Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

perihan reyhan ALKAN

http://blog.milliyet.com.tr/pra

12 Eylül '14

 
Kategori
Siyaset
 

Çok utandım, çok!

Çok utandım, çok!
 

Elimde tahlil sonuçları, muayene sıramı bekliyorum... Yanıma bir hanım gelip selamünaleyküm diyerek oturdu... Ayağında şalvarla pijama arası basmadan pantolonumsu bir giysi, başında klasik şekilde, çene altından bağlı başörtüsü, temiz ama bitkin bir yüz...

Aleykümselam diye karşılık verdim ve senin neyin var diye sormasıyla başladı sohbet...

Anlattık, dertleştik bir süre... Hanımefendide, hastalıktan yana yok yok ama orada bulunuş nedeni eşi; onun derdine düşmüş kendisini unutarak, onun öyküsünü anlatıyor...

Konu kanser olup da, nedenlerine sıra gelince, doğal olarak İsrail'e, sonrasında hükümete ve kaçınımsız Erdoğan'a geliyor ister istemez...

Hanımefendi açtı ağzını, yumdu gözünü... Bu güne dek dile getirdiğim, gördüğüm, anladığım, vahametine kapıldığım ne varsa sıralamaya başladı, arada bir de, haksız mıyım, yalan mı diyerek o anlatıyor, ben ağzım bir karış açık, hayretler içinde dinliyordum...

AKP şunları şunları yapmadı mı, şu şu yanlışları, şu ayıpları, haksızlıkları, hırsızlıkları, adaletsizlikleri yapmadı mı dedikçe hayretim daha da artıyordu.

Hanımefendi, bundan sonra gerek parti içinde, gerek ülkede olacakları, tek tek isim isim tüm siyasileri adeta ciğerini bilerek anlatıyor, hatta dış ülkelerdekilerin de...

İslam'a da yakıştıramıyordu olanları ve de ülke hızla gidiyor elden, din kirleniyor, lekeleniyor, yok oluyor, yozlaşıyor, Türklük siliniyor her yerden, özellikle de kimlik ve beyinlerden… Türkiye'yi çok kötü bir gelecek bekliyor iyiden iyiye diyor, ardında olacakları sıralıyordu...

" Ben, sadece okuryazarım, ilkokulu bile okumadım, göndermedi babam. Kendi kendime öğrendim okuma yazmayı, cahilim yani ama sen okumuş, tahsilli birisin belli; Allah aşkına söyle, yanlış mı düşünüyorum, yalanım, yanlışım var mı bu gözlemlerimde, doğru değil mi söylediklerim" dediği an aklına gelmiş olmalı, "Sen AKP'li değilsin, değil mi" diye sordu; gülerek, "Allah korusun, değilim çok şükür" dedim. Rahatladı ve devam etti, sana bir şey soracağım: Dediğim gibi, ben hiç okumadım, cahil bir kadınım, buna rağmen farkındayım olup bitenin, felaketin ve Türkiye'nin hızla nereye sürüklendiğinin de, bu okumuş takımı nasıl oluyor da hâlâ farkında değil, nasıl göremiyor bunları, bunlar bu ülkede yaşamıyor mu?..” Ha bire soru ardına soru soruyordu...

“O konuda, ben de siz kadar hayretler içerisindeydim yıllardır ama şimdi nedenini anlayabiliyorum. Sizin de dediğiniz gibi, vefa borcu, minnet borcu bazılarınca, kiminin ise çıkarları, beklentileri var ama o hiçbir çıkarı olmayanları, sizin tabirinizle, hele de o okumuş takımını, doğrusu ben de anlayamıyorum bir türlü. Onlarda da at gözlükleri var sanırım ya da...

Arka sırada oturan, biz yaşlardaki bir hanım, omuzuma dokunarak; “ Konuşmalarınızı duyuyorum, her ikiniz de, kendinizden başka herkesi, her şeyi düşünüyorsunuz; hastasınız, size ne ülkeden, geleceğinden, siz sağlıklı ve güzel yaşamanın yollarını arayın, kendinizi düşünün, sağlığınızın derdine düşün, ülkenin değil” deyince, ikimiz de şaşkınlık ve merakla arkamıza döndük. Şık giyimli, giyimiyle uygun şapkalı bir hanımdı bu sözleri sarf eden. “Üniversite mezunuyum ve ilk kadın… Müdürüyüm, şimdi emekliyim…” diye devam etti. Yani aklı sıra, cahil olmadığını vurguladı! “Hanımefendi, bizlerin bir ayağımız çukurda, geldik gidiyoruz ama giderken de insan evlatlarına, torunlarına ve tüm ülkeninkilere de iyi ve güzel, huzurla, refah içinde yaşanılır bir ülke bırakmak istiyor; acı çekmesinler, mutlu olsunlar istiyor, siz istemiyor musunuz” diye sordum. “İstemesine istiyorum tabii ki ama ben her şeyden önce geliyorum, oyumu öncelikle kendi çıkarımı düşünerek kullanırım. Şurada kaç gün ömrüm kaldı ki onu da sağlık ve huzurla yaşamak istiyorum” Bu arada Hanımefendi, tedavisi nedeniyle iki ev ve arabasını da sattığını da belirtiyor… “Çocuklarım ve torunlarım kendileri baksın başlarının çaresine, onları düşünemem, hele de ülke hiç umurumda değil, benden sonra ne olursa olsun, o nedenle ben AKP’ye oy verdim” diyerek tekrar başladı bize akıl vermeye lakin onun da sözünü, yanındaki hanımefendi kesti sinirle… Belli ki hepimizden farklı düşünüyordu, hepimize kızgın, hepimizi azımsıyor, hepimize tepeden bakıyordu mağrur mağrur ve çokbilmiş… Belli ki kendine özgü hiçbir fikri yoktu; birkaç partizan ve köşe yazarından çalıntı, ezberlenmiş sözcüklerle çürütmeye çalışıyordu hepimizin savını, tutarsızdı da söylemleri, çünkü neyi neden dediğinin farkında olmadığı gibi, ne siyasi tarih, ne din, ne de Atatürk konusunda, kendi araştırıp öğrenmeleri sonucu bilgiye sahip değildi. Şablondu her savı, çoğu da yalan yanlış!..

Öncekine dönüp “Bunca yıl prim ödemiş ve emekli olmuşsunuz, primlerinizin karşılığının yeterince alamayışınız nedeniyle evlerinizi, arabanızı satmak zorunda kalmışsınız, şimdi de, devletin vermediği ilaçları alacak paranız yok, tanesi 10.000 tl diyorsunuz, hangimiz alabiliriz o ilaçları, hele de emekli maaşımızdan başka bir gelirimiz yoksa? Buna rağmen AKP’yi savunuyorsunuz hâlâ…”

Sözümü tamamlayamadan sıram geldi, özür dileyerek izin istedim. Daha önce sohbet etmekte olduğumuz Hanımefendi, "Benim sırama daha epey var ama ben de kalkıp namaz kılacak bir yer arayayım da, vakti geçirmeyeyim dedi. Sağlık ve iyilik dilekleriyle ayrıldık.

Doktorun odasına giderken, CHP'yle konuşmaya başladım: Yaa CHP efendi, sen bu insanları, hepsini aynı kefeye koyarak, hep yobazlıkla suçladın, hep tehlike gördün, cahil gördün, azımsadın, aşağıladın, tepeden baktın, küçümsedin ama bak bu cahil dediğin, elit değil dediğin, kılığı ve baş örtüsüyle küçümsediğin kadın, senin adayına oy verdi, verdi ama işe de yaramadı, senin cahilliğin, senin yanlışların hataların nedeniyle!..

 O üniversite mezunu, ilk kadın… Müdürü, sözde aydın hanımefendi gibi, o çokbilmiş, bildiğini sanan, hayatta tek bir kitap okumamış, izlediği tek kanal TV bilgilerine haiz, hazırcı, kopya fikirli, savunduklarının ne anlama geldiğinden bile bihaber, aslında oy kullanmayı bile gereksiz görmesine rağmen, o güne dek olduğu gibi aile mirası CHP’ye değil de, artık CHP’den vazgeçen eşinin ısrarıyla AKP’ye oy veren hanımefendi gibi AKP’ye oy vermedi!..

Evet, başta da dediğim gibi utandım, çok utandım; kendi adıma değil, muhalefet adına utandım, CHP adına, MHP adına, o çıkarı doğrultusunda oy kullanan hanımefendi adına, o dünyadan bihaber çokbilmiş, herkesi azımsayan, beğenmeyen, sana da kızgınlığı nedeniyle, bu defa oy vermeyen hanımefendi adına, eşi adına, o okumuşlar ama bu cahil(!) Hanımefendi kadar düşünemeyenler, göremeyenler, anlayamayanlar adına çok utandım!!!

 

p.r.alkan

 
Toplam blog
: 290
: 553
Kayıt tarihi
: 11.03.08
 
 

İlk ve orta öğrenimimi Gölcük/ Kocaeli, lise ve üniversite öğrenimimi Ankarada gördüm. İlk okuldan..