Çok okunmak için ne yazmak lazım?

Tamam, popüleritesi olan bir AVM’nin en üst katında blog imzalamayı hayal etmek gibi bir lüksümüz yok!
Ama az buçukta olsa sayfamızda “bu blog feci şekilde didiklenmiştir” görüntüsüyle karşılaşmak hepimizin özlemi!
Öyle ya, reyting adına girmediğimiz kılık kalmadı!
Ürolog, Seksolog görevine soyunlarımız bile oldu valla!
Psikolog gibi düşünüp jinekolog bile olduk gerektiğinde!

Kimilerimiz Şair olduk Ferhat gibi dağları deldik!
Seyyah olduk alemi gezdik!
Bazen anılarımızı tazeledik, bazende hüzünlendik!
Güldürükçü konularda eğlendik!
Hatta ahçı olduk hünkar bile beğendik!

Ekşın olsun diye polemik konularına eşlik etmediğimiz zamanlarda olmadı değil tabii!!

Yani sonuçta hiç yerimizde saymadık sular seller gibi çalıştık, kendi çapımızda bir şeyleri becerdik!

Gün geldi bazı abilerin ablaların onyüzbinler ibresini zorlayan bloglarını hayranlıkla izledik!

Kıskançlıklarımızda oldu ama hiç belli etmedik!

Doğal olarak girdiğimiz hemen her sınavda bizlerde yüksek not beklentisine girdik!

Ama asla 100 almazsam bırakırım bu okulu demedik!

Böylesi güzel bir muhabbet ve dostluk ortamında az ya da çok okunmanın lafı mı olur dedik!

Bu hayalimizi bir başka bahara erteledik!

Yani bir anlamda, üfürüğün söndürdüğü mum olmaktansa, rüzgarın bile söndüremeyeceği Ateş Böceği olmayı yeğledik!

Çünkü beynimizde düşünce ve yüzümüzde bir tebessüm oluşturan bu ortamı vazgeçilmezimiz haline biz getirdik!

İşte bu nedenledir ki, hemen hepimiz Milliyet Blog ana sayfasını sık kullanılanlara ekledik!

Aynı güzellikleri fark eden tüm yazar dostlarımızla daha nice paylaşımlarda karşılaşmak dileğiyle...