Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '10

 
Kategori
Güncel
 

Çok sorulu, bilimsel olmayan bir bilim yazısı.

Çok sorulu, bilimsel olmayan bir bilim yazısı.
 

Biz denizdeyken!


(Dikkat Darwin'lidir!)

Bölüm 1

Şu Darwin teorisi, bütün mevcudatı içine mi alıyor, yoksa bazı şeyleri dışarıda mı bırakıyor, tam olarak bilmiyorum.

Bu nazariyenin ne kadarını Darwin, ne kadarını daha sonra gelenler geliştirmiştir; yazıp çizenler, konunun kapsamı hakkında ne kadar bilgi sahibidir, onu da bilmiyorum.

Bildiğim tek şey, böyle bir faraziyenin varlığı ve bir çok insanın da bunun ya lehinde, ya aleyhinde olduğudur.

Bazı akademisyenler ve onları dinleyen bir kısım insanlar, "Darwin (teorisi) olmasaydı, bilim gelişmezdi" diyorlar. Bununla bütün pozitif bilimleri mi, yoksa sadece biyoloji ve antropolojiyi mi kastediyorlar, kendilerine sormak lazım.

Acaba Darwin, Galapagos Adaları'nda rastladığı kuş ve sürüngenleri gözlemleyerek geliştirdiği teorinin bu kadar tutacağını tahmin etmiş midir? Arkadan gelen bilim adamlarının, kendisini desteklemek için seferber olacaklarını düşünmüş müdür? Teorisinin, Piltdown Adamı sahtekarlığına neden olabileceğini öngörmüş müdür? Zannetmiyorum.(1)

Darwin, türlerin kökenine inerken, kâinatın, (yıldızların, dünyanın, gazların, madenlerin) oluşumuna da kafa yormuş mudur? Evrim geçirmiş ve geçirmekte olduğunu düşündüğü canlılarla tabiat arasında nasıl bir ilişki kurmuştur? Doğa, canlılar için gerekli olan materyalleri önceden mi, sonradan mı yaratmıştır. Canlılar, bunlardan bir kısmına adapte olurken, bir kısmına neden hala allerji duymaktadırlar. Meselâ, oksijenin tiryakisi olan insan, karbondioksitten niye hoşlanmamaktadır?

Hayatın devamının esası diyebileceğimiz su, hava, beslendiğimiz bitkiler de bizim gibi rastgele mi oluşmuşlardır? Öylesine meydana geliveren canlılar bir takım becerileri; insanlar konuşmayı ve düşünmeyi nasıl öğrenmişlerdir? Daha doğrusu akıl denilen şey, evrimin hangi noktasında ortaya çıkmıştır. Darwin veya takipçileri bu konuda bilimsel bir veri ortaya koymuşlar mıdır?

Havadaki serbest oksijenin yerküredeki dağılımı yüzde onaltı ile yirmibir arasında değişmektedir. Bu tam tamına, olması gereken bir orandır. Bu miktar, yüzde otuzlarda olsaydı, tek bir kıvılcımla meselâ, çaktığımız bir kibritle dünyayı yakabilirdik. Eğer tabiatta muazzam bir denge varsa ki, var; o zaman doğa veya tesadüfler bunu nasıl becermiştir?

Bir konu, bağlamından ayrılarak sunulduğunda; yani olgu sadece salt canlıların fiziksel evrimleşmesine indirgenerek anlatıldığında bir çok şey gözden kaçıyor. Halbuki hayat, tek başına yürümüyor. Onun devamı için çok şeye ihtiyaç duyuluyor.

O zaman evrimle ya da tesadüfi varoluşla birlikte, canlının yaşaması için gerekli olan ortamın; suyun, havanın ve bitkilerin niceliğinin (neden ve nasıl varolduğunun) de izah edilmesi gerekiyor. Meselâ, güneşin dünyaya uzaklığının tam kararında olmasını raslantılarla açıklamak ne kadar bilimsel ve akılsaldır? Kütle (gezegen) lerdeki çekim gücü, niçin belli bir mesafeyle sınırlıdır?

Halbuki, mıknatıs hiç te öyle davranmıyor. Çekebildiğini kendine sımsıkı yapıştırıyor. Belki de buna itim gücü demek gerekiyor ama bu defa da itilen bırakıp gitmiyor, cazibesinde bulunduğu uydu ile mesafesini daima koruyor.

Sanıyorum evrim teorisi, insanın konuşmaya ve düşünmeye nasıl ve ne zaman başladığıyla alâkalı bilimsel bilgi de içermiyor. Çünkü evrimi, kemali ciddiyetle savunan Profösör Celâl Şengör bile, kendisine bu soru sorulduğunda bilmediğini söylüyor. Kısacası evrimciler dikkatleri, ağaca çekerek ormanı ıskalatıyorlar.

Ne zaman evrimleştiğimiz sorulduğunda, verilen cevap şu oluyor: Milyonlarca yılda... Çünkü kimse, bu kadar uzun bir zamanı laboratuara sokarak, aksini (DNA'mızın değişip değişmediğini) isbat edecek vakte ve imkâna sahip değildir. Bu yüzden, "milyonlarca yılda" sözünün ardına sığınan evrimciler haklı çıkıyorlar. ...devamı var

Resim: www.turkforum.net/showthread.php?p=7114817

(1) Piltdown Adamı: Aralık 1912’de, Sussex'te Piltdown köyü yakınlarında Antropolog Charles Dawson tarafından, insana ait olduğu çok belirgin bir kafatası bulunur. Bunun, "pleistosen"e (Buz Devri) ait bir fosil olduğu söylenir ve bilim adamlarının görüşüne sunulur. Hayran kalanlar olduğu gibi itiraz edenler de olur. Tartışmalar üzerine yapılan incelemede, buluntunun kafatasının insana, çenekemiğinin maymuna ait olduğu, dişlerin de eğelenerek yerine oturtulduğu ortaya çıkar. 1985 yılında kafatası üzerinde bir araştırma daha yapılır. Dawson'un sahtekârlığı yeniden teyid edilir. Görüldüğü üzere, Darwin Teorisi'nin tutması için bilim adına büyük fedakârlıklar yapılmıştır! Halâ da yapılmaktadır!
................................................................................................

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..