Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '09

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Çoğalmak

Çoğalmak
 

Çoğalma eylemi, türün neslini devam ettirmek için sahip olduğu bir içgüdü ise, insanoğlunda bu içgüdünün tersine dönmesini beklemekten başka bir çaremiz yok. Çünkü yedi milyara ulaşan nüfusumuzla dünyanın mevcut olanaklarını karşılaştırdığımızda, insan türünün devamını sağlayacak olan şey çoğalmak değil azalmak olacaktır.

Ancak buna rağmen çoğalıyoruz.

Neden?

Sosyal bir varlık olduğumuzdan mı? Tek başına ya da (hadi bir karşı cinsle evlendik ve aile olduk) iki başına kalmaktan korktuğumuzdan mı?

Zenginleşmenin yolunu çok olmaktan geçtiğini düşündüğümüzden mi? Ya da tür içi savaşlarda yok edilme riskine karşı var olma olasılığını arttırmak için mi?

Bence daha derin bir şey. Bu dünyada var olma, türün devamı sağlama ya da tür içi kavgalarda ayakta kalma çabasını anlamsız kalan bir nokta var. Kişinin ölümü. Kişinin, kendi ölümünden sonra, türünün ya da tür içinde yer aldığı grubun devamının anlamsızlığını içten içten fark ettiği bir tarih diliminde yaşıyoruz artık.

Kişinin kendinden önce, içinde yer aldığı grubu ya da türü önemsediği aşırı sosyal dönemler geride kaldı artık. Bu nedenle çoğalmakla ilgili derin bir içgüdü varsa eğer, bu içgüdü bile fazlası ile bireyselleşti.

Doğum basitçe, insanın ölüme karşı geliştirdiği tek reçete. Hatta belki insanın ölüme karşı geliştirdiği diğer güçlü bir reçete olan inancın bile çaresiz kaldığının ispatı.

İnancı bu kadar güçlü kılan, binyıllar boyunca ayakta tutan şey değil midir, insanı ölümsüz kılma vaadi. Ölümün bile boş olmadığını, hatta daha derin bir sürece atılan bir adım olduğunu insanın kendi kendine inandırma çabasının diğer bir adı değil midir inanç?

Çoğalmak ise belki de, insanın bir yanıyla sıkı sıkıya sarıldığı inanca karşı içten içe duyduğu ama hiçbir zaman açıktan ifade edemediği şüpheye karşı aldığı alternatif bir önlem.

Doğurduğunuz veya doğurttuğunuz sizin bu dünyaya attığınız bir imza. Sizi geleceğe taşıyacak şifrenin cisimleşmiş hali. Hayatınızın boşa geçmediğinin ispatı. Öldüğünüzde, bu dünya ya da başka bir dünya ile hiçbir ilişkiniz kalmadığınızda, yeniden karbon döngüsüne dâhil olduğunuzda, sizin varlığınızın gölgesini, mesajlarınızı, fikirlerinizi, hedeflerinizi geleceğe taşıyan bir elçi. Ya da geleceğe gönderdiğiniz bir mektuptur ardınızda bıraktığınız çocuk.

Geleceğinden bu kadar emin olan, yaşam ötesi bir gerçeklikten şüphesi olmayan, refaha, huzura ve güvenceye ulaşmış bir insanın bir devam ve beka sorunu bu kadar olmazdı diye düşünüyorum.

Başka bir cevap mı var mıdır?

Örneğin insanın üretme, var etme ya da sanat icra etme isteği ile bir bağı var mıdır çoğalmanın? Hatta sanatın gerçeği soyutlama çabasına karşın, gerçeğin soyutuna değil, doğrudan kendisine biçim verme çabası olabilir mi, türün yeni bir örneğine gösterilen ilgi? Kendinizin canlı bir heykelini inşa etme çabası ya da beğenmediğiniz sizden daha ötesini var etme uğraşı olabilir mi? Hatta belki de, hatalarınız ya da imkânsızlıklarınızın tekrarlanmadığı başka bir yaşamı, yeniden, kendinizden bir parçada deneme, yaratma fırsatıdır.

Ben çoğaldım. Henüz yeni. Bu kez bir kız olarak yeniden dünyaya geldim. Tahmin edeceğiniz üzere emmek ve tutmak dışında bildiğim bir şey yok. Onlarda bilgi değil zaten, refleks. Hayatı bu kez bir kız çocukla beraber, en baştan tanımaya çalışmak çok heyecanlı olacak.

Sonunda karar verdim çoğalma gerekçeme. Hayatı değiştirmek değil, değiştirilmeyi istemek sebep oldu buna. Eğer kendimden memnun olsa idim, bir çocuğa da ihtiyaç duymazdım.

Kızım, seninle yeni bir dünya ile tanışmaya hazırım.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..