Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Eylül '15

 
Kategori
Öykü
 

Çocuklar korosu

Ege’nin ayakları yakan kumları , Kaz dağarına doğru uzayıp giden denizi toplamıştı yurdun dört yanından gelenleri . En sevinçlisi çocuklardı . Daha ilk günden kaynaştılar , dostluklar kurdular.Büyüklerin kuramadığı dostlukları çocuklar yaratıyordu oyunlarında . On beş günlük dinlence denize , kuma , güneşe doymanın ötesinde yaşamlarında yeni bir sayfa açmıştı . Kurulan arkadaşlıklar unutulmayacak anılarla örülüyordu .        

“ Denize özlem duyan bir kentten geldim aranıza . “             

Bu sözle başlayan , Ege’nin tuzlu deniziyle özdeşleşen gözlerini aralayarak kendini tanıttı arkadaşlarına :        

“ Özlemimin nedenini merak etmişsinizdir sanırım . Duyduğum tutku denizi tanımamdan kaynaklanıyor . Sağlık , mutluluk benim için o .  Sanki herkes için değil mi ! Bizim oradaki alabildiğine büyük kocaman deniz , kıyısına dikilen ‘ girilmez ‘ uyarısıyla , kulaklara fısıldanan ‘ ayıplı , günahlı ‘ kınamalarla yasaklandı . “             

İkide bir küçük ellerini sarı saçlarında gezdirerek , kimi kez deniz mavisi gözlerini ovuşturarak sürdürdü konuşmasını             

“ Ne kumsalı , ne mavisi kaldı güzelim denizin ; insanlar o’nu yok ettiler . “             

Büyük kentten gelen ortak sorun karşısında suskunluğunu bozdu :            

“ Güzel yurdumun gözbebeği kentindenim . Güzelim deniz orada çoktan yok olmuş ; ben doğmadan . Balıklar artık , üremiyor , çoğalmıyor , yaşamıyor . Deniz denizliğini yitirdi . “

Söz koyulaşıp çoğalınca doğasıyla övünen , ormanların süslediği , yeşilin tonlandığı yörenin kara , topaç çocuğu coştu duramadı yerinde :

 “ Yeşiline

Havasına suyuna

Kurbanım

Doğduğum yer hey ! “

Sözlerini alkışlarıyla tamamladılar çocuklar . Çocuklar yaz sıcağının akşam serinliğinde büyüklerin halkaladıkları kumsalda sürdürdüler oyunlarını . Anneleri , babaları çocuklarıyla içten içe övünüp durdular .

Kaz dağlarının eteklerinde sahil boyu yanan ışıklar görünüyordu . Arada uzanan Ege’nin koyu karanlığından kıyıya vuran fış fış sesinden çocuklar , oyunu izleyen büyükler habersizdiler .

Palyaço rolünü üstlenen çocuk büyüklerin çevrelediği ıslak , yumuşak , serin kumları ayağıyla yoklayarak konuşmasına başladı :         

“ Şu karşı kıyılar , sıra sıra uzayıp giden ışıklar , denizin sesi , çıplak ayakla üzerinde gezindiğimiz bu kumsal , güzellikleriniz yetmez mi yaşama sevincini duymanıza ? Görmez misiniz beni ,güldürürüm sizleri de gülemem . Benim de sevdalarım , özlemlerim yok mu sanırsınız  ! “            

Palyaçonun sözleri oyuncu arkadaşlarının yüreğini coşturunca halkanın içindeki tüm çocuklar mutluluklarını sundular birlikte :

“ Yaşama sevincini duymak

Sevgi duvarını örmek dostlukla

Ne güzel ne güzel ! “

Palyaço , çocukların sesini bölüp halkanın ortasından büyüklere yöneldi :            

“ Umarım beğenilmiştir düşündürüp eğlendiren oyunumuz . Gülücüklerinizden ,

kahkahalarınızdan anlıyorum beğenilerinizi . Bu alışkanlıklarınız somut kanıtı işte . “          

Çocuklar el ele tutuşup izleyenleri selamlarken yaptıkları işin mutluluğunu bir kez daha duydular yüreklerinde .

Bir yaz akşamı koyulaşan dostluklarla birlikte dinlencenin bir başka gününe akıyordu 

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..