Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Temmuz '10

 
Kategori
Anılar
 

Çocukluğum Ege'de kaldı...

Çocukluğum Ege'de kaldı...
 

Burhaniye / Ören


Önde Zeytin ağaçları arkasında yar…

Sene 1946, mevsim sonbahar.

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun bu güzel şiiri aklımdan geçiyor birkaç gündür.

Ve ben çocukluk yıllarımın Ege’sine gidiyorum.

Çok uzun yıllar öncesine…

Nerdeyse 1 ayımız Ege’de geçerdi. Havası, suyu, doğası, denizi ve özellikle de temiz, saf, iyi niyetli, içten, güler yüzlü, güzel insanları bizi kendine çekerdi.

Zeytin böcekleri gelir yapışırlardı vücuduma. Her şeyden, tavuktan, horozdan, kediden, köpekten korkan çocuk ben, ne hikmetse korkmazdım bu böcekten.

Kendimden beklemediğim bir performans göstererek bu böcekçiği çok sever ve hiç korkmazdım... Arada bir tıslardı, daha çok severdim o zaman, bana bir şeyler söylemek istediğini sanırdım... Kulağıma yaklaştırır çıkarttığı sesleri çocuk aklımla anlamlandırmaya çalışırdım.

Akçay, Edremit, Ayvalık, Burhaniye, Ezine, Havran, Güre, Gömeç, Altınoluk….. Avucumun içi gibi bilirdim.

Akçay yazlık mekânımızdı. Orada kalır gezilerimizi oradan çıkışlı yapardık. Çok daha sonraları bazı aile üyelerimiz Akçay’a âşık olup, yerleştiler bu şirin Ege kasabasına ve halen orada yaşıyorlar.

Akçay’ın suyu meşhurdur. Denizin ve yerin altından çıkan tertemiz buz gibi berrak suları ömre bedeldir.

Denizde yüzerken yorulan insanlar, kıyıya uzak sayılmayacak mesafede ve denizin ortasındaki kayalıklardan akan, buz gibi tatlı suyu kana kana içerler, dinlenirler ve sonra kıyıya dönerlerdi.

Ben küçük olduğum için hep özenirdim bunu yapan yetişkinlere, bir gün ben de o kayalıklara gidip o suyu içip döneceğim diye kendime söz verirdim.

Seneler sonra yaptım bunu...

Anneannem ve halam Güre kaplıcalarına gidip oranın şifalı sularından mutlaka faydalanmak isterlerdi. Güre güzeldi ama gittiğimiz hamamlardaki inanılmaz ağır koku rahatsız ederdi beni. Bu yüzden Güre’ye gidilecek dendiğinde mutlaka hastalık çıkartırdım kendime.

Ezine’de Abdullah amcanın lokantası vardı mutlaka uğrardık her gitmemizde. Şahane yöresel yemekler yapar, bizi krallar gibi ağırlardı, Allah rahmet eylesin. Biz Ege’li değildik, onu ve ailesini nerden tanırdık evveliyatını bilmezdim ama tombul Abdullah amca ile daha tombul olan eşi Zeynep teyzeyi çok severdim.

En büyük zevklerimizden biri de, Akçay’dan tekne ile karşı kıyıya Ören’e (Burhaniye) geçip, orada akşama kadar kalıp denize girip, Ören’e has meşhur börekten yemekti. İnanılmaz lezzetli güzel börekler yapılırdı Ören’de.

Ben Ege’de doğmadım ama Ege’de büyüdüm. Kalbim ve çocukluğum Ege’de kaldı…

Yıllar var ki gitmedim, görmedim ama çok özledim.

İlk fırsatta gideceğim, çok özledim çok.

 
Toplam blog
: 563
: 8587
Kayıt tarihi
: 30.03.10
 
 

Kişisel gelişim uzmanıyım. Yaşam Koçu, İlişki Koçu, NLP Uzmanı ve Eğitmeni, Kuantum Yaşam Koç..