Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Haziran '08

 
Kategori
Tiyatro
 

Çocuk oyunu- mu bu?

Çocuk oyunu- mu bu?
 

Son derece masum ve basit dünyaları olan çocukların, tiyatro oyunu seyrederken kural ve mekân tanımaz şekilde her şeye canlı ve anında tepki vermelerini bir ebeveyn olmadan, sahneden izleyebilmek en güzel deneyimlerden biri diye düşünüyorum.

Bir yetişkin için tiyatro oyunu seyrederken geçerli olan sessiz olmak, beğenilen bölümde veya perde arasında alkışla tepki vermek gibi kurallar, çocuklar için maalesef geçerli olmuyor.

Mesela hikâyenin akışına kapılıp, kendilerince ortaya bir replik atabiliyor, özellikle de merak ettiği bir şey soruyorlarsa cevap alana kadar tekrarlayabiliyorlar.

Beğendikleri prenses veya başka bir karakter, sahne gereği dışarı çıksa, karakter sahneye geri dönene kadar “yaa, prensessss nereye gittin ya?” diye bağırabiliyorlar.

Sevmedikleri karakter eğer kötülük yapacaksa o kötülüğü bozmak, iyi karakteri illa da uyarmak için çığlık çığlığa ellerinden geleni yapıyorlar. Diyelim orman da yolunuzu kaybetmiş bir prensessiniz ve rol gereği orman dekorunda aval aval dolanıyorsunuz. Bir anda arkanızda bir ayı beliriyor ve aynı anda salonda sırasıyla şöyle sesler yükseliyor; “hiiiiiiiiii”, “arkanda, arkanda, arkanda, ayı arkanda!”

Beğendikleri bölümde “yihhuu” sesleri yükselirken, beğenmedikleri ve özellikle kafalarına yatmayan bölümlerde “yok ya olmaz ki öyle şey” şeklinde tepki verebiliyorlar.

Sayemizde aşılanan hayaletler dışında, görmedikleri şeye inanmadıkları için mutlaka somut bir şey görmek istiyor, hayali dekoru kabul etmiyorlar. Yalancıktan ekmek yiyorsanız, “ama elinde ekmek yok kiiiii” diye eleştirilebiliyorsunuz. Dolayısıyla senaryoda çocuk mantığına göre yapılacak en ufak hata af görmediği gibi oyunu çocuk gözünde başarısız dahi kılabiliyor.

Yaşça biraz büyükler, eğer seyirci ile diyaloglu, soru cevaptan oluşan bir oyunsa ders alınacak bölümü tekrarlamak adına “yani neymişşşş?” diye sorduğunuzda, en bildik otoriteye saygıdan “öğretmenim ben, ben, ben!” diyerek sorunuzu cevaplamak istiyor.

Henüz mizah yönleri gelişmediği için tıpkı kendi güncel oyunlarında olduğu gibi en çok düşme kalkma, kovalamaca, şarkı gibi bölümlerde eğleniyor, kahkahalara boğuluyorlar. Mimikleriniz, hareketleriniz ne kadar büyük olursa o kadar dikkatleri üzerinize çekebiliyor, ancak bu şekilde komik ya da korkunç olabiliyorsunuz.

En güzel tarafı oyunun ve oyunculuğunuzun değerini anlamak için oyun sonuna kadar beklemeniz gerekmiyor. Çünkü her duygu ile birebir sahnede yüzleşiyorsunuz.

Oyunun sonunda ise sahneye çıkıp, dekor ve kostümün kalitesini mutlaka elden geçiriyorlar. Oyunu çok beğenirlerse eve gitmemek için ağlıyor, hatta hayran olduğu kahramanı eve götürmek için kulise yöneliyorlar. Beğenmedilerse o zaman vay halinize nezaketen bile alkışlamadan asık bir suratla salonu terk ediyorlar.

Mecazi anlamının aksine hiç de “çocuk oyunu” olmayan çocuk tiyatrosu oyunculuğu, oyunculuk adına yüksek derecede konsantrasyon ve sabır istiyor. Çocuk oyunlarında sahne almak; onları mutlu etmiş olmanın yanı sıra çocukları anlama, olaylara onların gözünden bakabilme, aynı dilde konuşabilme konusunda büyük tecrübe olurken, bence kişisel gelişim adına da herhangi bir duruma anında çözüm yaratabilme ve olayları basite indirgeme konusunda büyük fayda sağlıyor.


 
Toplam blog
: 118
: 1607
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

Bir fikirden bir başka fikre, gerçeği bulana kadar bir halden başka bir hale geçip duruyorum. İncede..