Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '17

 
Kategori
Deneme
 

Çok Eskiden

Sarı, omuzlarıma kadar düşen kıvırcık saçlarıma gizlenmiş güneşin kendini hissettirdiği bir saat. Karşımda tüm maviliğiyle ışıldayan deniz sonsuzluğu. Üstündeki boyanın yer yer döküldüğü , üzerinde yazan yazının silik bir silueti andırdığı eski bir bankta oturuyorum. Ayaklarım bankın bitiminde sonlanıyor. Ayaklarımın boşluğa denk gelmesiyle oynuyorum, birbirine değdirmeden yukarı aşağı sallıyorum ayaklarımı. Beyaz , üstünde pembe ve sarı çiçekleri olan güzel bir ayakkabım ve üzerindeki dantelin fark edilmemesi imkansız bir görünüşüyle kendini ispatlayan çoraplarım var. Yine de bu görünüşü seviyorum. İnsanların pamuk diye nitelendirdikleri bir ten rengine sahip dizlerimin üzerinde duran küçük kırmızı yara izi yakınlarda yaptığım yaramazlığı hatırlatıyor. Buna büyük insanlar hep böyle diyorlar, halbuki yaşadığım zamanın gerektirdiği bir durum değil midir yara izleri?

 Mavi, kabarık ve kıvrımları olan eteğimi giydiğim günlerde aynaya bakmayı çok seviyorum. Karşımda duran çocuk daha mutlu gülümsüyor. Çocuk olduğum için çoğu şeyi anlamadığımı, bilmediğimi düşünüyorsunuz değil mi? Ben öyle görünmeyi seviyorum. Konuştuğunuz her kelimenin karşılığını yazıyorum çocuk sözlüğüme. İncineceğimi düşünerek attığınız adımlarla mutlu oluyorum. Her istediğimin istediğim anda yapılıyor olması elbette hoşuma gidiyor fakat sizce de çok yapmacık değil mi? Hayatımın geleceğinde böyle davranmayı unutacağınız günler olmayacak mı? Bu anımda her sıkıntıma koşuyor olmanız fedakarlığınızın ispatı. Tanrıya olan inancımı artırıyorsunuz her baktığımda. Ellerinizden tutarken vücuduma yayılan sıcaklık ve güven dünyada karşılığı olmayan en güzel his. Sesinizin tonu yükseldiğinde korkuyorum, çünkü bana öğretilmedi böyle konuşmak. Hatırlasanıza kendi sıfatlarınızı söylemem için sarf ettiğiniz o büyük çabayı. İlk hangi kelimeyi söyleyeceğim üzerinde iddialaşmanız komik ve çok eğlenceliydi. Peki büyüdüğümde de her kelimem için aynı heyecanı duyacak mısınız? Öğrendiğim yenilikleri sizinle paylaşırken bana vakit ayırıp can kulağıyla dinleyecek misiniz? Bazı mutsuz büyümüşlükler görüyorum etrafımda. Neden yüzlerinin soluk olduğunu merak ediyorum. Bazıları söyledikleri ilk kelimeleri unutmuş , onu heyecanla dinleyen kişiler de çoktan kendilerine bir uğraş edinmiş oluyorlar. Büyüklerin hayat dediği şey bu mu? Eğer bende aynada böyle bir yüzle karşılaşacaksam zamanın acımasız olduğunu düşünmeye başlayacağım.

Çevremdeki çocukları izliyorum. Parkta, oyuncaklarıyla oynarken, anne babalarıyla gezerken. En çok bir oyuncağın başında yalnız kalmış çocuklar dikkatimi çekiyor. Bazen büyüklerin sohbetlerine şahit oluyorum. Hep çocuklarının geleceği için yaptıkları fedakarlıkları, çalıştıklarını anlatıyorlar. Çocuğunun fikrini soranla karşılaşmadım. Belki de istediğim sadece o büyük sevginin sıcaklığını her an hissetmektir. Biliyorum, ben güzel anılar biriktireyim diye vazgeçiyorlar anılarından. Ama ya yalnız bırakılan çocuklar? İlgisizliği öğrenerek her anını yapay bir oyuncağa anlatarak yaşayan çocuklar... Onlar için hayat şimdiden gerçek yüzünü göstermiş mi oluyor? Bazı yaşanmışlıkların anlamını bulamıyorum sözlüğümde.

Ben bütün çocuklar için düşünüyorum. Şuan oturduğum bu bankta sonsuz maviliğine hayran kaldığım denizle birlikte sadece çocukların çocuk olmalarını güzelleştirmek için adım atmak istiyorum.

Var mısın çocuk ruhum, bütün anne babalara yeni hayat yeni hikayeler yazalım.

 

 
Toplam blog
: 36
: 116
Kayıt tarihi
: 04.06.17
 
 

Mavinin içinde mavi, çocuklarla çocuk, üzülene omuz, sevinene gülümseme, bir kalemin varolmasına ..