. Oyuncakları olmasa da hayali oyuncak bulup oynamasını bilirler. Her şeye çabucak inanırlar. Çünkü kötülüğün ne olduğundan bihaberdirler. Güle benzetiriz onları. Yumuşacıktır tenleri. Hastalandıklarında bir anda soluverirler. Kırılgandırlar. Bir o kadar da hareketli. Ailenin neşe kaynağıdırlar.

Yalnız her bir çocuk şanslı büyümez. Birileri karartır dünyalarını. İşte şimdi ayıran, bölen bir kelime gireceğim araya istemeden. "Bazı çocukların hayatını kabusa çevirirler". Kimler mi? Yazılı ve görsel medyadan takip ettiğimiz kadarıyla şöyle: "Bazen aileden biri, bazen yakın veya uzak bir komşu, bazen okulu ve kaldığı yurttaki bir görevli bazen de hayatında daha önce hiç mi hiç görmediği bir yabancı".

Çocukların neleri sevip sevmediğini çok iyi biliriz. Çünkü hepimiz çocuktuk bir zamanlar. Çocuklar; dondurma, şeker, ciklet, balon, uçurtma ve oyuncağa bayılırlar. Oyun parklarında sallanmaya, kaymaya, ip atlama can atarlar. Bayramlarda el öpmek için sabırsızlanırlar. Çünkü; aldıkları harçlıklarıyla hemencecik bakkallara koşarlar. Küçük şeylerle kolayca mutluluğu yakalarlar.

İşte şimdi derin bir iç çekiyorum. Yüreğim sızlıyor. Keşke kötü niyetli insanlar, zamanında çocuk olmasalardı. Hiç bilmeselerdi çocukların dilini. Belki o zaman onları kandırıp kötü emellerine alet etmezlerdi.

Çocukların sevdiği şeyleri sıralarken birini ayırdım. Hani çocukluktan gelen bir alışkanlığımız vardır. En sevdiğimiz yiyeceği hemen bitirmemek için sona saklardık ve yavaş yavaş yerdik ya. İşte ben de onun için sona bıraktım. Çocuklar, sevilmeyi, okşanmayı, öpülmeyi çok severler. Çünkü; annecikleri öpüp, koklayarak emzirmiştir onları. Her düşüşlerinde,  acıları geçsin diye dizlerini üflemiş, bağırlarına basmışlardır.

Çocuklar nereden bilebilirler ki bazı sevgi gösterilerinin sapıklık olabileceğini! Yaşadıklarında tecrübe ediniyorlar. Acı duyuyorlar. Korkuyorlar. Çünkü bu sevmenin farklı bir sevme olduğunu acı da olsa anlıyorlar. Sonuçta; bu olay, ruhlarında derin izler bırakan bir travma yaşatıyor. Geleceğe güvenle bakmaları gerekirken gözlerinde güvensizlik beliriyor. Ürküyorlar. Ellerini kimseye bir daha veremiyorlar.

Çocuklar; her şeyimiz. Dünyaya getirmekle bitmiyor ebeveylerinin vazifeleri.   On sekiz yaşın altındaki her bir çocuk ailesinin kontrolünde olmalı. Ebeveynler; çok sıkmadan ama çok da gevşek tutmadan korumak, kollamak, takip etmek, doğru ve yanlışı öğretmek  zorundalar. İlgisiz bir ailenin çocuğu art niyetli kişilere çok kolayca hedef olabilir. Onların saçlarının bir teline dahi  zarar gelmesin. Aksi takdirde birimiz değil hepimiz üzülüyoruz. Aileleri olmayan çocuklarımız da Devletimize emanet.

Küçücük omuzlara ömür boyu acı yüklenmesin. Tek dileğimiz; çocukları istismar edenler cezasız kalmasın. Başka çocuklar da erkenden büyümek zorunda kalmasınlar.  Bırakalım çocukluklarını doya doya yaşasınlar. Kötü anılar biriktirmesinler hiç. Çünkü; çocuklar hayatın en güzel renkleridir. Her şeyin en iyisine layıktırlar.

Aysel AKSÜMER

 
Toplam blog
: 334
: 482
Kayıt tarihi
: 22.03.10
 
 

Halkla İlişkiler bölümü mezunuyum. Iki çocuk annesiyim. "Bir Öykü Kadar Kısa Bir Roman Kadar D..