Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '12

 
Kategori
Öykü
 

Çocuklar Korosu

Çocuklar Korosu
 

Trabzon Lisesi, Öykü Şiir Şenliği, 2 Haziran 1992


Ege’nin ayakları yakan kumları, Kaz dağarına doğru uzayıp giden denizi toplamıştı yurdun dört yanından gelenleri. En sevinçlisi çocuklardı. Daha ilk günden kaynaştılar, dostluklar kurdular. 

Büyüklerin kuramadığı dostlukları çocuklar yaratıyordu oyunlarında. On beş günlük dinlence denize, kuma, güneşe doymanın ötesinde yaşamlarında yeni bir sayfa açmıştı. Kurulan arkadaşlıklar unutulmayacak anılarla örülüyordu.          

“ Denize özlem duyan bir kentten geldim aranıza . ”        

Bu sözle başlayan, Ege’nin tuzlu deniziyle özdeşleşen gözlerini aralayarak kendini tanıttı arkadaşlarına:

“ Özlemimin nedenini merak etmişsinizdir sanırım.Duyduğum tutku denizi tanımamdan kaynaklanıyor. Sağlık, mutluluk benim için o.  Sanki herkes için değil mi! Bizim oradaki alabildiğine büyük kocaman deniz, kıyısına dikilen ‘girilmez‘ uyarısıyla, kulaklara fısıldanan ‘ayıplı, günahlı’ kınamalarla yasaklandı. ”          

İkide bir küçük ellerini sarı saçlarında gezdirerek, kimi kez deniz mavisi gözlerini ovuşturarak sürdürdü konuşmasını:

“ Ne kumsalı, ne mavisi kaldı güzelim denizin; insanlar o’nu yok ettiler.”

Büyük kentten gelen ortak sorun karşısında suskunluğunu bozdu: 

“ Güzel yurdumun gözbebeği kentindenim. Güzelim deniz orada çoktan yok olmuş; ben doğmadan. Balıklar artık, üremiyor, çoğalmıyor, yaşamıyor. Deniz denizliğini yitirdi. ” 

Söz koyulaşıp çoğalınca doğasıyla övünen, ormanların süslediği, yeşilin tonlandığı yörenin kara, topaç çocuğu coştu duramadı yerinde: 

“ Yeşiline

Havasına suyuna

Kurbanım

Doğduğum yer hey!

Sözlerini alkışlarıyla tamamladılar çocuklar. Çocuklar yaz sıcağının akşam serinliğinde büyüklerin halkaladıkları kumsalda sürdürdüler oyunlarını. Anneleri, babaları çocuklarıyla içten içe övünüp durdular.

Kaz dağlarının eteklerinde sahil boyu yanan ışıklar görünüyordu. Arada uzanan Ege’nin koyu karanlığından kıyıya vuran fış fış sesinden çocuklar, oyunu izleyen büyükler habersizdiler. 

Palyaço rolünü üstlenen çocuk büyüklerin çevrelediği ıslak, yumuşak, serin kumları ayağıyla yoklayarak konuşmasına başladı: 

“ Şu karşı kıyılar, sıra sıra uzayıp giden ışıklar, denizin sesi, çıplak ayakla üzerinde gezindiğimiz bu kumsal, güzellikleriniz yetmez mi yaşama sevincini duymanıza? Görmez misiniz beni, güldürürüm sizleri de gülemem. Benim de sevdalarım, özlemlerim yok mu sanırsınız! ”

Palyaçonun sözleri oyuncu arkadaşlarının yüreğini coşturunca halkanın içindeki tüm çocuklar mutluluklarını sundular birlikte:

“ Yaşama sevincini duymak

Sevgi duvarını örmek dostlukla

Ne güzel ne güzel !

Palyaço, çocukların sesini bölüp halkanın ortasından büyüklere yöneldi:

“ Umarım beğenilmiştir düşündürüp eğlendiren oyunumuz. Gülücüklerinizden, kahkahalarınızdan anlıyorum beğenilerinizi. Bu alışkanlıklarınız somut kanıtı işte. ”

Çocuklar el ele tutuşup izleyenleri selamlarken yaptıkları işin mutluluğunu bir kez daha duydular yüreklerinde.

Bir yaz akşamı koyulaşan dostluklarla birlikte dinlencenin bir başka gününe akıyordu.

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..