Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '07

 
Kategori
Güncel
 

Çölaşan 2

Çölaşan 2
 

Maalesef haber doğruymuş diyorum akşam haberleri dinlerken büyük bir üzüntüyle. Emin Çölaşan haberi büyük bir olgunlukla karşılıyor. Demek ki, hazırlıklıymış veya tahmin ediyormuş. Fakat biz hazırlıklı değildik. Hemen arkasından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek çıkıyor ekranlara. Üzgünmüş.... Dudağının kenarında alaycı bir gülümseme neredeyse zil takıp oynayacak kadar sevinçli ve emeklilik hayatında başarılar diliyor. Sanki büyük bir savaşı kazanmış gibi... Bu bir zafer değil ki!!! Çünkü hakla kazanılmış bir iş yok ortada. Zorunlu kılınmış bir ayrılık var ve kimsede bundan kendine başarı payı çıkaramaz.
Gazetelere bakıyorum, çok ilginç ifadeler var. Mehmet Barlas ''Gazeteci mi büyük, gazete mi??'' başlıklı bir yazı yazmış ve geçmişten örnekler vermiş. Aynı şekilde Ertuğrul Özkök'de bu tepkileri hürriyet gazetesinin büyük olmasına bağlamış ve Emin Çölaşan'ın yazılarında kullandığı lakapları hakaret olarak nitelemiş. İçerik değiştirmişler, genç bir kadro olacakmış, Necati Doğru'da ayrılmış neden kimsenin sesi çıkmamış...vs.
Anlayacağınız yaptıklarını haklı çıkarma çabaları bunlar. Şimdi bir okuyucu olarak gazetenin gücü veya ne kadar büyük olduğu beni hiç ilgilendirmiyor. İsterseniz bin katlı bir plazanız olsun, elli milyon çalışanınız olsun veya yüzyıllar öncesine dayanan kökünüz olsun umurumda bile değil. Ben sabah gazeteyi elime aldığımda okuduklarıma, fikirlerinize bakıyorum. Bin katlı plazanız, etli sütlü sofralarınız, siyasi ve iktidar bazlı güçleriniz benim beynime bir şey katmıyor ki!!!! Bol kadınlı, bol boyalı, kalçalı, göğüslü, bacaklı, kimin eli kimin cebinde belli olmayan, haber niteliği taşımayan asparagas yazılar ve şöhret adı altında uçurumlarda gezenlerin önümüze atılması da beni ilgilendirmiyor!!!
Ben gazeteyi sevdiğim köşe yazarları ne yazmış diye alıyorum. Ülkemde neler oluyor diye alıyorum. Bu gazete güçlü ve büyük ben bunu alayım diye, şimdiye kadar hiç gazete almadım. Birer birer muhaliflerin sesi kesiliyor, her yerden pis kokular geliyor. Bir olur, iki olur, üç olur... Sonunda elbette ''Durun bakalım ne oluyor'' diyeceğiz. Bu tepkiler gazetenin büyük olmasına değil, Emin Çölaşan ve diğer muhalif yazarların birer birer harcanmasınadır. Genç kadro olacakmış... Örnek alıp, yetişmelerini sağlayacak kişiler olmadan genç kadro ne işe yarayacak. O halde bütün kadroyu değiştirin, yaş ortalaması yirmibeş olsun en fazla... Biz de görelim bakalım ne yapacaksınız?
Benim bildiğim, yüzyıllardır insanlar birbirine lakap takar. Bu yazım stili bu kadar basitçe kullanılır mı Allah aşkına? Viski bardağı elinden düşmeyenler, gün gelip insanların gözünün içine baka baka numara yaparsa ne denir buna? Elli yıl önce düşünce suçuyla cezaevlerine tıkıyorduk aydınlarımızı. Yeni bulunan yöntem bu mu? Çok konuşanın işine son öyle mi? Yazık ki ne yazık... Her şey ayan beyan ortadayken ne denilebilir ki?

Ben kendi adıma şunu söyleyebilirim; beni kandıramadınız...

Not: Bu yazımı umarım hürriyetten birileri okur. Bekir Çoşkun; asılın küreklere lütfen...

 
Toplam blog
: 265
: 642
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1974 İstanbul doğumluyum. Yüksekokul mezunuyum. Bursa'da yaşıyorum. Her zaman yazıp defterler, aj..