Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Haziran '11

 
Kategori
Güncel
 

Çokeşlilik

Sibel Üresin’in çokeşliliğin yasallaşmasıyla ilgili yorumları çok tartışıldı. Kendisi Aile Danışmanı’ymış. Umarım görevi kadınları aileden soğutmak değildir. Kimi erkekler, çapkınlıkları için dini bir kılıf bulunduğu için seviniyor, kimileri de hakikaten dini gerekçelerle çokeşliliği savunuyor. İşin dini boyutlarına çok girmek istemiyorum. Kur’an’da çok eşliliğe ruhsat veren ayette, eşler arasında mutlak adalet sağlanması gerektiği yazar ve bunun nerdeyse imkansız olduğu, ‘hırsla istense de’ başarılamayacağı savunulur. Çoğu kişinin zannettiğinin aksine, İslam erkeğin alabileceği eş sayısını artırmamış, aksine azaltmıştır. İslam’dan önce Arap erkeği istediği kadar kadınla beraber olurken, İslamiyet yerleşince eşlerin sayısı dörde inmiş, hatta tek eş tavsiye edilmiştir. 

Davranış Bilimleri uzmanlarının da onaylayacağı gibi, çokeşlilik kadınların ‘fıtrat’ına (yaradılış, doğuştan gelen karakter) aykırıdır. Özellikle ‘fıtrat’ kelimesini kullandım, çünkü bu terim dinde çok kullanılır. Yani kadınlar, ‘yarın yanağından gayrı’ her şeyi paylaşırlar. Kıskançlık, aşırısı tasvip edilmese de doğal bir duygudur. Kadını çeşitli gerekçelerle çok eşliliği kabul etmeye zorlamak, insafa sığmaz. Eşinizi gerçekten aşkla seviyorsanız, başka rakipleri istemezsiniz. Çok eşlilikte kadınların rızası esas olduğu için, hiçbir kadının gönül rızasıyla bunu kabul edeceğini zannetmiyorum. Ben, bu durumda ya savaşmayı ve eşimi kazanmayı, ya –daha iyisi- boşanmayı tercih ederdim. “Kadınlar, özellikle de dul kadınlar aciz varlıklardır. Korunmaya, kollanmaya muhtaçtırlar” gibi söylemlerin modası geçmiştir. Artık eğitimli, çalışan kadın güçlüdür. Güçlü olmak için evliliğe ihtiyaç duymaz. O zaman esas yapılması gereken, kadınları evlendirmeye çalışmak değil, onları eğiterek çalışma hayatına hazırlamaktır. Çok beğendiğim çiçeği burnunda milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın dediği gibi, “Kadın ve Aile Bakanlığı’nın başındaki kadın kelimesi kaldırılarak, evli olmayan kadının korunmayacağı ima edilmektedir.” Dolayısıyla kadının korunmasının tek yolu –maalesef- evlilik olarak sunulmaktadır. Bu konuda kadının tercihi ya da mecburiyetleri yok sayılmaktadır. Ya “kadınlar evde kalmamak için kumalığı kabul etsin” düşüncesi… Evliliği mutlak ihtiyaç olarak gösterenlerin kuruntusu… Türesin –pardon, Üresin, hatta 3 çocuk yapsın- çok konuşan kadının dövülebileceğini, erkeğin kadından üstün olduğunu da söylemişti. İşte bu söylemler uzar, kadının kocasından izinsiz dışarı çıkmaması ve çalışmaması, ona itaat etmesi, hakkının erkeğinkinin yarısına eşit olduğuna kadar gider. Bir kadın kendi kendini değersizleştirmeye ve buna dini gerekçeler bulmaya çalışırsa, Atatürk’ün kadınları erkeklerin seviyesine çıkarmak için yaptığı reformlar boşa gider. Bazen öyle sağduyulu erkeklere rastlıyorum ki, kadın haklarını kadınlardan daha çok savunuyorlar. Hele savunanlar, dindar erkeklerse daha çok seviniyorum. Örneğin ilahiyatçı Mustafa Karataş programında, dini gerekçelerle imam nikahı kıydırıp eşleri mağdur etmenin ne kadar yanlış olduğunu, bunun sahtekarlık olduğunu açıkladı. Boşanmaların dindar kesimde daha çok arttığını da belirtti. Başbakan Erdoğan da çok eşliliğe karşı olduğunu söylediğinde takdir etmiştim. Bir erkek arkadaşımla çok eşliliği istişare ederken “aslında çok eşlilik, erkeğe verilen bir cezadır” demiştim. Çoğu kişi ise, bunun tam tersini düşünür. Erkek, 4 kadına kadar alabileceğini öğrenince önce egosu okşanır, şehveti tavan yapar. Cennette bile istediği kadar en güzel hurilerden kendisine ödül verilmeyecek midir? Bence erkekleri bu kadar şımartmanın ve Berlusconi gibi seks delisi haline getirmenin anlamı yoktur. Eğer erkek çapkınsa bunu önlemenin yolu, istediği kadar kadınla beraber olmanın yolunu açmak ya da eşini erkeğin seks kölesi haline getirmek değildir. Erkek, bir rahatsızlığı varsa tedavi olmalı, önce insan olmayı ve kadına insanca bakmayı öğrenmelidir, arzu nesnesi olarak değil… 

Düşünün, 4 kadın alan erkek, 4 ayrı ev açacak, tam adaleti sağlayacak, kadınların dırdırını, birbirlerini şikayetini, kavgalarını dinleyecek. Birden fazla eşi olan erkeklerin bunu gayet iyi bildiğini düşünüyorum. Tarihi düşünün, saraydaki entrikaları, kavgaları…. Hürrem’in çektiği ve çektirdiği acıları…. Sanılanın aksine, çoğu erkeğin bu kadar kadın düşkünü olduğuna da inanmıyorum. Bunu çevremi gözlemleyerek söylüyorum. Hayat şartlarının ağırlığı, tek eşle ilişkiyi bile zorlaştırıyor. Ya kimi çevrelerin çok eşliği kabul etmeyenleri metresi doğal karşılamakla itham etmesine ne demeli? Bizler, ne metresi, ne de yasal çok eşliliği kabul ediyoruz. “Madem erkekler çok eşle evlenebilir, kadınlar da birden fazla erkekle evlensin” diyenlere “Zinhar olmaz, haramdır, kadınının fıtratına aykırıdır” diyorlar. Doğrudur ama, fıtratına aykırı olmayan çapkın kadınlar da var. Biz modern kadınlar çok erkek istemiyor, sadece tek eşliliğin yasal olmaya devam etmesini istiyoruz. Çok eşliliği gerektirecek ülke çapında zaruri, olağanüstü –savaş, kadın nüfusunun aşırı artması vs. gibi – bir durum görmüyorum. Eşler yetersizse, boşanma diye bir mekanizma ve kadınların boşanınca mağdur olmaması için yasal önlemler var. 

 
Toplam blog
: 111
: 670
Kayıt tarihi
: 01.02.11
 
 

ODTÜ Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği mezunuyum. İlgi alanlarım edebiyat, sinema, tiyatro, TV..