Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

sufi-su /Emel Yeşilkayalı

http://blog.milliyet.com.tr/sufi-su

06 Mayıs '09

 
Kategori
Siyaset
 

Çok şey bekliyorum Nimet Çubukçu'dan (Hükümsüzdür)

Çok şey bekliyorum Nimet Çubukçu'dan (Hükümsüzdür)
 

İlk kadın Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu


Malumunuz yeni kabine açıklandı. Kaç gündür konuyla ilgili pek çok şey yazıldı. Tekrar olmasın diye benden önce yazılanlara baktım. İyi, düşündüklerimi daha önce yazan olmamış. Daha rahat ifade edebilirim şimdi.

Yazının başlığından da anlaşılacağı gibi, konumuz Nimet Çubukçu. Eski Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan da sorumlu Devlet Bakanı, yeni Milli Eğitim Bakanı. Sayın Çubukçu’nun Devlet Bakanlığı sırasında farklı konularda eleştirilere maruz kaldığını elbette ki biliyorum. Ancak işim nedeni ile SHÇEK ile yakın ilişkiler içerisinde çalıştığımdan, kurumun özellikle Aile ve Çocuk Hizmetleri konusunda nasıl çağ atladığını görmemek için kör olmak gerektiğini düşünüyorum.

Genelden başlayacak olursak, Malatya Çocuk Yuvası’ndaki olaylardan sonra, kuruluşlarda ev tipi yapılanmaya gidilip, personel reformu yapıldığını biliyorum. Artık liselerin çocuk gelişimi ve eğitimi bölümlerinden mezun olanlar bakıcı anne olarak alınıyor. Ev tipi yapılanma aynı zamanda çocuk başına düşen personel sayısını da arttırarak daha nitelikli bir bakım sağladı.

Ev tipi yapılanmayla da yetinmedi Sayın Çubukçu. Çocuk evleri modelinin yaygınlaştırılması için start verdi. Şu anda Türkiye genelinde 81 çocuk evi bulunmakta. Korunmaya muhtaç çocuğun çocuk evinde yaşaması demek, sizlerin bizlerin yaşadığı apartman dairelerinde ya da müstakil evlerde, oradaki komşularıyla birlikte yaşaması; sokakta mahalle arkadaşlarıyla oynaması, bayramda komşularına el öpmeye gitmesi, yaramazlık yaptığında komşu teyzenin doğru olanı anlatması, komşuya pişirdiği yemekten bir tabak vermesi, doğum gününde arkadaşlarına evde parti vermesi demek oluyor. Yani sizin çocuklarınız gibi, bizimkiler gibi yaşaması demek oluyor. Toplumun da sahiplenmesi, sorumluluk alması demek oluyor. Çocuk evlerinde 5-6 çocuk, başlarında değişmeyen bakıcı anneleri ile sürekli kurum denetiminde yaşıyorlar.

Sayın Nimet Çubukçu, bunları gerçekleştirirken kararlı davrandı ve çalışanlar için itici güç oluşturdu. Kadroları doğru ataması çok önemliydi tabii. Bunun en iyi örneğini yaşadığım ve çalıştığım kentte gördüm. Başlangıçta büyük tepkilerle işe başlayan İzmir İl Sosyal Hizmetler Müdürü’nü, en fazla tepki gösterenlerin dahi bugün takdir ettiklerini biliyorum. Kişisel çıkar kaygıları olan ya da kişisel olarak çatışma yaratanlar her kurumda her zaman olmuştur tabii.

İzmir’de yaşamam nedeniyle, kurumla ilgili İzmir’e özgü gözlemlerimden söz etmek istiyorum. Karşıyaka Çocuk Yuvası’nda 2006 yılı öncesinde, engelli ya da sağlıklı 0-6 ve 7-12 yaş grubu çocukların, zaman zaman 300’e kadar çıkan kapasite ile nasıl barındırıldıklarını biliyorum. Kuruluşta nasıl sürekli bir karmaşa ve keşmekeşin yaşandığını, girişteki idrar kokusunu, her gelen ziyaretçinin “anne”, “baba” diye bacaklarına sarılan çocukları biliyorum. 30 çocuğa 1 bakıcının, 300 çocuğa 2 meslek elemanın düştüğü günleri; o günlerde, çalışanların çocukları kurtarmaktan çoktan vazgeçmiş olduğunu, günü kurtarmaya razı geldiklerini biliyorum. Çocukların kendilerini gerçekleştirmeleri adına hiçbir faaliyetin yapılmadığı günleri biliyorum.

Önce Hatay 80.Yıl Çocuk Yuvası yapıldı 7-12 yaş çocuklar için. İzmir’deki ilk ev tipi kuruluştu bu. Yani, çocuklar bina içinde 2 oda, salon, mutfak, tuvalet ve banyodan oluşan ayrı birimlerde kalıyorlardı. Her odada 5 ya da 6 çocuk kalıyordu. Kendi mutfakları, tuvalet ve banyoları vardı. İsterlerse bakıcı anneleri ve grup sorumluları ile birlikte mutfağa girip kek, börek, çörek yapıyorlardı. 4 çayları düzenleyip bizleri de davet ediyorlardı. Nasıl evlerimize önüne gelen, “Çok merak ettim eviniz nasılmış bakayım” deyip giremiyorsa, kuruluşa da randevusuz şekilde ziyaretçi kabul edilmemeye başlandı. Kurum kendini kanıtlamak derdinden vazgeçtiğinde çocukları da sirk maymunu yapmaktan vazgeçmiş oldu.

Karşıyaka Çocuk Yuvası’ndaki 7-12 yaş grubu çocuklar, Hatay 80.Yıl Çocuk Yuvası’na nakledildi. Böylece kapasite düşürüldü. Daha sonra geniş yeşil alan ve ağaçlarından dolayı, Karşıyaka’nın ciğerleri de denilen Karşıyaka Çocuk Yuvası’nın bahçesine 0-12 yaş zihinsel engelli çocuklar için bir rehabilitasyon merkezi inşa edildi. Yuvadaki engelli çocuklar oraya nakledildi. Böylece onlar da engellerine yönelik bir bakım ve bireysel eğitim olanaklarından yararlanırlarken; bir zamanlar 300 çocuğa dahi aynı anda hizmet eden yuva 75 çocuğa hizmet vermeye başladı. Üstelik personel sayısı eskisinin 2 katına çıkarıldı. Her odada 4 ya da 5 çocuk kalmakta. Her grubun salonu, tuvaleti, banyosu, mutfağı ayrı. Artık çocuklar gelen misafirlerin paçasına “anne” diye yapışmıyor. “Hoş geldiniz. Nasılsınız?” diyorlar. Sessizce oyunlarını oynuyor, ödevlerini yapıyorlar. Sorarsanız tepkisiz kalmıyorlar. Kendilerini ifade ediyorlar.

İzmir’de artık ev tipine geçmeyen kuruluş kalmadı. Hepsinin de iyisi koruyucu aile yanına çocuk yerleştirmekte İzmir 1. sırada.

Tüm bunları kadroları iyi seçen, basının her olumsuz yönlendirmesinde televizyonlara çıkıp gerçekleri anlatmaktan çekinmeyen, aynı zamanda kurumun bir ihmali söz konusu olduğunda ders çıkarmasını bilip yeniden yapılanmaya giden Nimet Çubukçu’nun başarısı olarak değerlendiriyorum.

Aynı başarıyı, sağduyulu, tarafsız ve duyarlı yaklaşımı ile Milli Eğitim Bakanlığı’nda da göstermesini bekliyorum. Basına çok da sızmayan “içi seni dışı beni yakar” diyebileceğimiz yatılı bölge okullarının içler acısı halini yeniden yapılandırmasını bekliyorum. Çocuk yuvalarının bu okulların alternatifi değil, bu okulların çocuk yuvalarının alternatifi haline gelebilmesini umuyorum. Okullardaki rehber öğretmenlerin sayılarının ve niteliklerinin arttırılmasını, gerçekten rehberlik ve önleyici çalışmalar yapabilir hale getirilmelerini bekliyorum.

Tabii ki doğruya ulaşmak için arayışları doğal buluyor ancak üniversiteye giriş sınavı sisteminin artık rayına oturtulmasını bekliyorum.

Çok şey mi bekliyorum?

Yalnız şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, eski Milli Eğitim Bakanımız Sayın Hüseyin Çelik’in dün basında yer alan ve ilgili bakanlığın otomatiğe bağlandığını, hükümetin değil bakanın değiştiğini, sevinenlerin boşuna sevindiğini ifade ettiği haberi okuduktan sonra Sayın Nimet Çubukçu ve kadınlar adına üzüntü duydum. Sayın Çubukçu’nun, önceki bakanlığında gösterdiği özverili ve başarılı çalışmaları sonucunda bu göreve atandığını düşünüyorum. Bu nedenle Sayın Çelik’in bu ifadelerinin Sayın Çubukçu’nun vizyonunu hiçe sayması ve şimdiden yapmak isteyeceği çalışmaları ipotek altına alması olarak değerlendiriyorum. Tabii ki hükümetlerin ya da partilerin her konuya özgü belli bir yaklaşımları olacak ve ana çizgiler değişmeyecektir. Ancak yukarıdaki ifadeler, Çubukçu’yu biraz da parti içinde sevilen, kollanan ancak “bizim kız” olmaktan öteye geçemeyen, kukla bakan olarak göstermek gibi olmuş. İşte bu nedenle bu yazıyı yazdıktan sonra başlığını “hükümsüzdür” olarak değiştirmek istedim.

Çelişkideyim. Ben gene de Sayın Çubukçu’nun “bizim kız”dan öteye geçeceğini, iyi şeyler başaracağını herkesin, özellikle de ilk kadın milli eğitim bakanı olduğu için biz kadınların sevineceğini, gurur duyacağını ümit etmek istiyorum. Yok, yok… Ümit ediyorum. Cidden…


Sevgiyle kalın...

 
Toplam blog
: 76
: 1567
Kayıt tarihi
: 28.03.09
 
 

Merhaba, ben sufi-su. Sosyal hizmet uzmanıyım. Yıllarca korunmaya muhtaç çocuk çocuklar, koruyucu..