Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Nisan '11

 
Kategori
Aile
 

Çocukluğunu kaybedenler

Çocukluğunu kaybedenler
 

ERGENLİK DÖNEMİ, GARİP BİR GEÇİŞTİR ASLINDA(RESİM INTERNETTEN ALINMIŞTIR.)


Çocukluğunu unutan insanlara hep sinir olmuşumdur. Yaşadıklarının üstünü kalın örtülerle örtmüş, sanki dünyaya geldiklerinde bu yaşta yaşamaya başlamışlar gibi davranırlar.


Yaşamın doğal evrelerinin en güzelidir çocukluk. Yaramazlıkları, muziplikleri ve diklenmeleriyle çocuklar kendilerini ve çevrelerini keşfetmeye çalışırlar. Sınırlarını çizerler.


Çocukluk dönemlerinin ardından ulaştıkları ergenlik dikkatli olunması gerektiğini düşündüğüm ve kendi hayatımda tecrübe ettiğim dönemdir.


Kız çocuklarının anneleriyle, erkek çocuklarının kendilerini babalarıyla kıyasladıkları zamanlar. Her şeyin en doğrusunu bildiklerini düşünür ve hormonları harekete geçince sonunu hesaplamadan karşılık verirler. Söyledikleri sözlerin nereye gittiğini düşünmeden ve bazen terbiye sınırlarını aşabilirler.


Bu durum karşısında ebeveyn için en akıllıca manevra mevziyi korumak ve çocukla arasındaki saygı sınırının zedelenmesine izin vermeden geri çekilmektir sanırım. Zira onlar çabuk unutur yada çabuk pişmanlık duyarlar. Zaten yaptıkları hatanın farkına varıp kedi gibi çevrenizde dolaşmaya başlarlar. Onlar da diğerleri gibi hala çocuktur.


Ergenlik döneminde cüsseleri büyüse ve sesleri kalınlaşsa da hala sevgiye muhtaç, annelerinden ve babalarından destek bekleyen çocuklardır aslında.


Bu dönemde çocuklarımızın yaşadıklarını tahlil edebilmek için kendi yaşadığımız dönemleri hatırlamalı. Gerekirse hayatta bulunan büyüklerimizden kendi zamanlarınız hakkında bilgi alıp daha hoş görülü olabiliriz diye düşünüyorum.


Bizim evde en sık yaşanan kavga, ergenlik çağında bulunan oğlumun eşimin yapma dediği an sonlanmayan eylemleri sonucunda ortaya çıkar.


Eşim önce çocuğu yerer, çocuk susar. Ama bunun bir sınırı vardır. Çocuk patlar. Bu aşamada geri çekilmesini istediğimde bana sarar “Sen karışma, yoksa ben de seninle tartışırken…” şeklinde garip tehditler savurur. Yetmez çocuğu daha çok sıkıştırır ve üstüne gittikçe babası ile kendisini kıyaslayan oğlum da tıpkı babası gibi sesini yükseltmeye başlar.


Anlayamadığım kısmı; kendi çocukluğunu hiç hatırlamadığını söylediği zamanlar. Yada, “Ben bunun gibi değildim.” Şeklinde saptamalar. Aynısını beklemek zaten söz konusu olamaz. Zaman ve yaşantılar farklı. Ne sen ona senin babanın sana davrandığı gibi davranırsın, nede o sana.


Zaman değişiyor ve çocuklarımızın yaşadıkları zamana ayak uydurmak zorunluluğu karşımıza dikiliyor.

Reddetmeye çalışmak çocuklarımızı kaybetmemize sebep oluyor.


Kendi adıma şöyle diyorum; Anne ve babalar, çocuklarının sınırlarına saygı göstermeyi öğrenemedikçe, çocuklar da anne ve babalarına saygı göstermezler.


Bir çatışma anında karşınızda bulunan çocuğunuzsa ve sizin alanınıza girmek üzereyse durumu daha sonra değerlendirmek üzere geri çekilin.


Sevgi için fedakarlık ve anlayış gerekir. Daha sonra konuşup halledebileceğiniz basit bir meseleyi büyütüp kangren yapmayın.


Çocuklar; onlar ışık, sevgi, yaşam ve bizlerin gelecekten aldığı emanetler.


Çocukları anlamak için çocukluğunuzu kaybetmeden yaşamaya çalışın.


Sağılıkla ve mutlu kalın. 

 
Toplam blog
: 247
: 709
Kayıt tarihi
: 11.03.09
 
 

Buradayım işte. Yaşamın tam içinde. Her anın benim olduğunu bilerek. Yaşamın sadece "Şimdi" olduğun..