Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Çocuksun sen

Çocuksun sen
 

Bir yanda dünün düşmelerinden kalan yaralar, diğer yanda umutlar.


Çocukken bahar geldi mi, boyumu aşan otların içinde bir sevinç gelir otururdu içime.Dalardım orman gibi çayır çimenin ortasına. Doğru dürüst göremeden önümü; koşmaya başlardım. Koşuyordum; çünkü o güzellikleri yaşamak , biraz rüzgarı havalandırmakla oluyordu .Rüzgar da koşmadan esmiyordu.

Hiç sendelemeyip düşmeyecekmiş gibi güvenle koşarken, otların rüzgarda ıslık ıslığa sesleri çınlıyordu kulağımda.

Vuuuvvvvv….! Dinmeyen bir tatlı uğultu…

İsmini hâlâ bilmediğim sarı çiceklerin kokusunda şaşkın, kan kızılı gelinciklerin içinde mutlu olduğumu hatırlıyorum. Birşeyi daha anımsıyorum:Kabına sığmaz bir mutlulukla koşarken, apansız çukura takılıp düştüğümü.Onu da unutmuyorum.

Her çocuk gibi habersizce maske giydirmiştim yaşadıklarıma, hayata, o koştuğum çiçekli yollara.O yollar ki taşsız, çukursuz diye kandırmıştım kendimi.

Üzerinden yıllar geçti. Unutmadım sevinci boğazlanmış çocuğun halini. Çok benzer anılar biriktirdim. Topladım hepsini. Azımsanmayacak bir yekun etti.

İşin kötüsü hâlâ düşüyorum. Yoksa, siz de mi...?

Büyümenin ilk sancısı burada başlıyordu değil mi ? Önce çocuk ömrünüze asılı anlamlarınızı yitiriyorsunuz. Şaşkın iyimser bakışlarınız terk ediyor sizi. Başlıyor mutlu koşmaların içinde apansız düşmeler.

Sonra,

"...geç fark ettim taşın sert olduğunu,

su insanı boğar, ateş yakarmış ..." halleri yapışıyor yakanıza .Bitmiyor yanılgılar, peşinizden sökün ediyor. Her yanılgıyla yanıp çıktığınızda, şimdi tam kendime göreyim,piştim derken yeniden düştüğünüz oluyor.

Biri gelip dese ki; uzaklara bakacaksın elbet, ama adımlarının bastığı yeri de göreceksin. Yoksa beklentisiz bir özlemle,önünü görmeden, hevesle yaşamaya başladığında, düşersin koşar adım boşluğa.

Dese ki; hayat karanlıkta bir körebe oyunu. Fena ebeliyor adamı.Güvenle ilerlemek için koşmamak gerek. Ağır adımlarla sindirerek, yalancı rüzgarları doldurmadan kulağa; yavaş yavaş fark etmeli etrafında olan biteni.

Sına(n)malı!

Bir özlenen yaşam var. Bir de yaşanılan diye devam etse. Herkes o özlenen düşün peşinde. Kafamız imgelerle , yanılsamalarla onu büyütür, koşarak düşeriz peşine. Ama yaşadığındır aslolan. Özlenenle yaşanan arasındaki fark bazen hayal kırıklığını oluşturur. Ne kadar susturursanız içinizin haylaz çocuğunu, o kadar az düşersiniz o boşluğa…

Der bunları demesine de. hiç bu martavalları dinleyesiniz yoktur.Zira çıkagelmiştir o düşmelerden uslanmayan çocuk.
Hadi koşalım, ilerleyelim bir aşka, bir kadına , bir adama, yarınlara der.

Hadi koşş..!

Hadi...!

Yeniden koşmak istersiniz.Tecrübe çekmezse kulağını çocuğun. Susturmazsa...!

Bir yanda dünün düşmelerinden kalan yaralar, diğer yanda umutlar.

Ya bu yoldan çıkaran davete kulak tıkar, ya koşarsınız.

Düşmek pahasına!



 
Toplam blog
: 80
: 1644
Kayıt tarihi
: 02.12.06
 
 

..