- Kategori
- Öykü
Çocuklar korosu
Ege’nin ayakları yakan kumları , Kaz dağarına doğru uzayıp giden denizi toplamıştı yurdun dört yanından gelenleri . En sevinçlisi çocuklardı . Daha ilk günden kaynaştılar , dostluklar kurdular.Büyüklerin kuramadığı dostlukları çocuklar yaratıyordu oyunlarında . On beş günlük dinlence denize , kuma , güneşe doymanın ötesinde yaşamlarında yeni bir sayfa açmıştı . Kurulan arkadaşlıklar unutulmayacak anılarla örülüyordu .
“ Denize özlem duyan bir kentten geldim aranıza . “
Bu sözle başlayan , Ege’nin tuzlu deniziyle özdeşleşen gözlerini aralayarak kendini tanıttı arkadaşlarına :
“ Özlemimin nedenini merak etmişsinizdir sanırım . Duyduğum tutku denizi tanımamdan kaynaklanıyor . Sağlık , mutluluk benim için o . Sanki herkes için değil mi ! Bizim oradaki alabildiğine büyük kocaman deniz , kıyısına dikilen ‘ girilmez ‘ uyarısıyla , kulaklara fısıldanan ‘ ayıplı , günahlı ‘ kınamalarla yasaklandı . “
İkide bir küçük ellerini sarı saçlarında gezdirerek , kimi kez deniz mavisi gözlerini ovuşturarak sürdürdü konuşmasını
“ Ne kumsalı , ne mavisi kaldı güzelim denizin ; insanlar o’nu yok ettiler . “
Büyük kentten gelen ortak sorun karşısında suskunluğunu bozdu :
“ Güzel yurdumun gözbebeği kentindenim . Güzelim deniz orada çoktan yok olmuş ; ben doğmadan . Balıklar artık , üremiyor , çoğalmıyor , yaşamıyor . Deniz denizliğini yitirdi . “
Söz koyulaşıp çoğalınca doğasıyla övünen , ormanların süslediği , yeşilin tonlandığı yörenin kara , topaç çocuğu coştu duramadı yerinde :
“ Yeşiline
Havasına suyuna
Kurbanım
Doğduğum yer hey ! “
Sözlerini alkışlarıyla tamamladılar çocuklar . Çocuklar yaz sıcağının akşam serinliğinde büyüklerin halkaladıkları kumsalda sürdürdüler oyunlarını . Anneleri , babaları çocuklarıyla içten içe övünüp durdular .
Kaz dağlarının eteklerinde sahil boyu yanan ışıklar görünüyordu . Arada uzanan Ege’nin koyu karanlığından kıyıya vuran fış fış sesinden çocuklar , oyunu izleyen büyükler habersizdiler .
Palyaço rolünü üstlenen çocuk büyüklerin çevrelediği ıslak , yumuşak , serin kumları ayağıyla yoklayarak konuşmasına başladı :
“ Şu karşı kıyılar , sıra sıra uzayıp giden ışıklar , denizin sesi , çıplak ayakla üzerinde gezindiğimiz bu kumsal , güzellikleriniz yetmez mi yaşama sevincini duymanıza ? Görmez misiniz beni ,güldürürüm sizleri de gülemem . Benim de sevdalarım , özlemlerim yok mu sanırsınız ! “
Palyaçonun sözleri oyuncu arkadaşlarının yüreğini coşturunca halkanın içindeki tüm çocuklar mutluluklarını sundular birlikte :
“ Yaşama sevincini duymak
Sevgi duvarını örmek dostlukla
Ne güzel ne güzel ! “
Palyaço , çocukların sesini bölüp halkanın ortasından büyüklere yöneldi :
“ Umarım beğenilmiştir düşündürüp eğlendiren oyunumuz . Gülücüklerinizden ,
kahkahalarınızdan anlıyorum beğenilerinizi . Bu alışkanlıklarınız somut kanıtı işte . “
Çocuklar el ele tutuşup izleyenleri selamlarken yaptıkları işin mutluluğunu bir kez daha duydular yüreklerinde .
Bir yaz akşamı koyulaşan dostluklarla birlikte dinlencenin bir başka gününe akıyordu