Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Efsane FB 1907 Baterist Metin

http://blog.milliyet.com.tr/efsanefb1907

16 Haziran '09

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Çocuklar ve "Cinsel Eğitim"

Çocuklar ve "Cinsel Eğitim"
 


Takvimin 2010 yılına dayandığı bugün bile birçok anne-baba, cinsel eğitim dendiğinde "üremeyle ilgili bilgileri" anlamaktadırlar. Yâni cinsel birleşme, spermanın dölyoluna girişi, dölyatağında bebeğin oluşumu ve doğum...


Oysa cinsellik sadece üremeden ibaret olmadığı gibi üreme bilgisi de cinsel eğitimin sadece bir parçasıdır. Cinsel eğitim, kadınlık ve erkeklikle, duygular ve duyumlarla ilgili daha geniş bir alanı içerisine almalıdır.


Üreme de içerisinde olmak üzere temel cinsel bilgilerin çocuğa aktarılması yararlıdır lâkin, cinsel eğitimde asıl önemli olan da tek tek olgu ve gerçeklerin öğretilmesinden çok, bir tavrın aşılanması, benimsenmesidir. Daha doğru bir deyişle, çocukta yanlış bir tavrın oluşmasının önlenmesidir...


İleride gerekli olacak cinsel bilgiler her zaman kitaplardan, arkadaşlardan, hekimlerden edinilebilir, yeter ki çocukta ya da genç insanda bu bilgileri edinmesini güçleştiren veya önleyen ruhsal engeller ve kompleksler bulunmasın...


Çocukluk yıllarında en önemli olan şey, cinsel ve insani ilişkiler konusunda yersiz korkuların, sıkıntı ve utangaçlıkların aşılmamasıdır. Çünkü bu iç yasakların, korku ve sıkıntıların gençlik yıllarında giderilmesi çok zor olacak, hattâ uzun süreli bir psikoterapiyi gerektirebilecektir.


Fakat genel ve soyut bir cinsellik kavramı çocuklar için anlamsızdır. Bunu nasıl somutlamak gerekir?.. İlkel ve modern toplumlardaki cinsel yaşam üzerine incelemeler yapan A.B.D. li antropolog Margaret Mead, Birleşik Devletler Seks Eğitimi Konseyine verdiği bir tebliğde, cinselliği, "teması içeren duygusal ilişkiler" şeklinde tanımlamıştır. Bu tanım, anne-babalar açısından önemli sonuçlar doğurmaktadır. Anneler ya da babalar, doğdukları andan başlayarak çocuklarıyla bedensel teması da içeren bir duygusal ilişki içerisine girerler. Ona gösterdikleri sevginin sıcaklığı, çocuğu tutma, kucaklama ve okşama biçimleri onunla kurmaya başladıkları insani ilişki, vücudun çeşitli bölgelerine dokunma konusunda çocuğa aşıladıkları tavır, bütün bunlar çocuğun gelecekteki ilişkilerini ve en başta cinsel ilişkilerini belirleyecek, bunların temelini oluşturacaktır. Sevilmeyen ve ihmal edilen çocuğun ileride cinsel ve diğer ilişkilerinde kendini pek rahat hissetmeyeceğini söylemek de sanırım yanlış olmaz.


Öyleyse cinsel eğitimin en temel ve başlangıç aşaması, onların kendi vücutlarını kabullenmelerini ve bu vücudun herhangi bir parçasını "kötü", "kaka" ve dokunulmaması gereken bir yer olarak görmemelerini sağlamaktır.


Ancak unutulmamalıdır ki, genel toplumsal koşullarla birlikte insani ve cinsel ilişkilerin niteliği de değişmektedir. Daha da önemlisi, bu değişim bugün geldiği noktada da durmayacak, devam edecektir. Çocukların ve gençlerin gerek duydukları şey, tam kullanacakları anda eskimiş olabilecek birtakım hazır kurallar değil, karmaşık ilişkiler içerisinde kendilerine yön verebilecek bağımsız ve dinamik bir düşünce yapısıdır; kendi ruhsal ve bedensel yapısıyla ilgili gerçekleri örtbas etmeyen, tersine araştıran ve tahlil eden bir düşünce yapısı.


Çocukların cinsel eğitiminde en kritik noktalardan biri de bu eğitimi verme iddiasında olanların, yâni anne-babaların kendi düşünce yapılarıdır. Neden çocuklar, cinsel organlarıyla ilgili sıkıntı ve korkuları sindirim ya da solunum sistemleriyle ilgili olarak da duymazlar?.. Çünkü anne-babaların bunlarla ilgili tutumları çok daha açık, doğal ve suçsuzdur.


Çocuklar, ailelerinin seksten korktuklarını veya utandıklarını çok erken farkederler. Yanlarında soyunmamaları, kadın-erkek ilişkilerinden sözederken seslerini alçaltmaları ya da konuyu değiştirmeleri gibi şeyler, daha konuşmasını tam olarak beceremeyen bir çocuğun dahi hemen farkedeceği şeylerdir. Bu, çocuğa cinsel bilgiler verilirken de önemli olan bir noktadır. Eğer anne veya baba, kendi cinsel tutukluk ve sınırlanmalarını tam olarak aşamamışsa, çocukla bu konuları tartışırken doğal konuşması değişecek ya da eksik bilgi verecek, tartışmayı bir noktada aniden kesme arzusuna kapılacaktır...


Bütün bunlar, çocuğa hiç bilgi verilmemesinden bile daha zararlı bir etki yapacaktır çocuk üzerinde. Sonrasında çocuk, cinselliği doğal olmayan ve rahatsız bir konu olarak tanıyacak, ailenin rahatsızlığı olduğu gibi çocuğa aktarılmış olacaktır. İşte bu sebeple, kendilerini tam rahatlamış hissetmeyen anne-babaların anlatmak yerine, çocuğa yaşına uygun basitlikte kitap ve broşürler vermeleri daha yerinde olacaktır.


Bazı anne-babalar da çocuklarının cinsellik konusunda temel ve doğru bir bilgi sahibi olmalarını istemekte, lâkin cinsel eğitimin onlarda aşırı bir merak yaratmasından ürkmektedirler. Dört yaşından başlayarak çocuğun her konuda daha meraklı olacağı elbette doğrudur. Ancak, bu merakın ne zaman "aşırı" sayılacağı sorunu bir yana, cinsel eğitimin ilkokul çağındaki çocuklarda bu konudaki merakı giderdiği ya da azalttığı saptanmıştır.


Merakın kötü ve yararsız bir şey olduğunu düşünmek kesinlikle yanlıştır!.. Tam aksine, merak sağlıklı bir düşünce yapısının işareti ve öğrenmenin temel itici gücüdür. Bilimsel ve doğru bilgiler meraklı bir çocuğa çok daha kolay iletilebilir...

Aşırı merak diye bir şey de yoktur!.. Sadece açıklamaktan kaçınan anne-babalar vardır.

 
Toplam blog
: 1907
: 3759
Kayıt tarihi
: 28.07.07
 
 

03 Şubat 1967 İstanbul doğumlu, romantik bir müzisyenim işte... Müzik, bateri, spor, Fenerbahçe, ..