Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '18

 
Kategori
Öykü
 

Çocukluğum

 Ardı ardına, vedalar içmişizdir bir çoğumuz. Çocukluğuma yolculuk yapmak istiyorum şimdi, acının ne demek olduğunu bilemediğimiz, bütün gerçeğimizin oyunlardan ibaret olduğunu sandığımız çocukluğuma.

 Babasız bir evin çocuğuydum ben. Özlemek nedir o zaman farketmiştim. Bütün dünyam sokakta arkadaşlarımla oyun oynamalardan ibaretti. Her akşam annemin eve gelmem için mutfağın pencersinden adıma seslendğini işitmem, oyunuma düzenlenmiş suikast gibiydi adeta. Hiç ayrılmak istemezdim  Arzu' dan ve özenle dizilmiş evciliğimi toplamak zorunda kalmayı.

Arzu... Ah çocukluğum... Çocukluk arkadaşım...

   Arzugilin evi bizim evin arkasındaydı ve üzeri çinkodan yapılmış iki oda bir mutfak evdi. O evin bana ne anlam ifade ettiğini bi bilseniz. Arzu'nun annesi Nazan Teyzem... Kalbi, yüzü ve yeşil gözleri kadar güzeldi. En çok kış aylarında güzel geçerdi oyunlarımız. Çünkü Nazan Teyzeler yazları pek evde olmazlardı ve bu benim yalnızlığım demekti.  Kışın öyle değildi, o kara guzineleri hep  yanar, o baca hep tüterdi. Evleri sıcacık olurdu. Baca tütüyorsa, anlardım evdelerdi. Bir gün başka şehre taşınacaklarını duyduğumda çok ağladım. Günlerce onlardaydım daha çok vakit geçirebilmek için. Kış aylarında bizim evin mutfak penceresinden baktığım o baca hiç tütmeyecekti, annem her akşam beni çağırmayacaktı. Çocukluğumun en büyük yıkımıydı Nazan Teyzemin o evde guzinesinin bir daha yanmayacak olması.

    Bizim bi dönem örgüye merak sarışımız vardı, annem hep örgü örerdi o rengarenk örgü iplerine heves edip en sevdiğim renklerden tığ örmeye çalışırdım. Hatırlarım o ipi parmağıma dolamaktan mosmor olduğunu. Renkler özenle seçilir uyuma çok dikkat edilirdi bir hevesle. Çünkü baya ciddiye almıştım örgüye merak işini. Yünleri birbirine dolaştırıp çok ağladığımı bilirim, tam öğrenmişken tığ örmeyi bişeyler oluverip o dolaşık haline gelirdi, tıpkı hayat gibi...

    Mor sümbülleri bilir misiniz, benim kış aylarımın en sevdiğim çiçekleriydi. Mor sümbüller ve mor menekşeler... Sümbül toplamaya gidip o sümbülleri cam su bardağına ıslamak kış aylarımızın vazgeçilmeziydi. Sümbül toplamak zor uğraştı ve her heryerde rastlayabileceğimiz bir çiçek türü değildi. O yüzden de kıymetliydi nazarımızda.  Mor menekşeleri topraktan köklerini ayırmaya çalışıp evimizin avlusuna dikerdik. 

     Bebeklerimize giysiler dikmişliğimizde vardı unutur muyum hiç...

     Nazan Teyzem seni de unutabilir miyim...

     Bazen diyorum, çocuk olsam yeniden ve bir tek düştüğüm için acısa içim...

     Arzu, çocukluk arkadaşım... Sana da kucak dolusu sevgiler...

     

 
Toplam blog
: 17
: 139
Kayıt tarihi
: 02.07.18
 
 

Hayatın tehlikeli olduğunu görmeye başladığımda yazılara verdim kendimi. Okuduğum yazılarda sevdi..