Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

Çok şükür terör bugünlerde durdu

Çok şükür terör bugünlerde durdu
 

Tuz Gölü'nde bir akşam üstü


Sevgili Arkadaşlar:

ÇOK ŞÜKÜR TERÖR BUGÜNLERDE (de) DURDU!


İçimizi kemiren, bizleri acılara boğan bu ''iğrenç, sinsi, hain silahlı terörün'' birden bire kesilmesi için (!) Yerel Seçimlerin önemli bir etken olduğu çok açık. Bu durumdan kimin ne gibi çıkarlar sağlamak istediğini yakında göreceğiz! Olayın kökeninde çarpık mülkiyet hakları yanında çarpık kentleşme ile bayraklaştırılan etnik milliyetçiliğin paylarının bulunduğu bir gerçek. Geleneksel yapılardan çağdaş yapılanmalara geçiş sürecinin; bizleri maddi manevi nice acılara gark'eden azgın bir taşkınlığını yaşıyoruz.

Gerçek şu ki ''etnisite üzerinden'' olmadık taşkınlıklar yapıldığı: Arkeolojik, etnolojik, tarihi, sosyolojik ve dilbilimsel gerçekliklerden hiç de yararlanılmadığı ortada! Öbek öbek nice kültürler ile belli başlı bazı uygarlıkların içiçe geçtiği Küçük Asya'nın bu topraklarında yaşanılan 3500 yıllık karşılıklı etkileşim süreci, gönül isterdi ki böylesine güvensiz ve teröre gebe bir ortam yaratmamalı idi! Olayların arkasında nice hesapların, nice böl-yönet tasarılarını yanında su ile petrol kavgalarının yattığını artık köylülerimiz bile tartışıyor! Genel anlamda ise bazı temel gerçekleri teslim etmekten de kimse gocunmamalı!

Yaşanılan bunca TERÖR EYLEMLERİ'ne ve nice olumsuzluklara rağmen; bugüne kadar yazılmış olanlarla birlikte, kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerin ne gibi etkilerinin var olabildiğini kamuoyu bir türlü anlayabilmiş değil! Bütün olan bitenlerin mahiyetini ise AÇIK TOPLUM OLMAK iddiasındaki TÜRKİYE'de siyasilerin yaklaşımı yanında bilim adamlarının da açıklamaları doğrultusunda anlamak, öğrenmek ne mümkün! Bir kaç makale ile birkaç yüzeysel ve güdümlü araştırma dışında elde hiçbir şey yok! Şarkılı türkülü TERÖR ÖVGÜLERİ de yıllardan beri almış başını gidiyor! Bu da yanyana yaşanılması öğütlenen bu sinsi ve silahlı (müsella) terörün ne kadar azgın olduğunun bir göstergesi olsa gerek!

Bana göre bu konularda iktidarlar kadar muhalefet de sorumludur. Çünkü demokrasiler, ülke meseleleri söz konusu olduğunda TEK ADAM üzerinden iş göremezler! Tek yönlü çözümler de üretemezler! SORUNLAR'ını ne totaliter ne meşruti ne de diktatörlük düzenlerinde olduğu gibi, bir oldu bitti mantığı ile çözemezler! Öyle olsa idi tek tek pek çok kişiyi suçlamak mümkün olurdu! Ki buna rağmen kamuoyunda tek tek pek çok kişinin suçlanmakta olduğu da bir gerçek! Demek ki demokrasimizde(!) sorunların çözümü konusunda bazı açmazlarımız var!

25 yılı aşkın bir süredir ülkemizde ''taktikleri yanında silah güçlerini arttırarak gelişen TERÖR'' nasıl bir kaynaktan beslenmektedir? Hak hukuk karşısında yaygınlaştırılması gereken ''demokrasi kültürü'' kişilerin vicdanına, kişilerin davranışlarına, kişilerin hak ve özgürlüklerine neden bu kadar uzakta tutulmaktdır? Aradaki tampom düzencikler nelerdir? Tampon kişiler kimlerdir? Bir ucu da tarihimizin açmazlarına, uygulana eğitim ve mülkiyet sarmalına dayanan bu sorunlar neden ivedilikle çözülemez? Bu konulardaki ''engelleyici güçler'' bu kadar mı iki yüzlü? Ülke içi göçlerimiz neden bu kadar yüksek oranlara çıkmaktadır?

Yıllardır süregelen ''üstü örtülü savaş'' için neden ''dost ve müttefik'' oldukları her fırsatta söylenen devletlerle çözülmeye çalışılmaz? ABD kendisini 11 Eylül'de vuranlar için ''tarihinden almış olduğu güç ile'' yine bir ''koalisyonculuk (müttefiklik) kurarak'', ''üstü örtülü bir biçimde'' III. Dünya Savaşı'nı başlatmadı mı? Olaylar bu kadar ayyuka çıktığına göre soralım: FİLM nerede ve niçin kopuyor?

BATI
diyor ki ''medeniyetler doğarlar, büyürler, ölürler!'' Bu yaklaşım MUKADDİME yazarı TUNUS'lu İbni HALDUN (1332-1406)'dan çalıntıdır. Bu fikrin en büyük hırsızı da I. Dünya Savaşı'nda Osmanlılara karşı propagandistlik de yapan İngiliz Tarihçi Arnold TOYNBEE (1889-1975)dir. BATI baktı ki OSMANLI DEVLETİ kendi eceli ile ölmeyecek: 1900'lerde ALMANLAR'ın yayılmacı iştihalarını da kabartarak, yıllardan beri dayandıkları maddi manevi pek çok unsurun da kullanılması ile OSMANLI TOPLUMU isyanlar, ayaklanmalar ve meydan savaşları ile ayrıştırıldı. Bu topraklarda birbirine düşman yüzlerce kardeş topluluklar yaratıldı. Hollandalı bir araştırmacıya göre 1915 yılındaki ERMENİ TEHCİRİ bir OSMANLI fikri değil bir ALMAN İMPARATORLUĞU fikridir. Çünkü ALMANLAR kendilerince de yıkılması mukadder görülen OSMANLI 'dan sonra Orta Doğu ile birlikte 300 (üçyüz) milyon müslümanın hâmisi olabileceklerdir! (Mete TUNÇAY: Cihat ve Tehcir 1975(?) Made in Germany) Kan davaları dün olduğu gibi bugün de kışkırtılmaktadır. Bütün bunlara rağmen birbirine komşu halklardaki o kardeşlik duygusu hiç de ölmüş, yok edilebilmiş değildir!

Bizdeki en büyük açmazlardan, hastalıklardan biri de bilindiği gibi bazı sorunlar için ''gelişigüzel, kulaktan dolma, arkeolojik tarihi ve de küresel açılımlardan yoksun olarak'' çözümler üretmeye çalışmaktır. Bir de kaldı ki her sorunun çözümü için öncelikle kavramların tutarlı ve mümkün olduğu kadar genel geçer birer tanımlarının yapılması gerekmektedir. Yoksa sorunların anlaşılmasında ve çözümlerinde tutarsızlıklar yaşanır. Tanımı yapılamamış bir olgunun, teşhişinde ve tedavisinde pek çok yanlışların yapılacağı, işlerin bazılarına havale edilerek savşaklanacağı da bilinen bir durum bizde! Herkes olayın sorumluluğunu birbirine buyurarak bir an için rahatladığını sanarak yaşamak, gününü gün etmek hevesinden bir türlü kurtulamıyor. Sonunda da TERÖR önüne ilk gelenere saldırmaktan bir an bile çekinmiyor!

Ne yazık ki ulaşılan çağdaş teknolojiyi güdüleyen bilimsel çalışmaların bu en temel özelliğini hep gözardı ederiz. Bu konuda bazı SİYASİLERİMİZ ile bazı UZMANLARIMIZ tanımdan, hukuktan, geçmişimizi araştıran ''bilimsel kaynaklardan (dayanaklardan, belgelerden) yoksun olarak'' bazı SAPLANTILAR ile bazı YÖNLENDİRMELER ÇERÇEVESİNDE kamuoyunu yalan yanlış ''doldurmak'' yolunu seçmişlerdir. Bu da eğitim düzeyimizin bir göstergesi olsa gerek! İşte bu çerçevede bazı MORFOLOJİK VE ANTROPOLOJİK farklılıkları, bazı ''düşünce kuruluşları''nın yönlendirmeleri ile abartarak AYRIMCILIKLARI KÖRÜKLEMEK, geleceğimizi bulandırmak hevesindedirler! Yaşanılan süreçlere bir de halktan kopukluk, onlar ile hemhal olamamışlık eklenince durumun vehameti daha bir ortaya çıkmaktadır! Ezberimiz de kuvvetli olduğu için kimseleri; kendisine öğütlenmiş olanlardan başka bir bilgiye de bir belgeye de inandırmak mümkün değildir!

İşte bu bakımdan ABANT RUHU kapsamında yeniden BİLMEM KAÇINCI KEZ DEĞİŞTİRİLMESİ tasarlanan, parça parça da değiştirlmiş olan 12 EYLÜL UCUBESİ 1982 ANAYASASI için umarım tutarlı çıkşlar yapılacaktır! Geleceğimizi kuracak olan bu değişiklikler içerisinde 25 YILI AŞKIN BİR SÜREDEN BERİ TELÂFİSİ İMKANSIZ NİCE CAN - MAL- PARA VE EMEK KAYBINA UĞRATILDIĞIMIZ TERÖR için en uygun tanımın yapılması ve gerekli çokyönlü (topyekûn) tedbirlerin alınması da bence elzemdir. Dünyadaki çoğu Devletler ''siyasi ekonomik ve kültürel etkilerini güçlendirmek için bütünleşmek, birlikler oluşturmak'' yolunu seçerken I. DÜNYA SAVAŞI sonuçlarına göre paylaşılmak istenen 800 YILLIK TÜRKİYE (Turkia, Türkie) TARİHİ BİR, KÜLTÜRÜ BİR, SANATLARI BİR, DUYGUDAŞLIKLARI yanında ŞARKILARI TÜRKÜLERİ ve SAZLARI BİR olan kardeşlerinden, dün olduğu gibi bugün de yeniden ayrıştırılmak isteniyor.

Bence BATI 'nın LOZAN (24 Temmuz 1923)'a göre ortaya atmış olduğu MÜBADELE bize çok zarar vermiştir! Neden? Çünkü BATI siyasi nifaklarını artırmak, kültürel kardeşlikleri ortadan kaldırmak için bu ülkenin çocuklarını dünyada eşi benzeri görülmemiş bir uygulama ile aramızdan alıp götürmüştür! O çocuklar yanında analar babalar nineler ile dedeler hiçbir zaman BATI 'nın Hindistan, Çin, Endonezya, Arjantin, Suriye gibi işgal ettiği ülkelerdeki kendi YURTTAŞLARI değildi! Bu olay onlar için kolay olduğu kadar gelecek için de yararlanılması gereken bir POTANSİYEL unsurdu. Onlar kaderlerine boyun eğmiş olsalar bile oğulları ile kızları daha bilinçli olarak İNTİKAN DUYGULARI ile dolup taşmaktadırlar...

BATI kendisi için pek çok yararı olacak olan bir oyun oynamıştır. Bu konuda da herşey için kendi çıkarını, kârını gözönünde tutan BATI kendince haklı nedenle ile diplomasiyi zorlamakta hiç bir beis görmez! Bu bakımdan da planlamasını kendisinin yaptığı, özelleştirilmiş silah sanayiine hiç karışmaz! O zaman nerede kaldı İnsan Hakları, nerede kaldı Avrupa Sözleşmesi?

Açıkça bilinse de bu tür oyunlar BATI tarafından değişik biçimlerde her alanda, istedikleri ülkelerde uygulanmaktadır. Amaçlarına ulaşmak için her türlü aracı da aracıları da mübah görmektedirler! Aldanan da aldatan da orta yerde olsa bile öyle bir kördöğüşü içine sürüklenilmektedir ki anlayana aşk olsun! IRAK, AFGANİSTAN, BALKANLAR; KAFKASYA, FİLİSTİN bu çerçevede toz duman ve barut içinde değil midir? İşte bu gelişmeler de o toplumların her bakımdan çöküşünü hızlandırmakta, birlik beraberliğini çözmekte, değer yargılarını ezmekte, geleceklerini bulandırmaktadır!


1881'de Muharrem Kararnamesi ile kurulan Duyun-u Umumiye' nin bazı başarılarının ardından DÜVEL-İ MUAZZAMA 'nın elbirliği ile çökertilen OSMANLI DEVLETİMİZ'den sonra İSTİKLAL SAVAŞIMIZ'ın da zoru ile çizilen YAPAY SINIRLAR hiç kimse ile duygudaşlığımızı bozmamış, aksine arttırmıştır. Değil BALKANLAR'a ARAP ÜLKELERİ'ne yapacağınız gezilerde de bu gerçeği görürsünüz. Aynı durum KAFKASLAR için, KIRIM için de değişmez!

TÜRKİYE'nin radyo ve televizyon yayınları ne yazık ki içine çeşitli NİFAK TOHUMLARI da atılmış olan bu ülkelerde yeteri kadar izlenememiş, sürekli olarak YAYINLARI BOZMAK yanında başka teknik etkiler yolu ile engellenmiştir. Bu unsurlar bilindiği gibi TERÖR için zaman zaman resmi ya da gayri resmi güç odaklarınca; dün olduğu gibi bugün de kullanılmaktadır. Bu durumun da çevre ülkelerimize, kardeş halklara ne kadar zarar verdiğini TERÖR (tedhiş) ile başlayan çirkin pusuların artık ne yazık ki KAN DAVASI'na dönüştüğünü üzülerek görmekteyiz.

Rusya, Çin, Hindistan, ABD, Fransa, İtalya, Malezya ile İran neden güçlüdür? Parçalanmaktan, ufalanmaktan, sen ben kavgasından, başka devletlere yamanmak hevesinden bu ülkelerde hiçbir emare görülebilir mi? Oralarda değişik kökenlerden gelen halklar yok mu? Oralarda farklı dil ve lehçeler kullanan etnisiteler yok mu? O ülkelerdeki HUKUK çeşitli ayrılık gayrılık girişimleri yanında, bu tür farklıllıklara dayanılarak doğabilecek TERÖR EYLEMLERİ'ne ne kadar gözyumabilir? Köylerde, kentlerde, çarşılarda bu tür eylemler tasarlansa bile nasıl yaptırımlarla karşılaşılacağını kim bilmez?
Oysa TÜRKİYE bu gibi durumlar için TÂBİ OLUNAN AİHM KARARLARINA RAĞMEN her nedense en müsamahakâr bir ülke durumundadır! Yıllardan beri çatırdayan ekonomi içerisindeki vergilendirme acımasızlığı, işsizlik, üretim açmazları ile ezici faiz oranları halkı yoksullaştırmıştır. KÜRESEL KRİZ denilerek kaderin bir cilvesi gibi sunulmaya çalışılan ekonomik çöküntü sürecinde gördük ki Merkez Bankası verilerine göre özelleştirmelerin de katkısı ile son yıllarda MİLYARLARCA DOLARIMIZ ABD ile AB ülkelerine gidivermiş! Göstermelik durumlar için içte ve dışta neler yapıldığını, yazılacak olan yeni SİYASİ TARİHİMİZ'de okuyacağız!


İşte bu çerçevede TERÖR ve TERÖRİZM kavramlarının bazı açılımlarının ''cahil ve bazı zenginliklerden yoksun bırakılmasından pek çok yararlar umulan'' kamuoyumuza iletilmesinde fayda görüyorum. Bu azgın terör için SİLAHSIZLANMA işine hızverilmesi konusu hiç dile getirilmiyor ise daha çok çekeceğimiz vardır! TERÖRİZM konusun anlaşılabilmesi için değişik seçenekler sunmak istediğim için aşağıdaki erişimleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bu tanımlar BATI 'nın ulaştığı tanımlar bile olsa sanırım tartışılabilecek nitelikler taşımaktadır:


TERÖRİZM ((Türkçe olarak: Sayfalarca!) wikipedia

TERRORİSM ((İngilizce olarak: Sayfalarca!) wikipedia

TERÖRİZM ?????
(( Arapça olarak: Sayfalarca!) wikipedia

TERÖRİZM ??????? (( Farsça olarak: Sayfalarca!) wikipedia

TERORÎZM
(( Kürtçe olarak: BEŞ cümle!) wikipedia

TERÖRİZM ((İngilizce: Birleşmiş Milletler'e göre: Sayfalarca!) un.org/terrorism

((( Ek bilgi: Google arama ile BM'in terör tanımı yanında terörü önlemek için ne gibi teşebbüslerde bulunduğu (!) da görülebilir. Bu sayfanın ve ayrıntılarının Türkçe'ye çevirisi, anlık çeviri olduğundan bozuk da olsa, konunun önemi anlaşılmaktadır.))

Bizde ise bu konuların ancak üç beş toplantıda konuşulduğunu; birbirinin tekrarı sözlerden oluşan bu birlikteliğin de bir kaç kitapta toplandığını görmek gerçekten çok anlamlı olsa gerek! Bence bu iş askerlere havale edilemeyecek kadar da çok yönlü bir sorumluluk gerektirmektedir. Asker bu konularda, çok sıkışıldığı anda devreye girecek olan caydırıcı bir güç olabilir ancak.

Bize barış da getiren seçimleri kutsuyorum! Yaşadıklarımızı düşündükçe yine de diyorum ki: Bedeli ağır da olsa barış güzeldir! Bizlerin huzur ve barış içinde yaşaması için ŞEHİT DÜŞEN ASKERLERİMİZE ile SİVİLLERİMİZE rahmet ve mağrifet dilerim Yüce ALLAH 'tan.

Esen kalınız.

Ömer F. YILMAZ Toplum Bilimci
 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..