Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ismail hakkı özsarı

http://blog.milliyet.com.tr/ihozsari

19 Nisan '16

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Çocukları örselemeyin!

Çocukları örselemeyin!
 

alıntıdır


Karacabey Sevgi Yolu'ndan Cumhuriyet Alanı'na doğru çıkıyorum. Karşıdan bir tanıdık hızlı adımlarla bana doğru yaklaşıyor. Elinde bir kâğıt, telaşlı telaşlı seslendi: Kâğıdı uzatarak, “Hocam, Allah aşkına şu rezalete bakar mısınız?” Kâğıdı aldım, inceledim. Çocuğunun bir dersinin zayıf olduğunu ve epeyce de devamsızlık yaptığını gösteren bir belgeydi. Sakin olmasını böyle şeylerin olağan olduğunu anlatmaya çalıştım. Ne mümkün! Beni dinlediği yok. Durmadan çocuğundan dert yanıyor, ne yaptıysa fayda vermediğini, hatta defalarca dövdüğünü hem de kemiklerini kırarcasına dayak attığını anlatıyordu. Gene de sözünü dinletemediğinden yakınıyordu. Donup kaldım. Ne diyeceğimi, nasıl bir tavır sergileyeceğimi şaşırdım. Zira bu veli benim yakinen tanıdığım az çok mürekkep yalamış, okuduğu kitapların sayısıyla övünen bir dostumdu. Bu arada çocuğunun iletişim donanımlarıyla ilgili kitapları okuduğundan söz etti. Çocuk hakkında azıcık ipucu yakalamıştım. Ulaştığım sonuçları sizlerle paylaşmak istedim.

Bu Sayın Veli;

1- Kitapları boşuna okumuş veya okuyor. Çünkü hiç ders almamış.

2- Şiddetin hala çözüm olduğuna inanıyor. Bu çağdışı davranışlardan kendisini kurtaramamış.

3- Çocukların ve ergenlerin ruhsal yapılarından haberi yok.

4- Kendisi korku kültüründe yetişmiş ve bu eğitim modellerinin doğru olduğuna inanıyor.

5-“Eti senin, kemiği benim”,”Kızını dövmeyen, dizini döver” gibi safsatalara takılmış kalmış.

Eğitimde dayağın çözüm olduğu tamamen ortaçağ anlayışıdır. Çocuğa gelince; aldığım ipucuna göre çok şeyin farkında. Böyle davranmakla birilerine, bir şeylere tepki gösteriyor. Bu kanıya ulaşırken dikkatimi çeken, yazılı anlatım (Kompozisyon) dersinin neredeyse- tam puan olmasıydı. Çocuğun; okuduğu, sorguladığı, yargıladığı kısaca birçok şeyin farkında olduğu görülüyordu. Keşke biz anne babalar, eğitimciler yavrularımızı iyi okuyabilsek. Ama bu konuda toplum olarak maalesef sınıfta kalıyoruz. Herkesin kendine göre bir eğitim anlayışı var. Herkes çok bilgili. Kimsecikler tutum ve davranışlarından ödün vermiyor. Hatta aynı sınıfa derse giren öğretmenler arasında bile davranış birliği yok. Ahmet Bey dersinde öğrencilerin rahat olmalarını, istedikleri soruyu sorabilmelerini isterken, Ayşe Hanımınkiler farklı. Keza anne baba arasında da davranış birliği yok. Oysa çocuk eğitimi diye bir bilim dalı mevcut. Keşke yararlanmasını bilsek İşte, zeki çocuklar, birey olmakta direnen çocuklar bu çelişkilerin farkına varıyor. Tepkilerini farklı, farklı gösteriyorlar. Kimisi ders çalışmıyor. Kimisi devamsızlık yapıyor. Kimisi uyumsuz, geçimsiz bir kişilik sergiliyor.

Eyy! Anneler-babalar, ağabeyler-kardeşler, amcalar-dayılar, eğitimciler ve kendisini eğitimci kabul edenler şunları bilmenizde sayısız fayda var: Çocuğun, gencin eğitiminde dayağın yer alması, ruhsal ve bedensel örselenmesinin en yaygın nedenidir. Dayağın yol açtığı çürük, ezik yanında asıl iz ruhsal dünyasında kalmaktadır. Çocukluğunda şiddete maruz kalan bir ruh, yetişkinlikte birçok ruhsal hastalığın tohumlarını taşımaktadır. Araştırmalar şunu gösteriyor: Küçüklüğünde şiddet uygulanan bir insan, büyüdüğünde şiddet uygulamaktadır. Çocukluk ve gençlik yıllarında aşağılanan, horlanan, şiddet görenlerin, daha sonraki yıllarda başkalarına karşı acımasız, saldırgan, aşağılayan, kişilik tipleri olduğu kanıtlanmıştır.

Dünya tarihine damgasını vurmuş iki liderin yaşam öykülerini okudum. Birisi GANDHİ, diğeri HİTLER. Her ikisinin de yaşam öykülerinde dikkatimi şunlar çekti. GANDHİ, çocukluğunda ve ergenliğinde her türlü sapma gösteriyor. Örneğin: Uyuşturucu kullanıyor, hırsızlık yapıyor, çetelere giriyor. Ancak hiçbir şiddet görmüyor. Zamanla sapkınlık sayılabilecek bu davranışları terk ediyor. Ve GANDHİ oluyor. Bunun yanında HİTLER'in hayatı ise acılarla dolu. Çocukluğunda annesi, babası ve dört kardeşiyle birlikte iki odalı bodrum katında bir evde yaşıyor. Babası tarafından tıpkı bir köpek gibi ıslıkla çağırılıyor. Üvey babası tarafından sürekli kamçıyla dövülüyor. Sonuçta saldırgan bir kişilik geliştiriyor ve Alman Ulusu'na da hep saldırgan mesajlar veriyor. İkinci Dünya Savaşı'na sürüklüyor. Vardığı nokta bölünmüş bir Almanya ve yirmi milyon ölü. Unutmayalım ki; ÇOCUKLUĞUNDA ÖRSELENEN, YETİŞKİNLİĞİNDE ÖRSELER.

 
Toplam blog
: 291
: 1113
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Emekli öğretmenim. Kitap okumayı ve düşüncelerimi paylaşmayı çok severim. Tarih özel ilgi alanımd..