Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '13

 
Kategori
Çocuk Psikolojisi
 

Çocuklarımızın ve gençlerimizin marka merakına karşı neler yapılabilir?

‘’Marka olmak’’, günlük yaşamımızda, satış stratejilerinde, pazarlamacılıkta en çok kullanılan ve çaba sarfedilen bir tamlamadır. Markalar, marka oluncaya kadar kendilerini geliştirme anlamında birçok süreç yaşar. Eksiklerini, başarısızlıklarını, beğenileri, beklentileri gibi pekçok öğeyi değerlendirmek ve sonuçlarından ders çıkarmak zorundadırlar. Markalar, ürünlerinin arkasındadırlar ve zaten genellikle iyi üretildikleri için bir problemle karşılaşılmaz.

Ancak, bunun yanında pekçok firma vardır ki kendilerini ispatlama çabası içindedir ve kaliteli ürünler üretiyorlardır. Bunları arayıp, bulmak biraz zaman ve emek sarfetmeyi gerektirir. Marka olanlara göre daha uygun fiata bulunabilirler.

Marka olan ürünler, kalitelerini her zaman için koruyabilmek anlamında etiketlerine daha kolay yansıtma yapabilirler. Bazen de olması gerekenin çok üstünde ederlerle piyasada bulunabilirler. Bu da belli bir tüketici kitlesinin olmasındandır ve tüketiciler yalnızca marka olmasından dolayı ürünü satın alıyorlardır. Ederi çok ta önemli değildir ve kişiler, sosyal ortamda kendi egolarını tatmin edecektir. Belkide sosyal ortamda kendisine bir yer edinecektir. Ya da ortamdaki varlığını sürdürme için etkili bir argümandır.
Kişi kendini iyi hissetmek, bulunduğu ortamda varlığını sürdürmek, yaşam kalitesini korumak ister. Uç değişikliklerden genellikle hoşlanılmaz ve değişiklikler insanı huzursuz edebilir. Kendini iyi hissetmek ortama kabul ile doğrudan ilişkilidir ve insan doğası kabul edilmek ister.

İnsanlar değişik endişeler taşıyarak, kendine bunu dert edecek şekilde, sıkıntıya koyabilirler. Maddi sıkıntıya kendimizi koyarak, manen sıkıntıya da girebiliriz. Kendimizi mutlu edeceğiz derken ödemelerle ilgili problem yaşayabiliriz.
Burada en zayıf karnımız çocuklarımız ve gençlerimizdir. Herşey çocuklarımız içindir ve gözlerinin içine bakarız. Hatta, bizden bir beklentileri var mı diye araştırır, soruştururuz. Bizden bir talepleri olmadığında ‘’aramızda acaba bir problem mi var? ‘’diye kendi kendimize düşünürüz. O kadar vericiyizdir.
Markalar, ailelerin yaşam biçimi haline geldiği ve çocuklarında bu etkilerin altında kaldığı düşünülürse, aileler kendilerini sorgulamalıdır. Evde, imaj için ‘’filan marka giymeliyim, iş yerinde saygınlığım için bu gerekli’’ gibi cümleler kuran ebeveynler oldukça, çocukların bundan etkilenmemesi, mümkün değildir.
Çocuklar, dünyaya geldikleri ilk günden, gözlerini kullanmaya başlar. Çevre uyaranlarına karşı uyanık durumdadırlar...Televizyon, bebeklik döneminden itibaren, tüketim sinyallerini göndermeye başlamıştır. Bebekler, reklamları izleyerek beslenmektedir. Mama yemeyen bebekler için televizyon, annelerin kurtarıcısı olmuştur.
Çocukları ve gençleri etkileyen marka özellikleri en çok giyimde ve mekanda kendini göstermektedir. Sosyal ortamda arkadaşları tarafından kabul görmek için ortak tercih edilen markalar giyilmelidir. Bu marka giysilerle, mekanlarda zaman geçirilmelidir. Belli marka kafeler, fast food restaurantları gençlerin sosyalleşme ortamları olmaktadır. Bilgisayar oyunlarındansa kafelerde zaman geçirip, yüz yüze iletişim kurmak tercih edilir olmaktadır. Tabii belli koşulların gözden geçirilmesi ile...
Marka olayı aileleri güç durumda bırakmakta, çocukların her istediği markayı aile sağlamak zorunluluğunu hissetmekte ve çocuklarının kimseden aşağı kalmasını istememektedirler.
Aileler, öncelikle çocuklarına özgüven aşılamalı ve mutlaka her zaman arkadaşlarına uymak gerekmediğini, zaman zaman arkadaşlarınında kendisine uyabileceğini kavratıp kendine güven duymasını sağlamak gerekir.
Sonra zamanın neler getireceği belli olmadığından markalara bağımlı olmayıp, orta halli yaşamayı da bilmek gerektiği ve bulunulan durumdan çok zor ekonomik şartlarda yaşayanların olduğu da hatırlatılmalıdır.
Tatmin duygusu irdelenmeli, marka giyerek tatmin olmanın dışında başkalarına yardımcı olunarak mutlu olmak odaklı yaşantının olabileceği farkettirilmelidir.
Hep tüketime yönelik mutluluk duygusunun bir yere kadar olduğu ve tatminsizlik yarattığı unutulmamalıdır. İnsanlar, ürettikçe mutlu olurlar. Mutlu olma kaynağını iyi tesbit etmek gerekir.
Bütçeye göre marka kıyafet vb. Sahibi olunabileceğini, ya da tercihin başka alanlarda para harcamak olabileceği kavratılmalı, ya da yatırım olarak, tasarruf olarak değerlendirilebileceği seçenek olarak sunulmalıdır.
Çocuğa seçim yapabileceği önerilmeli, birkaç parça kıyafetin marka olamayacağı, içinden tercihini belirtmesi istenmelidir.
Belli marka mekanlar için aylık sınırlandırmalar çocukla birlikte belirlenmelidir.
Çocuk ve genç, aile bütçe görüşmeleri ve planlamalarına dahil edilmelidir.
Hazırı harcama odaklı olmayıp, çocuğun bu ekonomide nasıl bir katkısı olduğu, ya da olmadığı, olamadığı, şimdilik eğitim için çaba sarfedildiği konuları birlikte değerlendirilmeli ve kendisinin çalışıp, çabalaması gerektiği fikri benimsetilmeye çalışılmalıdır.
İlgi, dikkat, başka yönlere verilirse, markalar odak noktası olmaktan çıkacaktır. Değer verilen şeyler başkaları ile değiştirildiğinde, eski önemini yitirecektir.
Grup psikolojisi de önemli olduğu için aileler, ortak bir çaba içine girmeliler, okul-aile işbirliği ile yeni kazanımlar edinebilmelidirler. Bu anlamda okulların işlevleri yeniden gözden geçirilmelidir.
Özellikle özgüven kazandırmanın çok önemli olduğu, gerekirse uzmanlardan destek alınmasının ailelere kolaylık sağlayacağı bir kez daha düşünülmelidir.

ÖZNUR SİMAV- pedagog
Aile ve iletişim danışmanı, kurucu

 
Toplam blog
: 6
: 1859
Kayıt tarihi
: 18.06.12
 
 

ÖZNUR SİMAV-PEDAGOG ÇOCUK GELİŞİMİ-EĞİTİMİ-PSİKOLOJİSİ UZMANI GAZİ ÜNİVERSİTESİ MEZUNU ..