Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '12

 
Kategori
Anne-Babalar
 

Çocuklarımız için yapabildiklerimiz, yapamadıklarımız - 3

Çocuklarımız için yapabildiklerimiz, yapamadıklarımız - 3
 

18) Aktif dinleme konuşanın sözlerini açarak tekrar ederek yapıldığında çok etkili olur. Yetişkinlerde dahi söylenen sözü aynen tekrar etseniz bile anlaşıldığı hissini güçlendirir. Aktif dinleme, 1970 lerde ilk defa ortaya konan, etkili anne baba eğitimi teorisinin kalbi olarak görülür.

Şimdi şunu kabul etmek lazım ki pratikte söylenen her söz tekrar edilemez edilse zaten doğal olmaz. Hangi durumlarda bunu yapmanız gerektiği konusunda hislerinize güvenin. Bence herhangi bir durum çocuğunuzu ciddi rahatsız ettiğinde veya duyguları neşe de dahil olmak üzere çok yoğun olduğu her durumda etkin dinleyerek paylaşmak en doğalı. Uzun yol gidiyorsunuz, 10 dk önce sormuş olan çocuğunuz “Anne daha ne kadar kaldı?” diye sordu. Burada tabii ki “Yolun ne kadar kaldığını mı merak ediyorsun” diye tekrarlamak yerine “Çok sıkıldın di mi yavrum, ben de sıkıldım, bir saat sonra mola vereceğiz” demek daha yararlı olur. Çünkü ana amaç duyguları paylaşmak, ve içten dinlediğini, anladığını gösterebilmek.

Hiçbirşey bulamadığınız durumda bazen cümleyi tekrar etmek te işe yarar. Özellikle küçük yaştaki çocuklarda, mesela “Bu oyuncağı çok istiyorum” diye ısrar ettiğinde  “Biliyorum bu oyuncağı çok istiyorsun” demek hiçbirşey dememekten ya da çocuğa hemen kızmaktan çok daha iyidir. Akabinde o anda oyuncak almamanızın sebebini sakince anlatabilirsiniz. Eğer daha önce aktif dinlemeyi çok yapmamışsanız merak etmeyin. İlk başta çocuğunuz anneme babama ne oldu, neden dediğimi tekrar edip duruyorlar diye düşünebilir. Ama yaptıkça söyleneni açarak, ya da farklı biçimde ifade etme konusunda beceriniz artacaktır.

Eğer bu yöntemi doğal bulmuyorsanız, kafanıza yatmadıysa, tabii ki hiç zorlamayın.Bence anne babanın zoraki yaptığı herşey kendi keyfine limon sıkar ve keyifsizlik halini çocuklar hisseder ve etkilenirler.

Ayrıca her zaman gücünüz olmayabilir. Ben bazen kızım çok yorgunum, sonra hallederiz merak etme diye kestirip atıyorum. Cansız biçimde ilgili görünmeye çalışmaktan çok daha iyi.

 

19) “Çok bağırdığın zaman(davranış tanımı), konuşulanları duyamıyoruz(bize etkisi) ve bu yüzden sinirleniyorum(sonuç duygu)” İnançlar, zevkler, değerler ve düşünceler kişiden kişiye değişebilir ama duygular tüm insanlarda aynıdır. Bugün bilimin de ıspaladığı üzere korku, sevinç üzüntü aynı şekilde hissedilir. Kişiden kişiye sadece yoğunluk açısından farklılık gösterebilirler. Çocuklar ve gençler duyguları daha yoğun biçimde yaşadıklarından, duyguların ifadesi onların durumun önemini daha iyi anlayabilmelerine, kendilerini anne babalarının yerine koyabilmelerine ve dolayısıyla anne ve babada olan etkiyi fark ederek, davranışlarını onlar için değiştirmek istemelerine yolaçabilir.

 

20) Ben dili ile konuşmanın olumlu etkileri şunlardır:

-Konuşan kişiyi rahatlatır. Duyguların açıklanması birikimi engeller.

-Yukarıdaki örnekte bahsedilen davranışın “bize etkisi” sini düşünen ebeveyn bazen belirgin bir etki olmadığını farkederek aslında kızgınlığının çocuğun davranışı deil kendi özel bir problemi ile ilgili olduğunun farkına varabilir. (İşte karşılaşılan zorluklar, yorgunluk, o anda eşine karşı duyduğu bir kızgınlık olabilir).

-Ben mesajında çocuğa karşı bir saldırı olmadığı için çocuk söylelenin savunucu bir ruh hali içinde olmadan dinleyebilir ve anne babanın gereksinimine empati hissederek, sorumluluğu üstlenerek davranışını değiştirmeye yönelme ihtimali kat kat fazladır. Araştırma sonuçları ben dili ile hitap edilen çocukların düşünme yeteneklerinin arttığınıi sebep sonuç ilişkilerini daha iyi anladıklarını ve daha sorumlu olduklarını göstermiştir.

Bana öyle geliyor ki insanların birbirini etkin dinleyebildiği ve ben dili ile konuşabildiği toplumlarda, ailelerde evliliklerde çatışma ve huzursuzlukların yarıdan fazlası baştan önlenmiş olur.

 

21) Belli bir davranışta kabul çizgimizin nerede olduğu:

 

-Bizim o anki keyfimize, acelemize, endişemize

-Çocuğun yaşı ve cinsiyetine

-Çevrenin bu davranışı nasıl göreceği konusundaki düşüncemize

-Benzer bir durumdaki geçmişten gelen farkında olmadığımız çağrışımlarımızın etkisine

 

göre değişir. Sadece bu gerçeğin farkında olmak bile esnek olmamıza yardımcı olur.

 

22) Disiplin, çocuğa istenilen davranış ve alışkanlıklar öğretmek, kendi kendini denetlemeye, ya da iç denetim demek olan ahlak gelişimini sağlamaktır. Bu da dıştan gelen bir zorlamayla olmaz. Önemli olan içselleşmiş bir sorumluluk duygusu oluşturulmasıdır. Disiplin bir anlamda çocuğun sahip olduğu sorumluluklarıyla yaşantısındaki hareketlerin doğal ve sosyal sonuçlarını kabul etmesidir. Disiplin sorumluluğu işte bu şekilde öğretmelidir.

Ev ödevinin sorumuluk duygusunu geliştirdiğine dair genel bir kanı var. Halbuki başkası tarafından verilmiş, yapılması zorunlu olan ve hele ki çoğu durumda anne babanın oturmaya zorladığı bir ödevin disiplin ve sorumluluk anlayış gelişimiyle hiç ilgisi olmadığını hatta buna tam tersi yönde zarar verdiğini düşünüyorum. Bana göre ev ödevi olmadığı durumlarda bile çocuğun hiç söylenmeden yaklaşmakta olan sınava hazırlanmak için çalışmaya oturması sorumululuk göstergesidir. Disiplin, zorlamayla değil teşvikle, yönlendirmeyle, örnek olmakla sağlanabilir.

 

23)Anne baba öyle bir ortam hazılamalıdır ki çocuk sanki her zaman anne ve babası yanındaymış gibi kendini güvende, hiç yanında değilmiş gibi özgür hissetsin. Yumuşak veya sert değil esnek ve duyarlı olarak.

Esnek olabilmek için güçlü olmalı, enerji seviyemizi yüksek tutabilmeliyiz. Çocuğa kızdığımız durumlarda bunun kökende hangi endişeden kaynaklandığını bilebilmeliyiz. Çoğu durumda tepkilerimiz otomatiktir. Diyelim ki çocuğunuzun bir davranışı ya da sözü ne karşılık sinirlenip “Bu yaşa geldin hala böyle yapıyorsun”dediniz. Buna yolaçan düşünce kalıbı “Bu yaştaki çocuk artık bunu yapmamalı, şunu şunu yapmıyor olmalı” gibileridir. Bu düşünce kalıbını yaratan endişe kaynağı inanç ise “Benim çocuğum yaşına uygun gelişiyor olmalı” ve bu da acaba çocuğumun gelişim hızı normal mi endişesidir. Bence bu noktada bu kaygının ya da inancın hangi durumda ne kadar haklı olduğunu muhakeme edebileceğimize inanmalıyız. Yeter ki bir durup tahlil edelim. Çocuğun bilinçaltına yaşı ile ilgili olumsuz mesaj gönderdiğimize değecek kadar ciddi bir durum mu? Bana göre çocuğa sıklıkla kızdığımız durumları ve kızarken söylediğimiz sözleri sık sık tahlil edersek belki de yanlış kurulmuş inançlarımızı ve kaygılarımızı azaltabilir ve hem çocuğumuzun hemde bizim üzerimizdeki yükleri hafifletmiş oluruz. 

Kaynak: Etkili Ana Baba Eğitimi

Bir sonraki yazı kardeş kıskançlığı ile ilgili olarak devam edecek

 
Toplam blog
: 40
: 2627
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Petrol Mühendisi  İlgi alanlarım: Psikoloji, kişisel gelişim, eğitim En çok yapmayı sevdi..