Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '09

 
Kategori
Bayramlar
 

Çocuklar bayramı hak ediyor; ama bizler de hak ediyor muyuz?

Çocuklar bayramı hak ediyor; ama bizler de hak ediyor muyuz?
 

23_Nisan


“Sanki her tarafta var bir düğün. Çünkü, en şerefli en mutlu gün. Bugün yirmi üç Nisan, Hep neşeyle doluyor insan.” Hepimiz bu şarkılarla büyüdük; ve hep bu şarkılarla kutladık 23 Nisanı. Bizim çocukluğumuzda 23 Nisan, zihnimize yerleşen en güzel bayramdı. Bahar, hem doğadaki yenilenmenin haberini hem de 23 Nisanı getirirdi çocuklara. 23 Nisan, çocuk demekti; çiçek demekti; bayrak, sevgi ve neşe demekti. Her şeyden önce 23 Nisan, tıpkı 29 Ekim gibi Cumhuriyeti ve Atatürk’ü sevmek demekti. Demem o ki 23 Nisanlarda biz çok mutluyduk. Hedeflerimiz vardı, öğretmenler hepimize heyecanla “muasır medeniyete” ulaşma görevi veriyordu. Büyüyüp bir an önce “oraya” ulaşmayı düşlüyorduk. Hepimizin gerçekleşmesini umduğumuz ideallerimiz ve yoksulluğumuzla uyuşmayan bir mutluluğumuz vardı. Bazen bayram yerinde elimize tutuşturulan bir elma şekeri, bazen de tahta çıtaya iliştirilmiş Atatürklü bir bayrak mutlu etmeye yeterdi. Bayram törenlerinde evlerde kimse kalmaz, Cumhuriyet ve egemenlik coşkusunu çocuk beynimizle hissederdik. Acaba mutlu olmak daha mı kolaydı eskiden? Ya da şimdi daha mı zorlaştı? O yıllarda yaşanan bayram coşkuları, şimdi neden yok? Bayramları mı kanıksadık; yoksa hedeflerimizden sapıldı mı? Çocuklar mı değişti yoksa hedeflerimiz mi? Bütün bunlar, biraz da konuya nereden baktığınıza bağlı. Elbette yirmi, otuz, kırk sene öncesine göre çok şey değişti. Bir kere çocuklar o çocuk değil; Türkiye o Türkiye değil; dünya o dünya değil. Elbette çocukların bayram yapması için çok neden sayabiliriz. Cumhuriyetin kazanımlarını görmezden gelemeyiz. Ama Cumhuriyetle birlikte başlayan birçok hedefin çok uzağında kaldığımız da bir gerçek. Cumhuriyeti kuranlar; on yıl gibi kısa bir sürede, “Az zamanda çok büyük işler yaptık.” diyerek öğünebiliyorlardı. Peki bizler bugün doksan yılda eksik bıraktıklarımızla öğünme hakkına sahip miyiz? Belli ki aradaki zamanı iyi değerlendiremedik. Bayramlar, bayram törenleri hala çok güzel. Ancak çocuklara ilk kez bir bayram günü veren bir ülke, doksan yılda onlara daha iyi bir Türkiye yaratamaz mıydı? Özellikle çocukların eğitimi konusunu çözmemiş olmak, ülkemizin en büyük ayıbıdır. Devletin ilköğretim çağındaki her çocuğa eğitim hakkını sağlama yükümlülüğü ne yazık ki yerine getirilmedi. Kız çocukları üzerinden siyaset yapılan bu ülkede eğitim dışında kalan kızlarımızın sayısı azımsanacak gibi değil. Anneleri eğitemezsek nasıl bir toplum yaratacağımızı sorgulamak gerekiyor. Sabancı Üniversitesi'nin 6-14 yaş arasındaki okul çağı çocuklarıyla ilgili olarak yaptığı bir araştırmaya göre;
• Her 10 çocuktan biri okula gidemiyor.
• Her 3 çocuktan biri yoksul bir hanede yaşıyor.
• Zorunlu eğitime devam edemeyen her 5 çocuktan birinin okuyamama nedeni yoksulluk.
• İlköğretim çağında eğitim sisteminin dışında kalan her beş çocuktan üçü kız çocuğu.
• Devlet, ilköğretim çağındaki engelli çocukların büyük bir çoğunluğunun eğitim hakkını sağlayamıyor. Örneğin, ilköğretim çağında 25 bini aşkın işitme engelli çocuk var ve ilköğretim okullarına devam eden işitme engelli çocuk sayısı ise 6 binden az.
• İlköğretim çağındaki 78 bin çocuk ücretli, maaşlı ya da yevmiyeli olarak tarım sektöründe çalışıyor.
• Okul öncesi eğitime her dört çocuktan sadece biri ulaşabiliyor.

Bu araştırmanın dışında her gün gazete ve televizyonlara yansıyan haberlere bir bakın. Çocuk istismarı, taciz, çalışan çocuklar, suçlu çocuklar, dilenen çocuklar, sokak çocukları konusunda ne kadar çok çarpıcı haberler görürsünüz. Medyanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri saymakla bitmez. Boşanma sayısı sürekli artıyor. Çocuk suçlarındaki artış kaygı verici. Üstün yetenekli çocukların eğitimi gündemde bile değil. Kısaca Türkiye çocuk sorunlarını erteleyen bir ülke görünümünde. Adında “milli” sıfatı bulunan eğitim bakanlığımız var; ama “milli” eğitim politikalarımız çok sık değişiyor. Avrupa Birliği rüyamız, zaten “milli” değerlerimizi durmadan aşındırıyor. Devletin eğitime bakışı, bırakınız iktidar değişimini, bakan değişikliğinde bile farklılaşabiliyor. Nedense her iktidar eğitimle oynamayı çok seviyor. Son yıllarda eğitim hayatımıza, politik ve ideolojik müdahalelerin arttığını söylemeyen kimse kalmadı. Atatürk’ün dahice bir buluşu sayılan ve iç huzurun güvencesi olan “Eğitim Birliği Yasasını” aranızda bilen var mı? Sonuç olarak acaba bayramlarımızın tadı neden azalıyor diye şimdi düşünebilir miyiz? Ve yukarıdaki gerçeklere göre; herkese şu soruyu sorabilir miyiz? Çocuklar elbette bayram yapmayı hak ediyor; ama bizler, büyükler bayram yapmayı hak edebiliyor muyuz? Her şeye rağmen cumhuriyet ideallerine ulaşma heyecanımızı ve umudumuzu kaybetmeden bütün çocukların Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlayalım. Ancak asıl hedefimizin bir çocuk bayramımız olması değil, hayatın çocuklarımız için bir bayram olmasını sağlamaktır. Sevgi ve saygılarımla… Mustafa KOÇ
 
Toplam blog
: 25
: 1274
Kayıt tarihi
: 22.02.08
 
 

Yıllar önce yoksul ve uzak bir köy okulunda minik bir öğrenciyken öğretmen olma hayali kurmuştum...