Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '16

 
Kategori
Anılar
 

Çok severdim AVM'leri

Çok severdim AVM'leri
 

 
Gerçi hâlâ da severim, ama mazide kaldı, özgürce gezebildiğim günler. Ondan geçmiş zama kullandım 'severdim' diyerek.
'Vah guzum, n'oldu hapse falan mı düştün' der bir teyze.
'Hapse düşmedim de, öyle bir şey teyze. Doğa beni eve, tekerlekli sandalyeye ve şehirlere uzak kırsal bir coğrafyaya mahkûm etti be teyze' derim ben de.
*
11-19 yaş arası çok yavaş bir şekilde yürüme kabiliyetim bozuldu. Yalpalayark da olsa bu yaşlar arasında çok gezdim tozdum kendi başıma. 19-22 yaş arası yardımla yürüdüm. 22 yaşından sonra da tekerlekli sandalye bacaklı oldum. Şu an 29'umdayım, 5 ay sonra 30 oluyorum. Yani 10 yıldır eski özgürlüğümden mahrumum.
Evet, gene de gezme imkânım oluyor; ama çok az, ayda yılda, tek tük... Eski özgürlüğüm gibi değil...
*
Durun yav! Üzülmeyin! Bakın ben üzülüyor muyum? Gerçi üzülsen ne! Kabak gene kendi başına patlar: Mutsuz olursun! Olmasa olurdu, ama oldu işte, n'aparsın! Mesele, düşmüşken bile gülebilmektir.
*
1996 yılının yazıydı, Kombassan Holding Konya'nın göbeğine bir avm açmıştı. Yalnız bu avm bildiğimiz avmlerden farklıydı. O gün için de bugün için de çok farklı bir mimari anlayışla inşa edilmişti. Bu avm yerin birkaç kat altına yapılmıştı. Üstüne ise ağaçlar dikilip yeşillendirilmiş, kamelyalar, banklar, çay bahçeleri, kafeler, çocuk oyun alanları kondurulmuştu. Tabii bununla kalınmamış, doğal ve tarihi güzelliklerin benzerleri inşa edilmişti. Bunlar: Yüksek kalıntılardan akan bir şelale, Pamukkale travertenleri, en az 500 m2'lik büyük bir seyirlik havuz, Peri Bacaları (kafe-restorant olarak kullanılıyordu), Mostar Köprüsü (hem üzerinden geçilir, hem de altından avmnin oto parkına inerdi arabalar)...
Gerçekten güzel bir mantık değil mi?
Bu avm'nin adı Afra'ydı.
Konya'nın ikinci, ama en büyük avm'siydi Afra.
Bana 1997'nin başında, 15 tatilde gitmek nasip oldu. O zaman 10 yaşındaydım, 15 tatillerde ailemle giderdim Konya'ya.
13-14 yaşlarına geldiğimde ise artık kendim gezmeye başladım Konya'da.
Afra'ya âdeta aşıktım, her gittiğimde bir başka mutlu hissederdim kendimi. Haftalık, iki haftalık Konya gezilerimde 3-4 defa Afra'ya da uğrardım. Afra sanki benim için bir kutsal topraktı, gezerek hacı olduğum bir mekandı. Yakınlarım benle dalga geçerdi, 'gene mi Afra'ya gittin!' diye.
Param olduğundan değil; zaten param da yoktu, cebimde birkaç döner yemelik, avm'nin marketinden cips-kola-çikolata alacak kadar para olurdu.
*
Afra'ya girdiğimde ilk işim oyuncak bölümüne uğramaktı. Çok pahalı olurdu oyuncaklar, alacak gibi bakardım hepsine. Sonra, atari bölümüne giderdim; param varsa, birkaç jeton alır, araba yarışı ya da motosiklet yarışı oynardım. Ardından kırtasiye bölümüne giderdim; buradaki her şeyi tek tek inceler, fiyatlarına bakardım. Tabii kitap bölümüne hiç uğramaz, trıs geçerdim; çünkü okuma alışkanlığım ve kitap merakım yoktu ortada. Daha sonra, market bölümüne geçer, çoğu reyonunu adımladıkça adımlardım. Cips, kola, çikolata alır, fast food'cuların olduğu bölümde bir masaya oturup yer, etrafıma bakınırdım. Afra'dan gün yüzüne çıkınca, avm'nin üstündeki seyirlik mekanları gezer, büyüyünce gelip mekanlarda sevgilimle oturacağım, takılacağım günleri hayal ederdim. Burnuma türüm türüm tüterdi tavuk dönerlerin kokusu. Avm'nin üstündeki dönercilerden bir lavaş alır, yeşilliğe oturup yerdim. Bu geziyi neredeyse Afra'ya her gittiğimde yapardım.
*
Afra'ya 15 yaşına kadar her gittiğimde, avm'nin girişindeki güvenlikçilerile illaki bir sorun yaşıyordum. Durdururlar, 'Ailenle gel' diyerek geri çevirirlerdi. Çocuğuz ya, akıllarınca hırsızlık neyim yapardık, ya da bir şeye zarar verirdik. Avm'nin 4 tane kapısı vardı; güvenlikçi çevirince, diğer kapılara yönelirdim. Diğerinden de çevrilirsem, öteki diğerine. Kalabalığa karışır mutlaka girerdim ama. Bazı güvenlikçiler de diğerleri gibi tip olmaz, ses çıkarmazlardı.
Güvenlikçiler 'ailenle gel' deyip geri çevirdiklerinde, büyümeyi ve özgür özgür gezmeyi ister ve hayal ederdim; meğer en özgür halim yaşadığım bu zamanlardan ibaret kalacakmış.
*
1997 yılında Afra'nın hemen yanına 25 katlı bir gökdelen inşa edilmişti. Bu gökdelen aynı zamanda Kombassan Holding'in idari binasıydı. Kulenin mimarisi benim çok hoşuma giderdi, hayran hayran seyreylerdim. Kule, 7-8 yıl Konya'nın en yüksek binası olma özelliğini korumuştu.
*
Konya'nın ilk alışveriş merkezi Adese'ydi, ama hiç ısınamamıştım oraya, yolu birazda sapa gelirdi. Ta ki 2004 yılına kadar. 2004 yılında yeni yerine geçti Adese. Hem kendisi çok büyüktü, hem de bulunduğu avm merkezinde birçok marka mağazası, fast food'cu ve eğlence merkezleri vardı. Artık yeni mekanım buraydı, neredeyse her gittiğimde adımlardım.
Adese'den ta Mevlana'nın oraya kadar yürürdüm yalpalaya yalpalaya. Aradaki mesafenin hiç de az olmadığını Konyalı'lar bilir.
*
2006'da üniversiteyi kazanınca Konya merkeze geldim. Sevinçliydim. Çocukluğum hasret kentine gelmiştim, artık sevdiğim yerlere yakındım. Ama işe bakın ki yardımsız yürüyemiyordum. Özgür günlerim geride kalmıştı.
Not: Afra, 8-9 yıl önce Makro'ya satıldı; 15-20 sene önceki ruhun neredeyse zerresi kalmadı şimdi.

-Mustafa Yıldırım - 24.12.2016
 
Toplam blog
: 480
: 715
Kayıt tarihi
: 03.11.12
 
 

Konyalıyım. Edebiyat okudum. Amatör yazar ve şairim. ..