Çok okunmayı haketmiş yazılar.

Yazılarımızda, çok çarpıcı bir konu başlığı ve iç gıcıklayıcı bir fotoğraf!
Okunma sayısı anlamında, tavan yapmazmı dersiniz?
Hemen kızmayınız, eleştirmek değil amacım.
Arada bir sıkıntılarımızı dağıtmamız da gerek, okuyacağız pek tabiiki.
Ancak birde kendimize özgü bir iç dünyamız var, öyle değilmi?
Bazen öz be öz yüreğimizin sesini dökeriz satırlara, usta olduğumuz konularda kalem oynatırız.
Çok beğendiğimiz bir yazımızla kendimizi profesyonel bir yazar olarak hissettiğimiz anlar da olmuştur mutlaka.

Ama okunma sayımızı gördüğümüzde , hayal kırıklığına uğrarız çok zaman.

Bir süre sonra da, en arka sayfalara hapis olur değerlerimiz!

Her defasında ektiğimizi biçeriz, bir çok konuda olduğu gibi.

Ben, özellikle bu yönlerimize dikkatleri çekmek istiyorum.

Çünkü eminim, hepimiz kendimize has yaratıcı özelliklerimizle anılmak isteriz.

Ana sayfamızdaki en çok okunan, en çok yorum alan yazının kendi eserimiz olmasından tarifsiz bir haz duyarız.

Hem de hiçbir fotoğraf ve yazı başlığı yardımı almadan, her noktasıyla çok okunmayı hakederek.

Geçmişte, okunma sayısı azlığı nedeniyle haksızlığa uğradığımız yazılarımızı yeniden ortaya çıkaralım.

Bu cevherlerimizi birbirimize yeni baştan sunalım diyorum.

Eski gazete yoktur, okunmamış gazete vardır misali.

Geliniz, önerilerimize alalım bu kayıplarımızı, taşıyalım layık olduğu yerlere, yanlıştan dönülsün.

Ürettiklerimizle sayfalarımız gerçek anlamda süslenir o zaman.

Hiç farkında olmadığımız yönlerimizi yeniden keşfetmiş oluruz!

Ve hatta "editörden öneriler" sürpriziyle bile karşılaşabiliriz.

Aradan aylar, yıllar geçse de fark etmez.

Editörlerimiz ne yapıp ne edip, bir şekilde bulup çıkartıyorlar sağolsunlar.

Tesadüfen de olsa çok defalar karşılaşıyoruz, takdire layık bu tür kayıp yazılarımızla..

Bundan böyle beğendiğimiz yazıları sadece okumakla kalmayıp, önce kendimiz önerelim.