Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '08

 
Kategori
Müzik
 

Çok kara kışlar gördüm ben yine pes etmedim

Çok kara kışlar gördüm ben yine pes etmedim
 

Bilsen ne çok şeydin sen
Yazık ki aynıydı her giden
Yok kalbim ah kalbim yok
Sevgiler çok insafsız yarını yok

Ağlarım gün geçmez ağlarım öfkeyle sustum diye ardından
Kaybolur gibiydi yüreğim öyle derin ve öyle kederli

Çok kara kışlar gördüm ben yine pes etmedim
Çok ayrılıklar gördüm ben yine yenilmedim

Ercan Saatçi,Kibariye, Ufuk Çakır. Üç ayrı yorum,üç ayrı güzellik. Yorumlar da müzik de mükemmel.Ya sözler?


-Seni üzerim !!! diyordu biri.

Üzeceğini biliyordu diğeri. İlk defa üzülmeyecekti ki. En azından "Senin üzülmene dayanamam!!!!" deyip de üzenlerden olmayacaktı. Üzeceğini daha en baştan dile getiriyordu. İstemese de üzecekti zaten. Aşkın olduğu yerde acı ve üzüntü her zaman vardı. Sevgiler insafsız ve yarını yok. Bu gerçeği bilene ise kara kış yok aslında. Her kışın arkası bahar değil mi? Mühim olan sabredebilmek değil mi? Pes etmemek. Bütün karakışların ardından baharı hep yalnız geçirmişti üzülecek olan. Hayatında bir kez olsun bu karakışı birlikte atlatmak istiyordu.Baharı O'nunla görmek istiyordu. Ve mükünse, birazıcık şansı varsa bundan sonraki bütün karakış ve baharları birlikte yaşamak istiyordu. Üstelik "Seni üzerim!!!" pazarlığı yapmasına rağmen birinin. Çünkü biri diğeri için ne çok şey ve hatta herşey olduğunu bilmiyordu. Her giden aynıydı aslında ve bütün istemlerine rağmen, o da gitmek isterse her zaman yaptığını yapacaktı diğeri. Öfkesini içinde susturacak, Yüreğini söküp atacak ve gidenin ardından sadece susacaktı.Yüreği de gidecekti birinin ardından ve birinin kayboluşu gibi yüreği de kaybolacaktı. Hem de ne derin bir kederle kaybolacaktı.

Hayatı karakışlarla geçmiş,karakışları bütün acımasızlığına, hoyratlığına,yalnızlığın en koyu, en sert,en kuru soğuklarına rağmen atlatabilmişti. Elbetteki hasarlar bırakarak atlatılmıştı karakışlar. Ama pes etmek olurmuydu hiç?

Pes etmek donarak ölmek demekti?" Donarak ölmek donma esnasında; vücut ısısının düşmesi ile normal vücut çalışmasının değişmesi nedeniyle gerçekleşir.Normal vücut ısısında kan damarları elastiki olup kanla doludur. Deri ısısı 20°c nin altına düşünce derideki kan damarları vücudun savunma mekanizmasının sonucu olarak büzüşür. Buradaki kan vücut içindeki duyarlı organlara gider. Deri ısısının daha çok düşmesi ile kan dolaşımı daha çok bozulur. Deri beyazlaşır, soğur his kaybolur. Böbreklere giden kan artar. İdrar çoğalır, idrar yapma isteği artar. damarlarda dolaşan su miktarı azalır. -10°c de kan damarlarına elastiki özellik veren sinirler felç olduğundan kan damarları gevşer ve genişler. O zaman deri kızarır ve kişi sıcaklık duyar. Kendisini ısınmış hisseder. Deri ısısının daha çok düşmesi ile vücut içi ısısı daha da düşer. Vücut içinde sıcak durumdaki kan vücut yüzeyine gelir. Orada kan daha da soğur. Sonra da soğuk kan vücut içindeki organlara tekrar gelir. Birdenbire vücut ısısında düşme ve kalp durmasına yol açar. Vücutta oluşacak olası durumlar sonucundaki ölümdür." şeklinde anlatılıyor tıp sözlüğünde.

Peki bütün acıtmalarına, rağmen aşk için böylesi bir ölüme gerek var mıdır? Üstelik acıların insanın hayallerini küçültürken, kendisini olgunlaştırdığı göz önünde bulundurulursa.

 
Toplam blog
: 167
: 1867
Kayıt tarihi
: 20.04.07
 
 

01/06/1967 Rize/fındıklı doğumlu olmama rağmen doğum yerimi hiç görmedim. Türkiye'nin hemen her ilin..