- Kategori
- Gündelik Yaşam
Çok hüzünleniyorum.
Huysuz ihtiyarın bahçesine dadanan çocukları bastonuyla kovalamasına, kovalanan haylazların türlü şaklabanlıklar yaparak ihtiyarcığı kızdırma çabalarına çok hisleniyorum.
Üç günlük dünyada, dört tane kiraz için birbirinizi kırmaya değmez diyerek, bir sana, bir sana, iki de bana şeklinde pay etmek, arayı bulmak istiyorum. Ama yapamıyor, hüzünleniyorum.
Patlıcan gibi burnuyla, o kaldırım senin, bu kaldırım benim, evinin yolunu bulmaya çalışan sarhoş adamı, sıkı sıkı şarılmış olduğu şarap şişesini görünce, zavallıcığın kimbilir ne derdi vardı da, bu hale gelene kadar içti. Yazık altına da yapmış, hiç farkında değil diyerek çok hüzünleniyorum. Üzerine bir kova buzlu su dökmek suretiyle kendine getirmek istiyorum yapamıyorum.
Bazenleri yanından bir bayan geçerken arabasını gereksiz gaz vermek suretiyle bağırtan, müziğin sesini sonuna kadar açan genci görünce çok hüzünleniyorum. Bu dünyada ben de varım, bana da bakın, beni de görün demek isteyen feryadını içten içe sezinliyorum. Al şu elli kağıdı üstüne başına birşey alırsın demek istiyorum, yapamıyorum...
Kimi kere tam yanından geçerken ‘üç yaşından beri sana hastayım‘ şeklinde sataşan toplum tarafından kabul görmemiş, soyutlanmış arkadaşımızın beyhude çırpınışlarına çok hüzünleniyorum
Seni anlıyorum, seni önemsiyorum, dünyayı sevgi kurtaracak diye haykırmak istiyorum, yapamıyorum...
Hayatmı çok kötü, bu günlerde ben mi hassasım?
Bilmiyorum...
Şimdi beni yalnız bırakın.
Ağlamak istiyorum